Simge-Aşkın olayım
Simge-öpücem
~
Kendimi müziğin ritmine kaptırmış dans ediyordum. Biraz başım dönüyordu ama ayakta duracak kadar ayıktım. Yani sanırım ayıktım çünkü son kadeh beni biraz sarsmıştı ama sorun yoktu. Çünkü o buradaydı.Demir.
Demir Haznedaroğlu.
Aşık olduğum adam.
Hemen yanımdaki masada ayakta dikiliyor bir yandan da beni gözetliyordu. Her sarsıldığımda bana doğru adımlıyor düşmediğimi görünce geri çekiliyordu. Sıkıldığının hatta başının ağrıdığının farkındaydım ama gitmemek konusunda kararlıydım. Çünkü biraz sonra yapacağım şey için biraz cesarete ihtiyacım vardı.
Bu gece her şey bitecekti.
Hayır başlayacaktı.
Yıllarca içimde gizlediğim her şeyi öğrenecekti artık. Yeterince susmuştum. Beklemiştim. Şimdi hamle sırası bendeydi. Tam bugün 22.yaş günümde en güzel hediyemi alacaktım.
Masaya yaklaşıp bir shot daha attım. Bakışları benim üzerimdeydi. Aslında gelmesini nasıl sağlayacağımı düşünürken bir anda kendini bana bakıcılık yaparken bulmuştu. Bense bu durumdan fazlasıyla memnundum. Hatta babamın böyle bir şeye vesile olacağı aklıma gelseydi günlerce uğraşmak zorunda kalmazdım.
"Yeter bu kadar içtiğin Ahu."
Doğru, bu kadar yeterdi. Cesaretimi toplayacak kadar içmiştim. Biraz fazla bile içmiş olabilirim. Ama sorun yok. Halledeceğim. Sadece biraz daha sessiz bir alana ihtiyacım var.
"Tamam. Biraz hava almak istiyorum. Dışarı çıkalım mı?"
"Bence artık gitme vakti. Ceketini giy."
Başımı sallayarak onayladım. Bu biraz dengemi kaybetmeme sebep olunca kollarına tutundum. Sıkıntıyla iç çekti ve homurdandı. Kollarını tuttuğu ceketi bana giydirdi. Çantamı eline alıp diğer elini de belime koydu. Arkamı dönüp arkadaşlarıma el salladım. Ardından beni yürütmesine izin verdim. Kapıdan dışarıya çıktığımızda valeden arabasını istedi. Eli hala belimdeydi. Konuşmanın tam sırasıydı.
"Demir." Yolda olan bakışları bana döndü. Ellerimi omzuna koyup tamamen ona döndüm. Çantamı tutan eli refleks olarak belime gitti. Tam istediğim gibi.
"Efendim."
"Ben sana bugün konuşalım demiştim ya şimdi konuşalım işte."
"Hiç sırası değil Ahu, kendine gelince konuşuruz."
"Hayır ya şimdi konuşacağız. Boşuna mı içtim o kadar."
"Kendinde değilsin Ahu. Çoğunu hatırlamayacaksın bile muhtemelen o yüzden sonra."
Kaşlarımı çattım. Vale arabayı getirmişti. İlgisi bende değildi. Elini kaldırıp salladı. Kafamı çevirince arabayı alan Fuat'ı gördüm. Demir'in sağ kolu. Fuat arabı alıp az ileriye çekti. Bizi bekliyordu. Bu son şans Ahu konuş kızım. Belimden çekilen elini tutup tekrar belime koydum sonra elimi ensesine koyup iyice kendime çektim.
"Şimdi!"
"Sonra ded-"
"Aşık oldum!"
"Ne?"
"Ben aşık oldum."
"Tamam, bunu kimse ona söylersin şuan sırası değil."
"Ona söylüyorum zaten." Kaşları çatıldı. Belimdeki elleri kaskatı kesildi. Tam geri çekilecekken biraz daha sıkı sardım kollarımı.
"Ben sana aşık oldum. Valla bak yeni de değil hem seneler oldu." Bir yandan kafamı iki yana sallıyor bir yandan da onu ikna etmeye çalışıyordum. Kafamı salladıkça başım dönüyor daha sıkı tutunuyordum. Her an bırakıp gidecekmiş gibi duruyordu. Ama ayakta duramadığımı gördükçe de belimdeki elleri sıkılaşıyordu. Harika bir adamdı o.
"Hep sustum, bekledim. Belki sen görürsün ya da sevdiğin biri vardır diye. Ama yok. Artık eminim ve beklemek istemiyorum."
"Ahu kendinde değilsin ve yarın pişman olacağın şeyler söylüyorsun. Bence artık gitme vakti."
"Hayır ya hayır. Kendimdeyim ben." Çocuk inadım tutmuştum. Şimdi benim kaşlarım çatık ayaklarımı yere vuruyor ikna etmeye çalışıyordum. Deli damarım tutmuştu bir kere inanmadan bırakmayacaktım.
"İnanmıyor musun yani?"
"Sen ayıldığında konuşacağız, şimdi değil."
"Kendimdeyim diyorum ya niye dinlemiyorsun?"
"Çünkü saçmalıyorsun!"
"Saçmalıyor muyum? Saçmalıyorum öyle mi? Saçmalamak nasıl oluyormuş izle şimdi!"
Ellerimi omuzlarından çektim. Biraz dengem sarsıldı mecburen kollarına koydum. Kesinlikle mecburen. Belimdeki elleriyle beni tuttu. Yine de kendimi geri çekip yola doğru döndüm.
"Hey, millet!"
"Ahu ne yapıyorsun." Elini ağzıma kapatmaya çalıştı ittim ve konuşmaya devam ettim.
"Ben bu adama aşığım."
"Ahu, tamam."
"Duydunuz mu? Ben bu adama aşık oldum." Etraftan çığlıklar ve ıslıklar yükseldi. Yalan yok bu beni daha çok gaza getirdi. Bir yandan homurdanıp bir yandan da beni susturmaya çalışan Demir'e döndüm. Sırada doğum günü hediyemi almam vardı. Ellerimi ensesine koyup kafasını kendime çektim. Kesinlikle yapabileceklerimin farkındaydı ve bana itiraz etmiyordu. Ya da uğraşmak istemiyordu. Her neyse.
"Şimdi inandın mı?" Kafasını havaya kaldırıp derin bir nefes aldı. Gözümün önündeki güzel boynuna kaydı bakışlarım. Sırası değil Ahu, orayı da öpeceksin ama şimdi değil. Kafasını geri indirdi. Gözleri gözlerime çarptı. Ah, içime işleyen o yeşil gözleri.
"İnandım." Dudaklarımda tatmin olmanın verdiği sevimli bir tebessüm oluştu.
"Güzel, sıra doğum dünü hediyemde." Bakışlarım dudaklarına kaydı. Kirli sakalının çevrelediği şekilli dudaklarına. Dilimin ucuyla kuruyan dudaklarımı yaladım. Gözlerimi kapatıp biraz daha yaklaştım. Sadece santimler vardı aramızda. Ensesindeki ellerimi yanaklarına koydum. Belimdeki elleri sıkılaştı ama geri çekilmedi. Gereken izni almıştım bence. Dudaklarımı dudaklarına yasladım. Kalbim deli gibi atıyordu. Yıllarca beklemiştim, düşlemiştim. Şimdi ise gerçekti. Hareket etmedi. Ufak bir öpücük verip geri çekildim. Gözlerim gözlerini buldu. Kapalıydı. Yavaşça açıldı ve onu izleyen bakışlarıma baktı. Ardından geri çekildi.
"Artık gitme vakti."