Çalan telefonuyla bilgisayarda izlediği kamera görüntülerini durdurarak telefonunu eline aldı. Gördüğü isimle bir an afallasa da gecikmeden telefonu açtı. Konuştuğu zaman sesindeki heyecanı gizlemeyi başararak "Efendim" diyebildiğinde kendisiyle gurur duydu."Abi benim Kemal" diye karşı taraftaki kendini tanıttığında Fırat göz devirme isteğini bastıramadan karşısındakine cevap verdi "Evet, biliyorum Kemal"
Fırat karşısındakinin neden aradığını açıklamasını beklemesine rağmen sessizlik uzayıp gidince mecburen açılış konuşmasının kendisinin yapması gerektiğini düşündü. "Hayırdır bir sorun mu var?" diye sorduğunda sesindeki o tonu istemsizce yapmıştı. Kemal'le alay etmek istememişti, sonuçta Kemal yıllar sonra abisini pişman olup aramış ve büyük ihtimalle af dileyecekti.
Kemal Fırat'ın alay etmesini beklemediğinden hazırlıksız yakalanarak kendini savunmaya geçti "Abi bak ben..." dediğinde cümlesini tamamlamasına izin vermeden başka cümleye giriş yaptı. Şimdi geçmişi konuşmanın ne zamanı nede konumuydu. "Abi ben senden bir şey rica edecektim, o yüzden aradım. Kısa açıklamasını dile getirdiğinde sustu ve karşı taraftaki abisinin tepkisini bekledi. Sonuçta ona göre hareket edecekti.
Fırat kardeşinin eski günlerden bahsetmemesine sevinse de kardeşinin onu özlediği için aramadığı gerçeği yüreğine ağır geldi. Fırat boğazına yapışan yumru sayesinde biraz sesiz kalsa da toparlanıp kardeşinin sorusunu cevaplaması gerektiğinin farkındaydı. Aslında tek isteği telefonu yüzüne kapatıp biraz içki içmek olsa da suçun kardeşinde değil kendisinde olduğunun bilincindeydi. Nede olsa kardeşinin onu özlediğini düşünerek arayacağını düşünmek tamamen aptallıktı, sonuçta kardeşi onurlu birisiydi kolay kolay birisinden özür dileyeceğini düşünmemesi lazımdı. Ona onurun ne kadar önemli olduğunu kendisi öğretmişti şimdi bundan ne kadar pişman olsa da kendi side çok önem verirdi onura, gurura.
Bu sebeple Fırat ses tonuna dikkat ederek "Söyle Kemal yardım edebileceğim bir konuysa yardım ederim" dedi mesafeli tutmaya çalıştığı ses tonuyla ama biraz abartmış olsa da bu abartı bile sesindeki endişeyi saklamaya yetmemişti. Fırat bunları umursamadı sonuçta kardeşiyle yıllardır görüşmüyor ve konuşmuyorken onun birden arayıp ondan yardım istemesi her ağabeyi endişelendirirdi. Şuan tek umursadığı kardeşinin başının belaya girmemesiydi.
Kemal ise abisin deki endişeyi hissetmesine rağmen bu konuda sesini çıkarmadı hatta sanki hiç fark etmemiş gibi davranarak "Yardım edebileceğin bir konu sadece İstanbul'a gelecek olan bir arkadaşıma mukayyet olmanı istiyorum" diye aradaki resmiyeti belli etti. Fırat kardeşinin amacını anladığında ikinci defa yüreği sızladı o kardeşinin başına bir şey gelmemiş olmasını dilerken kardeşinin bu tepkisi zoruna gitmişti doğrusu. Ama kendisini hızla konuyla ilgilenmesi gerektiğini hatırlatarak bütün düşüncelerini konuya doğrulttu ve o an kardeşinin isteğinin ne kadar tuhaf olduğunu fark etti. "Bu nasıl bir arkadaş?" diye sorduğunda sesindeki merakı gizleme gereği duymadı. Nede olsa kardeşi onun yanına birisini yolluyorsa -hele ki bulunduğu durumu bilerek- bu arkadaşın sıradan birisi olduğunu düşünmek mantıksızdı.
"Yok, abi düşündüğün gibi değil " diyerek abisini yatıştırmaya çalıştığını fark ettiğinde kendisine sinirlendi ama iş işten geçmişti. Yinede Kemal belki konuya hemen giriş yaparsam fark etmez düşüncesiyle ağzındaki baklayı çıkardı. "Abi benim burada bir öğrencim var, kendisi çok başarılıdır ama babasının işi nedeniyle İstanbul'a gelmek zorundalar, ben ise onun daha eksikleri olduğunu düşünüyorum" dediğinde derin bir nefes alarak sözlerine devam etti. "Seninde orada beden eğitimi öğretmenliği yaptığını duydum, ayrıca bir takımımda varmış. Bende düşündüm ki sen benim Toprak'a yarım kalan eğitimini -kendi takımında- verebilir misin?" diye sorduğunda nedense bir eksiklik olduğunu düşünerek "Senden başka birisinin gerçekten iyi bir eğitim verebileceğini düşünmüyorum. Hem eminim onu tanıyınca -benim gibi- onda babamı göreceksindir, en az babam kadar iyidir" dediğinde kendisine bir kez daha sinirlendi. Bazen gerçekten çok boşboğaz olabiliyordu.
Fırat ise kardeşinden habersiz hangisinin daha şaşırtıcı olduğuna karar vermeye çalışıyordu. Kardeşinin buradan giderken bu işleri bir daha yapmayacağına dair verdiği sözü tutamamasına mı yoksa babası hakkında söylediklerine mi? Karar verememişti. Fırat kendisini toparlayarak " Hiç sorun değil Kemal sen gönder çocuğu gözünde arkada kalmasın" cümlesini bitirmesine rağmen hissettiği bu fırsatı değerlendirmek istedi. Kardeşine güven vererek ona karşı bir adım atmaya karar verdi. Eğer oda ona bir adım atarsa belki eski günlerdeki gibi olabilirlerdi " Ben Toprak'a çok iyi bakarım merak etme."
Kemal kendisine üçüncü defa sinirlendi ama onunda yapacak başka bir şeyi yoktu. Ne kadarda geçmişte olanlara takılıp kalsa da Toprak'ı başkasına emanet edemezdi. "Tamam, abi o zaman anlaştık. Şey... abi benim kapatmam lazımda sen bilgileri bana ayrıntılı bir şekilde mesaj atarsın" dedikten sonra abisinin bir şey demesine fırsat vermeden "Görüşürüz" dedi. Abisinden de aynı cevabı alınca telefonu kapattı.
Fırat kalbindeki umut nedeniyle kardeşinin sesindeki telaşın asıl sebebini ve telaşın altında saklanılan korkuyu anlayamadı. Bu nedenle yüzünde büyük bir gülümsemeyle telefondan mesaj olarak gereken bilgileri yazmaya başladı. Aslında Kemal'i de suçlamamak lazımdı, geçmişte yaşadıkları kolay değildi. Ayrıca geçmişi unutamaması ve sindirememesi insanların duygularına -ne kadar istese de- karşılık vermesine engel oluyordu.