Fırat'ın mesajı atalı tam olarak 10 gün geçmişti ve ancak, sadece, onay mesajı alabilmişti. Fırat bu 10 gün içinde Kemal'in onu aramasını veya mesaj atmasını beklemişti. Kemal ise bu kadar zamandan sonra alay eder gibi sadece Toprak'ın okula onun yanına geleceğini bildirmişti. Fırat öfkeliydi hem de çok ama kendisine mi kardeşine mi? Ondan emin olamıyordu.
Fırat mesaj atmak çok istese de cesaret edememişti. Cesaretini toplayıp mesaj atmalıydı belki kardeşi ondan bir tepki bekliyordu düşüncesi içini kemirse de hiçbir şey yapamamıştı. Sonuçta ilk adımı kendisi yapmıştı Kemal'in ikinci adımı atması gerekirdi. Düşünceleriyle ne kadar kendisini savunsa da bu içini kemiren sıkıntıyı atamıyordu.
Şimdi ise öğretmenlik yaptığı Ilgın Kolejinin spor salonunda basketbol potasının direğine yaslanmış bir şekilde takımını bekliyordu. Bu sırada ise düşüncelerini, ne kadar olursa, kendisinde uzak tutmaya çalışıyordu. Kafası karışık bir durumda ışık sayesinde parlayan zemini izlerken kapı tarafında kopan gürültü sayesinde başını kaldırıp gelenlere baktı. Beklediği kişilerin gelmesiyle ayağa kalkan Fırat görmeye alışkın olduğu ama hiç tasvip etmediği kılıklarına bir kez daha yüzünü buruşturdu.
İçlerinden istisna olan Sinan ve Ege'nin gömlekleri pantolonlarının içinde kravatlar düzgün bir şekilde bağlanmışken arkadaşları Can Ozan ve Yiğit'in ise saygıdan bir haber bir durumda gömlekleri yarı pantolonun içinde yarı dışarıdayken kravatları omuzlarından sarkıyordu.
Ozan turuncu saçlarıyla ve her zamanki yılışıklığıyla yanına gidip hocasının koluna omzunu atarak "Naber koç" dediğinde Fırat'ın tek düşüncesi bir tek ağzında sakız eksik olduğuydu. Omzunu silkerek Ozan'dan kurtulduğunda ona ters bir bakıştan daha ileriye gitmedi tepkisi. Önüne döndüğünde Ozan'ın ikizi Can diğer yanına geçmişken diğer üçü karşısındaydı. Şuan işin ciddiyetine varmadıkları için karşılarında gevşek bir şekilde duran çocukları bıkkınlıkla süzdü bu çocuklar hiç adam olamayacaktı galiba olsa bile Fırat kendisinin görebileceğini düşünmüyordu.
Can ikiziyle uğraşma fırsatı bulduğundan hemen bunu değerlendirdi " Lan eşek sen karşındakini kim zannediyorsun da böyle yılışık yılışık konuşabiliyorsun" diye alayla ikizine kızdığında öğretmeninin arkasından ikizinin omzuna vurarak son tepkisini de göstermiş oldu. Ozan hiç vakit kaybetmeden ikizinin kafasına şaplak atarak " Oğlum ben sana kaç defa söyleyeceğim vurma bana diye, elin çok ağır lan" tepkisini kız gibi, öğretmeninin kulağının dibinde, çemkirdiğinde Fırat sadece yüzünü buruşturdu ve alıştığı sahnenin sonunu sessizse bekledi. Can ise " Mal sanki senin elin çok hafifmiş gibi gelip konuşuyor" dediğinde eli kafasında, çoktan kendini savunma moduna geçmişti bile.
Arkadaşları onların bu kavgalarına alışık oldukları için hiç umursamadılar bile hatta onlara bakma gereği bile duymadılar. Fırat bu sahnenin sonunu bekleyemeyeceğini fark ettiğinde öğrencileri daha çok gevşemeden duruma el atması daha iyi olacaktı. Fırat elleri göğsünde hiç vakit kaybetmeden tepkisini ortaya koydu "Susun lan ben buraya sizin gevezeliğinizi mi dinlemeye geldim?" dediğinde cümlesi soru cümlesinden çok durumun ne olduğunu açıklamak için söylenmişti. Gençlerin ise susmalarının sebebi; öğretmenlerinin sesinin yüksekliğinden çok sesindeki öfkeden susmuşlardı.
Fırat etkisinin üzerinde uzun süre kalabilmesi için gözlerini bir süre öğrencilerinde gezdirdi ama çok gezdirmiş olacak ki Yiğit merakını daha fazla bastıramadı. "Gerçekten koç sen bizi neden çağırdın?" diye merakla ileriye atılıp sorduğunda öğretmenleri sabrı taşmış bir şekilde kollarını iki yana açarak, sanki yer çekimi kollarını daha fazla havada taşıyamıyormuş gibi, gürültülü bir şekilde bacaklarına çarpmasına sebep oldu. "Biraz susarsan açıklayacağım" dediğinde sesinden bile sabrının sınırlarında olduğu anlaşılıyordu. Belki kardeşine olan sinirini karşısındaki öğrencilerden çıkarması yanlıştı ama oda sakin olamıyordu sinirlerini bir şeylerden çıkarması gerekiyordu. Bu onu haklı yapmazdı belki ama şuan tek umduğu çocukların susup konuyu anlatarak bu sıkıntıdan olabildiğince uzaklaşmaktı.