Bazen ne kadar bir şeyler yapmak istesemde yapamadığım, boşlukta olduğum zamanlar oluyordu. Şimdi ise tam o zamanlardan birindeydim. Tanımadımadığım birinin tanımadığım evindeydim. Buna mecbur bırakılmıştım.
Üst kattaki odalardan birinde kalıyordum. Bana Eda'nın kıyafetlerinden vermişti. Mavi bir crop ve gri eşofman vardı üzerimde.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Şuan yatağın üstünde oturmuş bundan sonra olacakları düşünüyorum. Kaçmak aklımdaydı ama bu evdeyken imkansız gibi bir şeydi. Yarın Ahmet dedenin evine gittiğimizde kaçmaya karar vermiştim.
Uyuyup Yarın için dinç olmam gerekiyordu. Ama alışmadığım bir yerde uyumam mümkün değildi. Siyah saten yatağın içine girdim ve gözlerimi kapatıp beklemeye başladım. Bugün yolda uyumuş olmam işleri daha da zorlaştırıyordu.
Saatin kaç olduğunu bile bilmiyordum. Belki birazdan hava aydınlanabilirdi. Belki de daha çok vardı aydınlanmasına. Yaşadığım şeyleri düşünüyordum. Doğa kendini çok suçlamıştır kesin. Tabi Arda güzel bir yalan söylemediyse.
Acaba o bindiği arabada neler yaşamıştı. Umarım başına bir şey gelmemiştir diye geçirdim içinden.
Su içmem gerekiyordu ama mutfak neredeydi bilmiyordum. Üst katta olamaz diye düşündüm. Alt kattaki odalara tek tek bakıp bulmam gerekiyordu. Üzerimdeki örtüyü kaldırıp çıktım yataktan
Parmaklarımın ucunda sessizce kapıyı açıp çıktım. Üst katta dört tane oda vardı. Eminim ki Arda da bu odalardan birinde kalıyordu. Merdivenlerden indim alt kat çok karanlıktı. Flash açmayı düşündüm ama telefonum yoktu.
Duvarlarda lambanın düğmesini aramaya başladım ama zaten baktığım yerlerde olsa bile bulamazdım çünkü çok karanlıktı. Dikkatlice merdivenin arka tarafında kalan kapıyı açtım. Elimi duvarda gezdirdim. "yes!" labmanın düğmesini bulmuştum.
Musluğun üzerindeki dolabı açtım. Bardaklar çoğunlukla burada olurdu. Ve yine tek atmıştım. Büyük bir bardak seçip su doldurup içmeye başladım. "bir dahakine suyu odana al" gelen sesle içtiğim su resmen boğazıma kaçmıştı.
Sessiz sessiz gelip ödümü kopartmıştı. "bir dahakine odaya su taşımama gerek kalmayacak." kapı pervazına yaslanmıştı. Üzerinde beyaz tişört altında gri eşofman vardı. "niye kalmıyormuş?"
"gideceğimde ondan" hatta yarın gideceğim Ardacığım. "Gidemezsin." Neye göre gidemezdim kime göre gidemezdim. Üstüne doğru yürüdüm. "Anlaşmamız böyle değildi." niye üstüne yürümüştümki şimdide çok yakındık.
Kendimi onu incelemekten alıkoyamadım. Hafif sakalları vardı. Normalde sevmezdim ama bu ayrıydı. Gözleri kahverenginin en açık tonlarındandı. Gözleri bir gezegen gibiydi. Kaybolmamak için çektim gözlerimi gözlerinden.