Can sıkıntısı

126 12 10
                                    


İzuku Midoriya>

Uyandım. Aynı sıkıcı oda da, yine hiçbir şekilde bir atraksiyon olmadan günüme başladım. Gerçi ne olmasını bekliyorsam?

Ben İzuku Midoriya. 19 yaşındayım ve bir prensim. Evet doğru duydunuz, bir prensim. Yani annem kraliçe. Babam ben küçük yaştayken öldü. Yani bir bakıma aslında kralım. Ama prensim yani. Herhalde. Üf bilmiyorum ya. Hayatım gayet güzel ve sıkıcı. Her gün aynı şeyleri tekrarlıyordum. Bir sürü arkadaşım vardı ama onlar da artık sıradanlaştı. Karşılaşğımız da ya da buluştuğumuz da konuşacak şey bile bulamaz hale geldik. Merhaba Midoriya Merhaba xx. Bu kadar. Arada bir müslüman arkadaşlarım gelip selam veriyor. Yani can sıkıntısından farklı dinlerden arkadaş edindim o şekil sıkıcı bir ortamdayım.

Bir elf prensiyim. Yani kraliyetimiz Elf kraliyeti. Bildiğime göre bir çok kraliyet daha var. Ama ben sarayın dışına hiç çıkmadığım için nerede ve Ne kraliyetleri olduklarını hiç bilmiyorum. Hakket lan, ben neden hiç saray dışına çıkmamıştım ki?

Kararımı verdim, kahvaltımı ettikten sonra ormana gidiyorum. Kişisel işlerimi hallettikten sonra kahvaltı için aşağıya indim.

İ:(inko) Günaydın İzukum.
M: (Midoriya) günaydın anne.
İ: Gel kahvaltı et.
M: Tamam.

Yemek yerken ikimizde konuşmuyorduk. Sonra ben bu sessizliği bozup annemden orman için izin istedim.

M: Anne bir şey isteyebilir miyim?
İ: Tabi kuzum buyur.
M: Ormana gidebilir miyim?
İ: Git tabii ama neden ki?
M: Hiç gitmediğimi farkettim de.
İ: Tamam ama dikkatli ol olur mu?
M: Tamam anne.

Kahvaltımı bitirdikten sonra yukarı odama çıkıp üstümü giyindim ve doğruca ormana gittim. Yanıma ne olur ne olmaz diye kılıcımı da aldım. Sakince orman da gezinirken ağaçların bana benzediğini farkettim. Hem ruhsal hem de fiziksel olarak.

Bir anda hızlıca üstümden bir gölge geçti. Yukarı baktım ama hiç bir şey bulamadım. Kuş geçmiştir diye düşünüp yoluma devam ettim.

Bir kaç saat geçmişti ve hava kararmaya başlamıştı. "Eve gitsem iyi olur." diyip eve dönmeye karar verdim. Hass... Ben evin yolunu bilmiyordum lan!

Yaklaşık bir saattir ormanda koşuşturuyordum. Mal Midoriya! Niye o kadar uzaklaştın ki kaleden? Yavaşladım ve düşünmeye başladım çünkü koşmak bir işime yaramıyordu.

Soluklanırken arkamdan çalı sesleri gelmeye başlayınca elime kılıcımı alıp çalılara yöneldim. Bu sefer de arkamdan ses gelmeye başlayınca arkamı döndüm. Ses kesilmişti. Kısa bir süre sonra ses bu sefer de çaprazımdan gelmeye başladı. Sesin geldiği tarafa gittim ve orada kim var diye seslenmeye başladım. Biraz daha ilerledikten sonra karşıma bir "ejderya" çıktı. Korkup iki adım geriledim ve birine çarptım.

Arkamı döndüğümde sarı saçlı, kırmızı gözlü, uzun boylu ve kaslı biri sırıtarak beni tutuyordu. İçimden her ne kadar "üf be yakışıklı" diye geçirsem de beni tutuşu hayrı alamet değildi. Bu yüzden çırpındım ve ondan uzaklaşmaya çalıştım. Ama bütün uğraşlar nafile, kaslı diyom adam kaslı! Kol kaslarıyla burnumu sıksa burnum kırılır anasını satıyım.

M: Beyefendi beni bıraksanız mı acaba?
???: Yok öyle yağma:)

Part 1 the end...

Esir~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin