Dadanmış sesin laneti......
Kulaklarından kan püskürüyordu, kafatası kemiğini çatırdayarak genişleten bir tümsek, kalp gibi atarak büyüyordu. Acıdan, kafa derisini soymak istiyordu, tırnaklarıyla başını kazıyor şiddetle çektiği saçları, tutam tutam elinde kalıyordu. Sonunda, kafasını miks masasına vura vura beynini patlattı, kendi acısına kendi son verdi".
Çok dinlenen bir radyocuydu. Gece yarısından sonra program yapmaya geçen ay dolunay olduğu gece başladı. Paranormal korku hikayelerini mikrofona okuyor, bitiminde canlı yayına dinleyici alıp, fikirlerini soruyordu.
Bir ay sonra bugün, yine karanlık gökyüzünde dolunay parlıyordu. Bu kez kendisine elektronik posta ile ulaştırılmış yazarı belli olmayan bir hayalet hikayesi okudu. Tüyleri diken diken olsa da, korkudan sesi kırılmış ve kısılmış olsa da kelimelerin hakkını vererek hikayeyi bitirdi. Paranormal film müziğini yayına vererek kendine bir kahve almaya koridora çıktı.
Radyonun, stüdyoya giden koridoru kasvetli, dar ve uzundu. Hiç pencere yoktu. Tek bir kapı vardı, o da merdiven boşluğuna açılıyordu. Bu eski binanın çatı katında, gecenin bu vakti bir başınaydı.
Kahve makinası ve su sebili kapının hemen dibindeydi. Tek sorun, bunlara ulaşabilmek için otuz metrelik dar koridoru geçmek zorunda olmasıydı.
Klostrofobisi nedeniyle, onlarca kez kahve almaktan vaz geçmişti! Bu koridor, onu hücrelerine kadar irkiltiyordu. Bu kez okuduğu alışılmadık hayalet hikayesi yüzünden dili damağı kurumuş olmasaydı hiçbir güç gecenin ikisinde onu stüdyodan çıkaramazdı.
Adımlarını sıklaştırdı, koridor her zamankinden daha sessiz geldi kulağına! Duvarlara tutuna tutuna yürüyordu ki birden yüzünü yalayan soğuk bir hava akımı - tiz bir ses çıkararak - hızla dibinden geçti. Tüm bedeni sarsıldı, vücudu buz kesti, bacakları tir tir titremeye başladı.
Olduğu yere yığılacak kadar ürkmesine rağmen kendini toparlayarak koşmaya başladı. Kahveye yaklaştığını gördü en son ve bir güç onu iki metre kadar yükseğe kaldırıp yere fırlattı.
Yüz üstü düştüğü zemin kana bulandı. Eliyle yüzünü yokladı, burnunun kırıldığını fark etti. Çığlık çığlığa bağırmaya başladı ya da bağırdığını zannetti çünkü ağzını yırtılacakmışcasına açıyor ancak ses çıkaramıyordu. Duvarın dibine korkudan büzüştü.
Sanki duvardan çıkan bir çift güçlü el uzun siyah saçlarından şiddetle çekerek kafasını duvara vurmaya başladı. Dışarıdan görünen ise kendi kafasını geriye atarak duvara kendi vurduğuydu.
Saçlarından havaya kaldırıldı, ayakları yerden bir metre yukarıda sallanıyordu. Gözlerini delirir gibi açmış yere bakarken bulunduğu yerden, stüdyonun kapısına doğru fırlatıldı. Bu kez şiddetle sırtının üstüne düştü.
Kulağının dibinde, tiz, tıslayan, ağır ağır konuşan bir ses "geber" diyordu, "hikayemi okudun". Can havliyle kalkıp, acı içinde kendini stüdyoya attı ve kapısını içerden kilitledi.
Kulaklığını taktı, olan biteni yayında söyleyecek ve yardım isteyecekti. Sesini yayına verdi, ağzını açtı sesi çıkmadı, zorladı, büyük bir gürültüyle kusmaya başladı. Ciğerleri parçalanıyor, ağzından kan dolusu parçalar, irin, kusmuk bir arada dökülüyordu. Çıkan leş kokusuna midesi kalkıyor daha fazla öğürüyordu.
Kulaklarında korkunç bir basınç hissetti, kulaklığı çıkarıp fırlattı.
Kulaklarından kan püskürüyordu, kafatası kemiğini çatırdayarak genişleten bir tümsek, kalp gibi atarak büyüyordu. Acıdan, kafa derisini soymak istiyordu, tırnaklarıyla başını kazıyor şiddetle çektiği saçları tutam tutam elinde kalıyordu. Sonunda, kafasını miks masasına vura vura beynini patlattı, kendi acısına kendi son verdi.
Müzik bitti, miks masasının kanalları açıldı ve aynı tiz ses "lanet olsun hepinize, öleceksiniz" diye tısladı.
Yayın bitti.
O gece, bu programı dinleyen herkes belirlenemeyen nedenlerden ötürü hayatını kaybetti.
Hikayenin gönderildiği email adresi sahte çıktı, radyo programcısının neden öldüğü anlaşılamadı. Radyo başka bir binaya taşındı. Eski bina terkedildi. O gün bugün hiçbir radyoda, gece yarısından sonra korku programı yapılamaz oldu. Dolunay olduğu gecelerde tüm frekansların otuz saniye boyunca kesilmesine ve yayına başka bir sesin girmesine kimse mani olamadı.
Şu sıralar, ismi lazım değil bir korku yazarının program yapmak için kendine radyo aradığı söyleniyor.
İş görüşmelerini dolunay gecelerine denk getirişi ise kafalarda bir soru işareti uyandırıyor.