first melody

64 10 33
                                    

selamlar!

saimatsu fici ile geri döndüm, sanki hâlâ yazmam gereken final bölümüm yokmuşcasına.

neyse neyse, pek saimatsu fici bulunmadığı için ben de yazmaya karar verdim. benim yazmaktan keyif aldığım gibi umarım siz de okurken alırsınız!

çok boş yaptım, iyi okumalar dilerim <3

***

shuichi

sabahın köründe, kendimi saçımı hazırlarken buldum. evet, genelde şapka takan ben, saçıma kafayı takmıştım.

bunun sebebi de bugünkü okul hatırası için fotoğraf çekimiydi.
büyük ihtimal öğretmenimiz benden şapkamı çıkarmamı isteyecekti, ben istemesem bile şapkamı alacaktı. bu yüzden evet, şu anda saçımı hazırlıyordum.

saat sabahın beşiydi, ilk defa bu kadar erken kalktığımı hatırlıyorum. umarım uğraşım boşa gitmez.

aynada kendime bakarken, sesler gelmeye başladı. büyük ihtimal annem uyandı. ben saçıma şekil vermeye devam ettim.

"oğlum, sen delirdin mi? bu saatte napıyorsun?"

bir anda annemin sesini duyunca ödüm koptu. anneme baktığımda, bana "ne yapıyorsun sen salak velet" dermişcesine baktığını fark ettim.

"anne bugün fotoğraf çekimi var, öğretmen şapkamı takmama izin vermez ki."

"sorun değil. saçların zaten güzel ki şekil vermene gerek yok."

"annem olduğun için öyle diyorsun."

"o zaman kaede'ye sor."

işte o sihirli kelimeyi yine söylemişti annem. kaede'nin adını ne zaman duysam kalbim hızlı bir şekilde atmaya başlıyordu. hafiften kızarmaya başlamıştım muhtemelen. annem bu halime güldü.

"kaede'yi çok sevdim gerçekten. kendine iyi bir arkadaş bulmuşsun."

yüzüm ister istemez gülümser hâle geldi. kaede'yi düşünmek bile gülümsememe yetiyordu. umarım bir gün o da beni onu sevdiğim gibi sever- ah ne diyorum ben! öyle sevmese de olur, ben onu sevmeye devam edeceğim sonuçta.

mutfağa geçtim ve masayı hazırladım. annem kahvaltımı masaya koydu ve ben de sandalyeme oturup güzelce kahvaltımı ettim.

bir yandan düşünüyordum,
kaede beni her şekilde beğenir miydi acaba? sonuçta ben "şapkalı çocuk" olarak tanınan birisiydim.
kaede böyle rahat ediyorsam sorun olmadığını söylemişti.
aslında bu yüzden, ilk kez beni şapkasız göreceği için, heyecanlanmıştım.

düşünmeye devam edecektim ki annemin sesiyle bu fikir iptal oldu.

"shuichi daldın gittin yine? gel haydi saçını düzelteyim. fotoğraf çekimine değil de kırmızı halıya çıkacakmış gibi yapmışsın saçını be evladım."

annemin bu dediğiyle moralim bozulsa da sıkıntı etmedim. sonuçta düşünmek veya kitap okumak haricinde pek bir şeyle ilgilendiğim söylenemez, bu insanların önem gösterdiği bir şey (saç stili, makyaj vb.) bile olsa da.

annemin yanına oturdum ve nasıl yaptığını anlamadığım bir şekilde saçlarımla garip garip oynadı, taradı ve en sonunda bir şey başarmış gibi "işte anne gücü!" dedi. saçıma saçma bir şey yapmamıştır diye umdum.

tuvalete gittim ve aynaya baktım.
saçımın arka tarafını kontrol edince içimi bir rahatlık kapladı.
garip bir şey yoktu, kaede'ye rezil olmayacağım galiba.

gülümsedim ve annemin yanına gidip teşekkür ettim. sonra odama gidip kıyafetlerimi giydikten sonra şapkamı okul çantamın içine koydum.

artık okula gitme vaktiydi.

-

okula varınca, havanın aydınlık olduğunu fark ettim. temiz havayı içime çektikten sonra arkamdan birisinin geldiğini hissettiğimde arkama döndüm.

"shuichiii, keşke arkana dönmeseydin sürpriz yapacaktım!!"

ve bu gelen kişi kaede akamatsu, benim tanımımla güneşimdi. aynı zamanda en yakın arkadaşımdı.

"vaay bee, shuichi'nin şapkasız halini gördüğüm için artık ölsem de gam yemem!"

"öyle şeyler söylemesene, seni kaybetmek istemem kaede."

"şaka yapıyorum canıım, hem yakışmış sana. daha yakışıklı görünüyorsun, saklasam mı acaba seni diğerlerinden?"

utanmaya başlamıştım, refleks olarak elim saçıma gitti ama şapka takmadığımı hatırlayarak elimi geri indirdim.

"t-teşekkür ederim."

"hmm, bana iltifat edeceğini ummuştum shuichii ama sıkıntı yok, şuna bak domatese dönmüşsün!!"

dediği şeyden dolayı utanmıştım.
kaede hafif kıkırdarken, ben de onun güzelliğine bakıyordum. kıkırdaması bile kalbimde bir melodi yaratıyordu.

sonra bir anda dik dik bana bakmaya başladı ve yüzüm daha da kızarık bir hâle geldi. benimle dalga geçiyordu sanırım. ama ne yalan söyleyeyim her hâli bana tatlı geliyordu.

"shuichi haydi sınıfa gidelim, iki saattir burda dikiliyoruz, millet bize bakıyor ya. hem dersi kaçırmak da istemem, bence sen de istemezsin."

elimi tutup beni okulun içine sürükledi. sınıfımızın kapısına geldiğinde elimi bıraktı ve bana döndü.

"haydi girelim shuichi! fotoğraf çekimi büyük ihtimal 3. ders olur."

kaede'nin sözlerini onayladım ve sınıfa girdik. açıkçası keşke elimi tutmayı bırakmasaydı diye düşündüm. soğuk ellerimi sıcacık elleriyle ısıtmıştı kaede.

boşuna güneşim demiyordum ona.

sınıftakilerin benim saçıma karşı pek bir tepkileri yoktu. eh, ben de onlar için yapmamıştım zaten.
kaede kimsenin tepki vermediğini görünce biraz sinirlendi. ben durdurmasam büyük ihtimal sınıftakilere dalardı. sonra sıralarımıza oturduk.

sıralarımız yan yana olduğundan arada sırada öğretmen arkasını döndüğünde kaede benimle konuşuyordu. bazen bana sevdiği müziklerden öneriyordu. ben de onu dikkatle dinliyordum, ne konuşsa dinlerdim.

benim dikkatle dinlediğimi görünce biraz utanırdı ama anlatmaya devam ederdi.

umarım bu hiç bozulmaz. kaede ile hep böyle kalmak istiyorum.

-

daha yazacak birçok şeyim var ama onlar da bir sonraki bölümlere kalsın hehe :3

bu arada bugün bir arkadaşımın doğum günü. kendisi de bir saimatsu shipper olduğundan bu kitabı yazmak istedim. doğum gününü kutlarım <3
Balcomeback

görüşmek üzere, sağlıklı kalmanız dileğiyle 🌸💗

piano in my heart || saimatsu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin