second melody

30 8 31
                                    

umarım bu hiç bozulmaz. kaede ile hep böyle kalmak istiyorum.

***

ilk ders zili çaldığında öğretmenimiz sınıfa girdi.
sınıf yoklamasını almaya başladı.

adım söylendiğinde "burada" dedikten sonra çantamdan ders kitabımı ve kalem kutumu çıkardım. sınıftakiler de çıkardı ve derse başlandı.

tam derse odaklanacakken, kaede sırama bir not bıraktı. notun içine bakmadan önce kaede'ye baktım, sırıtıyordu. hemen önüme döndüm -çok utandım- ve öğretmen fark etmeden notu açtım.

"okuldan sonra dondurma yemeye gidelim mi? serinlemeye ihtiyacım var, pişiyorum burdaa."

(Yazardan bir not: harfleri bilerek uzatıyorum, kaede'nin sevecen tavrını belirtmek için.^^)

notu okuduktan sonra, ne yazabilirim diye düşündüm.
kaede'yi yalnız başına bırakmak istemiyordum ama ders çalışmam
lazımdı. fakat dersi umursamayıp sanırım kalbimi tercih etmeliydim.

ki öyle de yaptım. notun içine "evet" yazdıktan sonra notu tekrar katlayıp kaede'nin sırasına koyduktan sonra elimi sırama koyacakken, kaede elimi bırakmadı. kalbim yerinden  fırlayacakmışcasına atmaya başladı.  kırmızı yanaklarımla kaede'ye baktım ve o da kızarmaya başladı.

ta ki öğretmen bizi uyarana kadar.

"hey siz ikiniz ne yapıyorsunuz orda?"

kaede hemen elini çekti ve ben de elimi hemen sırama koydum.
kalbim hâlâ çok hızlı atıyordu, resmen az önce kaede benim elimi tuttu. elimi tuttu. elime, "bu dünyanın en kıymetli şeyi" olarak bakmaya başladım.

kaede'nin kızarıklığı geçmiş, sırasına başını koymuş, uyuyordu.
yüzü de bana dönüktü. arada bakmıyor değildim yani, sonuçta o benim güneşimdi. o benim en yakınımdı.

eğer kaede'nin sevgilisi olursa o kişiyi sanırım ödüllendireceğim.
"dünya'nın en şanslı kişisi" diye.
nedense o kişiyi şimdiden kıskandım, kaede her gün ona gülümseyip piyano çalacaktı. düşüncesi bile sinirimi bozuyordu ama sonuçta kaede seviyorsa asla bir şey diyemezdim.

ben bu düşünceleri düşünürken teneffüs çalıp bitmişti bile. öğretmen geldiğinde kaede'yi hafifçe dürttüm.

"kaede uyan, öğretmen geldi."

"ha? ne diyorsun shuichi? biz okulda değiliz ki."

"ne?"

kaede'ye garip bakışlarımı sunarken öğretmen kaede'nin sesini duydu ve yanına geldi.

"okulda değilsek ne yapıyorsun burada evladım?"

"shuichii başıma öğretmen mi kesil- "

... ve işte o an anladı. hemen ayağa kalktı ve öğretmenden birçok kez özür diledi. öğretmen "yeter" diyince en son şunu dedi:

"hakkınızı helal edin öğretmenim."

öğretmen de:

"helal olsun." dedi.

ne garip bir konuşmaydı, anlamadım gitti. ama kaede durumdan memnundu bu yüzden bir şey anlamaya pek de gerek duymadım.

bu ders de hızlı geçtikten sonra teneffüs çaldı. kaede tuvalete gideceğini söyleyip gitti, ben de sıramda kaede'yi bekledim.
geldiğinde epey mutluydu, neden mutlu acaba diye düşünecekken aklıma hemen fotoğraf çekimi geldi.

piano in my heart || saimatsu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin