third melody

19 9 14
                                    

üçüncü bölümle karşınızdayım iyi okumalar <3

***

kaede dondurmacıya ulaşmıştı ve ben zar zor ona yetişebilmiştim.
bedenimin alt tarafı beni bırakıp gitmişti sanki. ayrıca kaede bana güzel gülümsemesini sunarken, nefes alamıyordum.

kaede yanıma geldi ve elimi tutup beni bir yere oturttu. elimi tuttuğu an midemde kelebekler uçuşmaya başlamıştı bile.

"shuichiii iyi misin? güneş çarpmadı umarım. matarandaki su bitmiş miydi?"

"ş-şey, maalesef evet."

bugün aşırı sıcaktı bu yüzden suyumu hemen bitirivermiştim.

kaede beni anlarcasına kafasını salladı. elimi bıraktı, sonra çantasının fermuarını açtı ve matarasını çıkardı. sonra bana döndü.

"shuichi benim mataramda hâlâ su var. iste-"

"hayır, hayır kaede gerçekten gerek yok. ben iyiyim, sadece fazla koştum o yüzden."

"...benim suçum özür dilerim. seni koşmaya zorlamamalıy-"

ne yaptığımı bilmeden kaede'nin ellerini tuttum. 

"kendini suçlamayı bırakmalısın kaede çünkü senin yanındayken mutlu hissediyorum, önemli olan bu, yorulup yorulmamam önemli değil."

"ama-"

kaede'ye en içten şekilde gülümsedim. bana şaşkınca bakıyordu, bir yandan da kızarıyordum. en sonunda o da gülümsedi.

"yine domatese döndün shuichii, ama hep böyle gülümse olur mu?
en azından benimleyken."

kalbim olabilecek en hızlı bir şekilde atıyordu. hâlâ kaede'nin elini tuttuğumu fark ettiğimde ellerimi yavaşça çektim.

kaede, beni -içki içmeye gerek duymadan- sarhoş ediyordu resmen. benimle temaslaşmasına gerek yoktu, adı bile yeterdi.

matarasını çantasına geri koydu ve fermuarlarını kapattı. ben de, güneşten korunmak için çantamdan şapkamı çıkardım ve kafama taktım.

"haydi dondurma yiyelim!"

kaede'nin enerjisi geri dönmüştü.
beraber dondurmacının yanına gittik ve hangi aromaları istediğimizi söyledik.

dondurmalarımızı bize verdi ve birkaç insanın bulunduğu bir parka gelip boş banka oturduk.
kaede dondurmasını yerken çok tatlı gözüküyordu. ben de ona eşlik ediyordum, sessizce.

çantamdan peçetemi çıkarttım ve ağzımı sildim, kaede'ye baktığımda ise dondurmasını yeni bitirmişti, ağzının kenarında dondurma vardı.

"k-kaede bana bakar mısın?"

dememle bana bakması bir oldu.
yine utanmıştım ama peçetemle kaede'nin ağzını güzelce sildim.
bana parlayan gözleriyle bakarken bunu yapmak zordu tabii.

sonra ayağa kalktık ve çantalarımızı aldık. kaede bana döndü ve "haydi kumsala gidelim! akşamüstü genelde kimse olmaz. "

"soğuk olmaz mı kaede? üşümeni istemiyorum."

"üşümem merak etme, teşekkür  ederim bugün için. evine gidebilirsin shuichi, ben gün batımını izlemeye gidiyorum."

kaede'yi yalnız mı bırakacaktım?
asla. hem üşüyüp üşümediğinden emin olmam lazım hem de onu  kötü fikirli insanlardan korumalıyım.

"b-ben de gelmek istiyorum."

"haa bak buna şaşırdım işte. ama tamam, gelebilirsin shuichi. sevdiğim biriyle gitmek yalnız gitmekten daha iyi.

sevdiğim biri. bana sevdiğim biri dedi. arkadaşı olduğum için bunu demesi normaldi tabii ama yine de sevinmiştim. her şeyimdi o benim.

ikimiz de birbirimize gülümsedikten sonra yürümeye başladık. beraber yürürken ikimiz de sessizdik ama ortam gergin değildi. aksine, kaede bulunduğu her ortamı cennete çeviriyordu.

gündüzü takip eden gece, güneşi takip eden ay gibiydim. kalbim kaede'ye olan sevgimle dolup taşıyordu. onu kendime saklamak çok mu bencilce olurdu ki?

---

kumsala geldiğimizde kaede gülümsüyordu. ayakkabılarını çıkardı ve kumsalda koşmaya başladı. onun bu şirin haline gülümsedim, neyseki kimse yoktu.
kaede'nin bu şirin halini sadece ben görmek istiyordum çünkü.
bana özel kalsın bu an. sadece bana.

ah, ne diyordum ben ya? saçma sapan düşündüğümü fark ettim ve kendime geldim. kaede koşmaktan yorulmuş, kuma oturmuştu. ben de yanına gittim ve çantasını sırtından alıp yakınımızda bir yere koydum, kendi çantamı da koymayı unutmadım.

kaede eliyle yanını patpatladı.

"gel otur shuichi, bak kuma ne yazdımm."

kaede'nin yanına oturdum ve yazdığı şeye baktım. kumda bugünkü tarih ve altında adlarımız yazıyordu. benim ismimin yanında küçük bir yüz vardı. şapkalıydı ve yüzü çöp adam yüzü gibi özenilmemişti.

aslında gülerdim ama bir yandan da tatlı gelmişti. kaede'ye bakınca çoktan bana baktığını fark ettim.
yanaklarım kızarmaya başladı ve şapkamı yüzüme doğru çekecektim ki şapkamı hemen aldı ve çantasına koydu.

"insanların gözünün içine bakamasan bile bana bakmanı istiyorum shuichi. çünkü tanıdığım ve sevdiğim insanlar bana bakınca gülümsüyorum ve sevgi ile doluyorum. sen o kişilerin  başlarında geliyorsun. lütfen güzel yüzünü kapatma."

işte bu sözler, beni derinden etkilemişti. diyecek bir şey bulamadım, aklım çalışmayı durdurmuş gibiydi. düşüncelerim aklımdan yok oldu ve o an sadece kaede'ye baktım.

kaede bana gülümsedi ve gün batımına baktı. ben de onun gibi kafamı gün batımına doğru çevirdim. kaede ile gün batımı izleyeceğim asla aklıma gelmezdi.

biraz gün batımını izledikten sonra rüzgar hafiften esmeye başladı ve kaede'nin üşüdüğünü fark ettim. ceketimi çıkarıp onun omuzlarına koydum.

"artık gidelim kaede, saat geç oldu. ailen merak edecek."

kaede beni başıyla onayladı.
üstümüzü silkeledikten sonra çantalarımızı da silkeledik. kaede ayakkabılarını geri giydi ve evlerimize doğru yola çıktık.

her ne kadar "gerek yok, kendim giderim" dese bile onu yalnız bırakmadım ve evine bıraktım.
ailesi bana teşekkür etti ve biraz onu azarladılar fakat kaede mutluydu.

anne ve babası içeri girdikten sonra bana döndü ve bugün için teşekkür etti. ve beklemediğim bir şey yapıp bana sıkıca sarıldı. sıcaklığı vücudumu ele geçirmişti.
daha sonra geri çekildi ve sıcaklık, yerini soğuğa bıraktı. 

"ceketine biraz parfümüm sinmiş olabilir, yıkayacağı-"

"sorun değil."

kaede şaşırmıştı ve bana emin misin diye sorduğunda da eminim demiştim. senin kokun sinmişşe o ceketi uyurken bile giyebilirim demek isterdim fakat onu diyecek ne cesaret ne de yürek vardı bende.

annesinin onu çağırmasıyla ceketi bana verdi ve yarın görüşürüz dedi. sonra da kapı kapandı.
hâlâ kaede'nin bana sarılışının etkisindeydim.

gerçekten kaede'ye abayı yaktığımı fark ettim, eğer biri ile ileride hayat arkadaşı olacaksam bu kişinin kaede olmasını istiyordum, ki ondan başkasını düşünmüyordum zaten.

ceketimi giydim ve kaede'nin kokusunu içime çektim. onu düşüne düşüne eve gittim ve evdeyken de yine onu düşündüm.
her şeyim gerçekten de kaede olmuştu.

kalbimi, piyanodan daha iyi çalıyordu.

***

saihara kinnie moment 👍👍

kaede kinleyen beni bulsun lutfen  <333

piano in my heart || saimatsu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin