Bugünün harika olacağı, daha başlangıcından belliydi. Annemin ülkenin öbür ucundaki odadan uyanmam için göğsünü yırta yırta bağırması, ecemin 25. Araması yüzünden acil durum zili gibi çalan telefonum ve sanki kafatasımın, beynimi püre haline getirmeye çalışırcasına zonklayışıyla harika bir gün geçireceğimi hissediyordum. En sonunda dayanamayarak odaya çığlık çığlığa giren annemin "kalksana artık eşşşşşeeek gibi yatıyorsun bütün gün" adlı hicivini de dinledikten sonra yüzümü yıkamak için banyoya gittim ve aynada kendime baktım. Suratım sabaha kadar dayak yemişim gibi şiş, saçlarım da tavuk yuvasından hallice karman çormandı. Dişlerimi dahi fırçalamaya üşeniyordum ama açlıktan kokan ağzımla, sabah sabah kimsenin midesini bulandırmamalıydım . Yüzüme soğuk bir su çalarak, sabah cilt bakim rutinimi de tamamladıktan sonra - fazlasına gerek yok çünkü ben bu hikayenin baş kahramanıyım. -
Odama dönüp üzerime bir şeyler geçirip evden defolmak istiyordum. Yeni işimin ilk günüydü. Daha doğru söylemek gerekirse benimle görüşme ayarlanacaktı. Bunu Ecem'e defalarca "benimle röportaj yapacaklar" diye dillendirdikten sonra, doğru kelimenin görüşmek olduğunu öğrendim. Beynimi kullanmayı reddederek kendi kendime öğrenmek yerine, insanların bana bilgi aktarımı yoluyla bir şeyler katmasını beklerim. Sonuçta mantık kullanmak gerekirse; önümde dizili bir grup insan, bana özel hayatımla ilgili sorular sorup benim hakkımda bilgi almak için yırtınması, röportaj değil de nedir? Bu bir sonraki overthink konum olması için rafa kaldırıp üzerime pantolon ve kazak geçirdim. Sonra dikkatim dışarıdaki havanın griliği ve çirkinliği ile dağıldı. Yüzümü buruşturup bir şeyler saydırdım ama ne olduklarını unuttum, muhtemelen çok fazla nefret ve belki benim sonumu getirecek bir kaç sansür sansür sansür sansür sansür sansür sansür sansür sansür sansür sansür gibi kaba sözler olabilir ama umrumda değil ben duyduğum sürece bir zararı yok. Kendi kendimi de ihbar edecek değilim ya...E Yani o kadar da kendi kendini sabote eden biri değilim... Umarım yani. Daha sonra ya aklımı kaybedip kendimi ihbar edersem diye düşünüp tekrar bir düşünce girdabına girip kendi kendimi üzdükten sonra , sabah sporumu da yapmış olmanın yorgunluğu ve enerjimin tükenmişliği ile işe gitmeye gerçekten hazırdım. İşi alacağımdan çok emin bir şekilde konuşuyorum, çünkü beni almayıp kimi alacaklar yahu güldürmeyin beni -kiminle konuştuğumu bilmiyorum-
Bu arada bu noktada kafanız biraz karışmış olabilir, fleabag tarzı sizinle konuştuğumun farkındayım, hayatımı okuduğunuzu da biliyorum. Gerçekten mahremiyet diye bir şey kalmamış doğrusu. Dördüncü duvarı ilk kez beş yaşımda aşmıştım sonra ailem bana garip bakmaya başlayınca ve çevremdeki insanları şüpheye düşürecek saçma olaylara sebebiyet verince bunu saklamanın en doğru karar olacağı kanısına vardım. Şizofren teşhisi konulup tımarhaneye kapatılmak istemiyorum. Bu benim kırk yaşından sonraki kariyer planım, erkenden olması beni üzer...
Neyse konu çok fazla dağıldı biliyorum ama bunları size anlatıp kendimi tanıtmam ve zihnimin nasıl çalıştığını anlamanız gerekiyordu. Eğer bu tarz gaipten sesler duyarsanız anlayın ki bu başkalarının iç sesi evet evet korkutucu biliyorum-normalde burada italik yazmıştım ama yazmama izin vermediler. Yine de susmayacağım ve anlatacaklarımı anlatacağım-
Ama bazen başkalarını da elimde olmadan duyabiliyorum. Nasıl çalışıyor bilmiyorum. Yani diğerlerini duyabilme olayı. Hep olmuyor. Bazen oluyor. Başkaları yoğun duygular yaşadığında onları duyuyorum . Sanırım bu şekilde işliyor. Anladınız işte, ben de tam çözemedim...
Evet. Nerede kalmıştık. İş. Para lazım. Kapitalizmin köpeği olmayı seviyorum. Hav hav. Bu sistemi ben mi yıkacağım? Hayır. O zaman besin zincirinin en üstünde olmak için her şeyi yapacağım. Böyle müthiş bir yeteneğim varken sizce işsiz kalır mıyım? Tabii ki hayır. Ünlü bir dergide, yazar ve editör olarak çalışacağım. Daha sonra belki dergiyi satın alırım. Ama yazmak yeterli benim için. Çok da köpeği değilmişim paranın. Yine de istediğim refah için yeterli param olacak. O kadar ! Yazılarımın bu kadar mükemmel olmasının ve blog yazılarımın bu denli iyi olması duyduğum insan düşünceleri sayesinde nokta atışı tahliller yapabilmem. Bu bana sadece psikoloji diploması verdi o kadar. Bütün gün oturup insanları dinleyemezdim. Terapi yapmamı beklemeyin. Gün içinde bazen onlarca insanın düşüncelerini duyuyorum zaten. Dışarı çıkmayı da bu yüzden pek sevmiyorum. Asla bir yön duygumun olmaması ve sürekli kaybolmam ile hiç bir alakası yok.
Normalde bir şeyler daha yazacaktım ama çok tuvaletim geldi. Sonra yaptım. Ama şimdi ne yazacaktım unuttum o yüzden sonraki bölüm anlatırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patronum Bir Zorba
General FictionÖncelikle bu yazıyı tekrardan yazmak durumunda bırakıldığım için çok sinirli olduğumu belirtmek isterim. Bütün hevesim kaçtı ya. Neyse yazayım yine de... Etiketlere ve kapaktaki yakışıklı 2D erkeğe kanıp geldiğinizi biliyorum ama çok daha önemli şe...