3- ANILAR

144 97 88
                                    

Herkese iyi akşamlar💃

Yeni bölümle karşınızdayım.

Keyifli okumalar 🌸🌸

Medya Arman

Oydu... Fotoğraftaki o adamdı.
Gözlerimi kapattım. Sanki o günkü alevleri, sıcaklığı, haykırışlarımızı tekrar yaşıyordum. Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım ve fotoğrafa tekrar baktım evet hayal değildi. Onca zaman sonra o adamı bulmuştum. Elime sonunda ona ait bir şey geçmişti o yüzden nasıl hissetmem gerektiği konusunda emin değildim.

Mutlu mu hissetmeliydim ya da öfkeli veyahut heyecanlı peki ya korku, korkuyu da hissetmeli miydim?

Yıllar onu çok da değiştirmiş görünmüyordu. Hâlâ hatıralarımdaki gibiydi, sadece biraz ağarmış saçlar birkaç kırışıklık eklenmişti. Fotoğrafa daha detaylı bakınca o ve Devran hariç üç kişi daha vardı.

Yine bir doğum günüydü. Sol gözümden bir damla yaş düştü. Âdet miydi her doğum gününde fotoğraf çekmek. Yine birilerinin hayatını mahvetmişler miydi?
Bende olan fotoğrafı da elime aldım. İki fotoğraf arasında o kadar fazla fark vardı ki.
Fotoğrafın çekildiği o güne gittim kendi içimde.
Sırf Devran'ın doğum günü diye normalde uyandığımız saat erken olmasına rağmen ondan bile daha erken uyanmıştık.
Ormanın içindeki kocaman ev o kadar kalabalıktı ki o eve gittiğimizde beri ilk defa bu kadar insanı bir arada görüyorduk. Her yer insan kaynıyordu.
Fakat aralarında hiç çocuk yoktu. Hepsi koca koca adamlar, yaşça büyük kadınlardı.

Meğer o gün Devran'ın doğum gününe özel bir gösteri olacakmış. Bundan habersizdik. Uzun bir aradan sonra bu kadar fazla insan görmek hem bizi ürkütmüş hem de sevindirmişti. Daha önemlisi doğum günü pastası yiyecektik.
Normal zamanda yesek bile doğum günü pastaları bizim için farklıydı, daha anlamlıydı daha değerliydi. Eve geldiğimizden beri doğru düzgün yemek yemediğimizi de göz önüne alınca pastayı yemek için can atıyordum.

Aradan biraz süre geçtikten sonra o adam üçümüzü de herkesin ortasına götürmüş ve bugün şimdiye kadar aldığımız eğitimleri göstermek için bize bir fırsat sunduğunu söylemişti.

"Kazanan kişi pastanın hepsini alır." dedi. Kaybedeceğimi biliyordum. Çünkü her zaman en fazla dayağı ben yerdim. Kâh yaptığımız kavgalarda kâh haksız yere aldığım cezalarda. Rüzgârla karşı karşıya geldiğimizde bazen kazanmama izin verirdi. Ama Devran ile karşı karşıya geldiğimizde yenilmem, uykusuz gecelerim ve ağrıyan eklemlerin kaçınılmazdı. Bazen ona hiç dokunamadan kaybederdim. O gün de Rüzgar sırf benim için Devranla karşı karşıya gelmiş uzun süre dayansa da kaybetmişti.

Birinin önünde ilk kez dövüşüyordu ve bu zordu. Alaya alınmak o tezahüratları dinlemek kaybettiğinde gelen o küçük düşürücü bakışlar her şeyiyle zordu.
Sahi biz buna neden katlanıyorduk.

Onun çocuklarıymışız... Bizim elimizden babamızı annemizi çalmıştı sonra da gelip bundan sonra benim çocuklarımsınız demişti. Şaka mıydı? Bizim hayatımızı mahvedip daha sonra bunları söylemesi üstelik bize bir kere bile çocuğu gibi davranmamışken. Hangi baba çocuğuna işkence edip, aç bırakıp onları birbirine düşman olsun diye yetiştirirdi.

Şu an bu halde olmamızın sebebi oydu. Eğer o olmasa şu an kim bilir nerede, nasıl bir hayatımız olacaktı...
Nasıl bir hayatımız olacaktı bilmiyorum ama en azından bir arada olacaktık.

Gözümden düşen damlaları silip tekrar fotoğrafa baktım. En başta o adam vardı üzerinde siyah takımıyla, yanında ise Devran elinde pasta üzerinde siyah boğazlı bir kazak ve gri kumaş bir pantolonla kameraya bakmış gülümsüyordu. Yanında ise Devran'dan esmer kahverengi gözlü birisi vardı. Siyah beyaz ekose bir gömlek giymişti. Yanındaki diğer iki kişi ise spor giyinmişti. Birisi diğerine göre daha uzundu. Her ikisi de mavi gözlüydü. En sondaki hepsinden küçük duruyordu.

Kafamı kaldırıp Mami'yle baktım. " Ne yapacağım." Dedim. Fotoğraf bulmuştuk peki ya şimdi ne yapacaktık.

Onu gösterdim. " Bu... O adam ailemi yok eden, bizi onlardan ayıran, bizi sanki düşmanmışız gibi dövüştüren, işkence yapan, aç bırakan adam bu."

Gözlerimden düşen damlaların yerini bir yenisi alıyordu. Fotoğrafa iyice baktım. Onların arasında mıydı? Aradan geçen bu kadar zamandan sonra karşımda olsa, karşıma geçse ben Rüzgar'ım dese onu tanır mıydım?

Tanıyamazdım...

Kafamı toparlamak adına etrafa bakarken saati farkettim, işe geç kalıyordum. Gözlerini kırpmadan bana bakıyordu.

"Her şey için teşekkür ederim. Yardımın, desteğin, dostluğun." Elinden geldiğince bana yardım etmeye çalışıyordu. Bana benden çok yardım ediyordu.

"Bunları düşünme her zaman yanındayım." Deyip göz kırptı. Buruk bir şekilde gülümsedim. " İşe gitmem lazım daha sonra tekrar konuşuruz." Diyerek mekândan çıkmıştım. Biraz hava almak iyi gelecekti kolumdaki saate baktığımda buna pek de fırsatımın olmadığını gördüm.
Aceleyle durağa giderek otobüse bindim. Bir kafede çalışıyordum çok fazla bir şey kazanamıyordum ama yetiyordu.
Pek umudum yoktu ama bende daha iyi yerlerde çalışmak istemiştim ama liseyi bitirmediğim için başvurduğum hiçbir yer beni kabul etmemişti.
Bende bulduğum herhangi bir işte çalışmaya karar vermiştim.

İneceğim yere yaklaşmasıyla otobüsten inip kafeye yöneldim. Eve dönene kadar bugün ve geçmiş arasında kalmış anılarımı düşündüm.

Bir boşluktaydım ve rüzgar estikçe savrulup duruyordum. Sonunda gün bitmiş ve eve gelmiştim. Kapıyı açtığımda içeriden sesler geliyordu.
Saat gece ikiye geliyordu. Kafamı içeriye uzattığımda Defne'nin banyodan yeni çıktığını gördüm.

"Saçlarıma bak nasıl olmuş?" Dedi. Dibi gelmiş kısımlarını boyamıştı. Sarı ona yakışıyordu.

"Sanki farklı bir renk yapmışsın gibi soruyorsun." Direkt konuya girmediğine göre anlaşılan Mami'yle konuşmuşlardı.
Koşarak yanıma gelip yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Şimdi uyu yarın konuşuruz olanları"
Dedi. Islak saçlarını karıştırdım.

"İyi geceler" diyerek uyumaya gittim. Kabuslarım el verdiğince uyuyacaktım.


Karşınıza ne zorluk çıkarsa çıksın unutmayın hayattaki en değerli şey sizin varlığınızdır.

Herkese iyi geceler 🌸🌸

Fikirlerinizi bekliyorum arkadaşlar.



Kabuk Yarası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin