Duygu barındırmayan yüzü, işlenmiş bir güzelliğe sahip olan vücudu ve sanat eserine benzeyen güzelliği ile Kralın dikkatini çeken Pranpriya şuan tam olarak tüm ilgiyi üstüne toplamıştı.
Yaptığı şeyin farkındaydı ve bunu yaptığı için pişman olmak istemiyordu.Koca koridor sessizliğe gömülürken o hala herkesten bir adım önde durmuş bir şekilde askerlere bakıyordu. Min Yoongi sessizliğini sinsi bir gülümseme ile bozarak "Getirin." demişti.
Pranpriya'nın arkasında bulunan asker kolundan tuttuğu gibi onu sürükleyerek götürmeye başladı, Min Yoongi'nin yanına. Canı ne kadar acısa da sesini çıkartmadı ve sessizliğini korudu.
Min Yoongi yüzünde ki tiksinir ifade ile Pranpriya'nın yüzüne baktı ve yan gözle Jeon Jungkook'a baktı. Jeon Jungkook yüzünde bulundurduğu hayali maskesi ile duygularını gayet iyi bir şekilde gizliyor ve kimseye taviz vermiyordu. Pranpriya'yı tutan asker onu Kral Jeon Jungkook'un önüne doğru fırlattığı zaman Pranpriya nefretle yutkundu. Bunların hesabını elbet bir gün hepsine soracaktı.
Getirilen masanın önünde duran görevlilerden biri emir beklercesine durduğu zaman kral kafasını çevirmeden iki defa salladı. Pranpriya bunun bir saçmalıktan ibaret olduğunu fark etmek istiyordu ama bu oyun sanki onun ölümüyle sonuçlanacakmış gibi duruyordu.
Önünde elinde tuttuğu minik cam şişe ile karşısında duran askere baktı yorgun gözlerle. Yutkunarak ayağa kalktı ve Jeon Jungkook'un gözlerinin içine baktı. Çok iyi bildiği şeylerden biri de Gorseon Krallığındaki kimsenin Jeongguk ile göz teması kuramamasıydı. Ama Pranpriya bunlara inat yaşamaya çalışmıyor muydu zaten?
Jeongguk bu ifadesiz gözler de bir mana aramıştı bir kaç saniye lakin hiçbir şeyi bulamayınca istemeyerek gözlerini çekti.
Ve şimdi başlayacak olan şova dikkatini verdi.Pranpriya askerin elinde tuttuğu şişeyi eline aldı ama içmedi. Gözlerini Jeon Jungkook'a çevirerek "Bunu içerim ama burada ki hiçbir kadını az önceki gibi öldürmeyeceksiniz!" dediği zaman arkasında bulunan asker diz kapağına hızla vurmuş ve yere çökmesini sağlamıştı.
Min Yoongi duyduğu sözler ile sinirlenmiş ve Pranpriya'nın saçlarını tutarak "Kralımızın önünde nasıl böyle cüretkar bir şekilde konuşabilirsin pis mahluk?!" elinde tutmuş olduğu saçlarını biraz daha çekince Pranpriya ağzından çıkan inlemeye engel olamamıştı.
Şuan yaptığı bir delilikti belkide ama her ne kadar yaptığı şey ile kendisini kurtarma şansı olsa da burada ki insanları kaderine terk edemezdi. Hatalarını kader diyerek geçiştirmek onun için saçmalıktan ibaretti.
Kraliçe Pranpriya'nın kitabında kader yazgısı diye adlandırılan bir şey yoktu.
Derin bir nefes aldı ve başının gitmesini göze alarak "Hiçbir insan özellikle de bir kadın sebepsiz yere ölmeyi hak etmez!" söylediği sözler normal bir insanın ağzından çıkacak sözler değildi ve birkaç kişi bunu fark etmiş olsada sessizce olacakları izliyordu.
Pranpriya savaşlarla büyümüş bir kızdı ve bunlara rağmen hiçbir zaman, hiçbir şekilde masum insanların ölmesine göz yummamıştı ve yummayacaktı.
Min Yoongi aldığı cevap ile daha fazla sinirlenir iken bağırarak "Koparın şunun başını!" dedi. Pranpriya titrek bir şekilde içinde tuttuğu nefesini dışarıya verdi ve omuzlarını dikleştirerek karşısında kendisine dikkatlice bakan krala baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LALISA |lisgguk
FanfictionKöle pazarında satılan Pranpriya Manobal, Kral Jeon Jungkook'un dikkatini fazlasıyla çekmişti. Lalisa ✗ Jungkook ©2023 |Mochipastah