Bir çuval gibi yere fırlatıldığı zaman elleri yerle buluşmuş ve dizleri sürtünmenin etkisi yüzünden yanmıştı.
Bağırıp çağırarak onları öldüreceğini söylemek istiyordu sadece ama bunu yapamamanın zorluğu bedenini kavuruyor ve dizlerinin yanmasını bile unutturuyordu.Gözlerini sıkarak yeniden açtı. Rahatlamak için şuanda elinde kılıcının olmasını isterdi. Açmış olduğu gözleri etrafı incelemeye başladı.
Oturduğu minik zindana baktı tiksinir gözlerle tekraren.Etrafı incelemeyi bitiren gözleri ile bu sefer de vücuduna bakmaya başladı. İçinde ki duygular vücut acısını unutturmaya yetmişti ama kanayan diz kapağını gördüğü zaman derin bir nefes aldı. Parmaklarını yavaşça diz kapağına sürttü. Canın yanması ile ağzından "Ah!" diye bir inilti döküldü. Eliyle ağzını kapatarak sessiz olmaya çalıştı. Diz kapağı fena halde acıyor olmalıydı ki bileklerinin morarması şuan için gözünün önüne gelmiyordu.
Elini yere vurarak sessiz bir şekilde ritim tuttu. Canının yanması bile artık onu etkilemiyordu. İçinden ritimini ellerine vurduğu Sirius Krallığının marşını tekrar ediyordu. Yaptığı şeyi fark ettiği zaman hemen durdu. Artık Gorseon topraklarındaydı ve Gorseon'lular bu marştan ölesiye nefret ederdi. Sirius'lu olduğunu kimseye hissettirmemesi onun için daha iyi olacaktı.
Yaslandığı duvarda gözleri kapalı bir halde dururken birden mahzenin içinden gelen 'tık' sesi ile gözlerini açtı. Zaten küçük olan alan direk gözlerinin önünde iken demirliklere bakmaya başladı. Büyük gözlerini kısarak oraya ilerlemeye çalıştığı zaman içeriye giren kağıt ile gözleri aralandı iyice.
Gördüğü kağıdı eline aldı. Mürekkebi yeni olan kağıt elinde dururken içinde sarılmış olduğu ipi çözerek kağıdı açtı. Gördüğü harfler gözlerinin dolmasına sebep olmuştu. Çünkü kağıtta yazan harfler Sirius Krallığının kendine ait olan harfleriyle yazılmıştı. Daha fazla vakit kaybetmeden açtığı kağıdı okumaya başladı.
Sevgili Pranpriya Manobal;
Size karşı böyle bir giriş yaptığım için beni mahzur görün lütfen.
Çok fazla zamanımız yok, birazdan sizi almaya gelen muhafızlara zorluk çektirmeden dediklerini yapın ve gittiğinizi yerde kendinize olan inancınız ile denilen şeyi yapın. Pişman olmayacaksınız, Kraliçem.Kısa bir süre sonra görüşmek üzere.
Sevgilerle 'J'Yutkunarak burnunu çekti ve avuç içine sığan kağıda bakmaya devam etti. Kafasını duvara yaslayıp hâlâ onun için çabalayan birilerini görmek istemsizce moralini yerine getirmişti. Bu kağıdın kimden geldiğini anlamamıştı. Ama kraliçem diyerek hitap etmesi onu tanıdığı anlamına geliyordu. Bu düşünceler zihninde dolaşırken gelen adım sesleri ile bir an düşünmeden kağıdı parçalara ayırıp ağzına attı.
"Bu köle de mi?" diyerek sorduğu zaman yan tarafında duran muhafız zindan numarasına baktı sonrasında ise yerde duvara yaslanmış sırtı dönük kişiye. Kafasıyla onaylayarak "Evet." dedi.
Pranpriya ağzında bulunan son kağıt parçasını yuttuktan sonra rahatlamıştı. Gözlerini açarak onu neyin beklediğini tahmin etmek istiyordu. Bu arada içeri giren bir kaç muhafız ona yaklaştı. Başlarında bulunan askerin talimatı ile Pranpriya'nın kollarından tutup kaldırdıkları zaman acısını unuttuğu kolları yeniden yanmaya başlamıştı.
Lakin onların önünde acısını dışarı vurmak gibi bir niyeti yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LALISA |lisgguk
FanfictionKöle pazarında satılan Pranpriya Manobal, Kral Jeon Jungkook'un dikkatini fazlasıyla çekmişti. Lalisa ✗ Jungkook ©2023 |Mochipastah