Yeni bölüm için bir sınır koymuyorum çünkü bir sonraki bölüm benim 1. bölümden beridir yazmayı heyecanla beklediğim bölüm. Bütün bölümlerden %80 eminsem o bölümü yayımlamadan önce, %100 emin olmak istiyorum. Verdiğiniz oyların ve yaptığınız yorumların bana motive olduğunu bilin lütfen.
Siz hazırsanız ben de hazırım. İşte beklenen o bölüm :)
keyifli okumalar!
Güneşin Güney Kore'de ilk önce düştüğü yer, Hannam'ın en lüks dairelerine ev sahipliği yapan Hannam Hill House'ın en son katında bulunan Jeon Jungkook'un penthouseunun yatak odasıydı. Fakat Jungkook için, güneşin ilk değdiği yer yatak odasında, kolları arasında gün doğarken uzun zaman sonra yaptıkları şiddetli seksten yüzünden bitap düşmüş sevgilisi Taehyung'un bronz teniydi.
İki bilet parasına satın aldığı son dakika New York-Güney Kore uçuşu için havalimanında koştururken ona göre akşam olan konuşmalarında sevgilisinin can sıkıntısını kolayca sezmiş ve bu onu bütün gece uyutmamıştı. Kore'nin akşam saatine yakın aradığında henüz New York aydınlanmamıştı ve telefonuna ulaşamadığında ise Los Angeles programını iptal etmeye karar vermesi bir saniye bile sürmemişti. Rose'nin onu öldüreceğini bilmesine rağmen bunu pek umursamadı çünkü o Jeon Jungkook'tu, bunu çevresinde bulunduğu herkes biliyorken başına buyruk hareketler için kimse yargılayamazdı. Yıllardır içinde ne geliyorsa yaptığı için de Rose ne kadar delirse de bir noktada her zaman kurtarıcısı olmuştu, her şekilde menajeri olduğu için değil arkadaşı olduğu için güveni tamdı, tıpkı ertesi gün Jungkook'un Kore'ye uçtuğunu mesajla öğrendiğinde önce sinirlenip sonra bütün programlarını yeniden düzenlemesi gibi yine kurtarmıştı onu.
Jungkook alacakaranlıkta Kore'ye vardığında Taehyung'ın kendi evinde olmasını bekliyordu, yine canı sıkkın olduğu anlarda evinde olduğunu fark etmişti. İçeri girdiği anda burnuna çalınan hoş ve yanık hindistan cevizi kokusuna yorgunca gülümseyip karanlıkta koyu renk salonunun koltuğuna kıvrılmış silüeti görerek doğruca yanına kıvrılmıştı. İçindeki bütün sıkıntı, onu kolları arasına alıp sıcak bedenine kavuştuğunda yok olarak yerini derin ve güzel hislere bıraktı. Sabahın ilk ışıkları henüz yeni yeni belirmeye başladığında ise Jungkook kolları arasındaki sevgilisini kucakladığı gibi yatak odasına götürdü. Uyku ve uyanıklık arasında Taehyung bu kez, daha bilinçli hareket edip ilk adımı attı ve Jungkook'u öperek ilk ateşi harladı.
Böylece sabahın ilk ışıkları Taehyung'un tenini öpmeden Jungkook öpmüş oldu. Neredeyse bir aydır özledikleri bedenleri arada mesafe kalmayacak şekilde birleşerek birbirlerine karışıp önce vanilya ardından da sert bir seks yaparak bitap düştüler. Şimdi ise Jungkook güneşin en tepede olduğu saatte gözlerini araladığında sabahleyin yiyip bitirdiği sevgilisine doyamadığını, kollarında olmasına rağmen özlediğini fark etmişti.
Darmadağınık uzun, siyah saçlarını geriye ittirdi ve tek kolunun üzerinde doğrularak uzun parmaklarını Taehyung'un güneşten ışıl ışıl parlayan kollarında gezdirdi. Bunu yaparken onu uyandırmamaya ve nazik olmaya özen gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baptise in your thighs | taekook
Fanfiction"Seni güneş batana kadar ayık tutacağım." - 18.03.2022 For @thvinwonderland & @jeonvth