Birkaç saatlik yürüyüş sonrasında her yerini sarmaşık sarmış iki katlı taş kulübemize varmıştım. Her geç kaldığımda yaptığım gibi kapıyı esgeçerek üst kata kadar taş çıkıntılarından ve sarmaşıklardan tutunarak çıktım. Küçükken bu çok zor geliyordu ama zamanla fiziksel yeteneğim geliştikçe yürümekten farkı kalmamaya başlamıştı. Kendimi kapıya arkam dönük şekilde küçük balkonuma atmıştım ki arkamdan birkaç saniye önce hiç duymadığım bir nefes sesi gelmeye başladı. Gergince gülümseyip arkamı döndüm. Varlık hissetme konusunda bariz eksiğim vardı.
- Hey Ronald!
Ronald bıkkın bir ifade ile suratıma bakıp sesli bir şekilde nefes verdi. Ardından bağlamış olduğunu kollarını çözüp başını iki yana sallayarak arkasını dönüp yürümeye başladı.
- Önce yemeğimizi yiyelim sonra detaylıca konuşuruz. Üstünü değiştirip elinizi yüzünü yıka, sonra aşağıya gel.
Merdivenden inerken yüzüne bön bön bakıp orada dikildiğimi görünce duraksadı.
- Acele et. Ne bakıyorsun deliğine çomak sokulmuş gelincik gibi?
Koşarak lavaboya gittiğimde ürpermiştim. Ronald bana eskiden kraliyet ordusunda büyücülük yaptığını söylemişti. Oradan kalan bir alışkanlık olsa gerek normalde gayet sakin olan adamın sesi azıcık bile yükseldiğinde korku salıyordu.
Çantamdaki kristali saklamak dahil tüm işleri halletikten sonra aşağıya indiğimde sofra kurulmuştu. Beni görünce Ronald elindeki kağıtları yanındaki sehpaya bırakıp gözlüğünü de onların üstüne koymuştu. Sofraya oturana kadar gözleri benim üstümdeydi. Yemek yemeye çalışırken hala bana baktığını fark ettim. Zorla yutkunup kafamı ona çevirdim. Bir şey dememi mi bekliyordu?
- E-ellerine sağlık
Dedim sesim titrerken. Titreyen sesime gülüp kafasını iki yana salladı.
- Eğer birileri gittiği -nedense on iki saatlik- avdan eli boş dönmeseydi çorba yanında ana yemeğimiz de olacaktı. Şimdi, açıklamak ister misin?
Anladığımı belirten bir kafa hareketi yapıp açıklamaya başladım.
- Ormandaki kabilelerden birini bir maceracı grubu sıkıştırıyordu. Ben de peşlerine takıldım.
- Ne yaptın, ne yaptın?
- Bir kaynak hakkında konuşuyorlardı meraklanmıştım. O yüzden takip ettim. Sonra takip ettiğimi fark etmişler işte.
- Çünkü varlığını saklamak hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. Ah, lanet olsun.
- Çünkü hiç öğretmedin.
Dedim kaşlarımı çatarak.
- Küçüklüğümden beri senin yanındayım ama saçma meditasyonlar ve odaklanma dışında hiçbir şey öğretmedin bana. Her şeyi kendim araştırarak buldum.
- Eğer o meditasyonları dediğim gibi yapsaydın küçük adam, şu an varlığını çok iyi bir şekilde saklıyabiliyor olurdun. Aura saklama kontrolden gelir. Kontrolünü sağlayamazsan hiçbir bok yapamazsın!
Dedi parmağını bana doğru doğrultarak yüksek bir sesle. Sabrım taşmaya başlamıştı ve bende bağırmaya başladım.
- O zaman anlatsaydın, gösterseydin. Sanki beni bundan uzaklaştırmak istiyor gibisin! Ne zaman büyüyle ilgili bir şey yapmaya çalışsam ya engellemeye çalıştın ya da görmezden geldin!
- Çünkü burada tehlikeli bir şey yoktu. Olmamalıydı! Büyünü güçlendirmen gereken tehlikelerden uzaktık Mate. Normal bir hayat yaşayabilirdin. Annen ve babanın izinden uzaklaşabilirdin.
Son cümlesi ile gözlerim ardına kadar açıldı. Şu ana kadar ailem hakkında hiçbir sorumu cevaplamamıştı. Usulca sordum.
- Onlar da.. büyücü müydü?
Ronald cevap vermeden eliyle alnını ovuşturmaya başladı.
- Onlar da kraliyet için mi çalışıyorlardı? Arkadaş mıydınız? Bu yüzden mi bana sen bakıyorsun?
- Saygıdeğer büyücülerdi. Önemli bir görevde hayatlarını yitirdiler. Ve evet, dostlarımdılar.
- Soruların bittiyse yemeğini ye. Ardından da odana dinlenmeye git. Yarın seninle bir yere uğramamız lazım. Yolumuz uzun.
Sorularım bitmemişti ama Ronald'ın daha fazlasına cevap vermeyeceğini bildiğim için suskun kaldım. Dediği gibi yemeğimi yiyip odama çıktım. Üzgün değildim. Aksine mutluydum. Öldüklerini tahmin etmek çocukken bile zor olmamıştı. Ronald sert biriydi ama varlığı bana ailemi aratmıyordu. Bu yüzden belli bir yerden sonra soru sormayı bırakmıştım. Şimdi ise yıllar sonra haklarında yeni bir şey öğrenmiştim. Heyecanımı bastırmak için dudaklarımı birbirine bastırarak masama oturdum. Çekmeceden bana ailemden kalan tek şey olan hançerimi çıkarıp kavradım. Baş parmağımla kınındaki işlemeleri okşarken kendimi masaya bırakıp gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RANES - KADER: YEDİNCİ
FantasiBüyülü Ranes evrenindeki yetenekli ve zeki genç Mate'in yolunda sihirli maceralar vardı. Karanlık da kimsenin ruhu durmadan yaklaşmaktaydı. En azından bir okumayı deneyin lütfen. Tutarsa aktif olarak yazmaya devam edeceğim. Not: Resimleri ve kapağı...