4. Bölüm

21 2 0
                                        

Üstümdeki hastane kokan yeşil kıyafetten kurtulmak için can atıyordum. Sadece psikolojim bozuktu ama kaza geçirmişim gibi böyle bir odaya yatırılmam çok saçma ve gereksizdi. Dün gece ki olaylardan sonra annem bu sabah doktordan izin aldığını ve eve gitmemiz gerektiğini bana güzel bir şekilde haber vermişti.

Pantolonumu da ayak bileklerimden yukarı doğru çektim ve fermuarı kapattım. Yatağın ucunda beni bekleyen anneme kısa bir bakış attıktan sonra komidindeki telefonumu alıp odadan çıkmak adına adımlarımı kapıya yönelttim.

"Baban araba da bizi bekliyor. Ben bir kaç tanıdık gördüm. Sana yetişirim tatlım."

Kafamı salladım. Etrafı geniş bir kadın dı annem herkese karşı sıcak kanlı ve iyiydi bu yüzden arkadaşları benden bile çoktu. Benim tek arkadaşım ise Günce idi. Okullar kapandığından beri sadece dört veya beş kez telefonla görüşmüştük.

Ayaklarım zar zor hareket ederken biri belimden kavrayıp asansöre soktu. Kim olduğunu çözememişken kokusu ciğerlerime işlemişti.

Gri yanımdaydı.

Arkamda olduğunu hissetmek kalbimin heyecanlanmasından başka hiçbir işe yaramıyordu. Bedenimi ona döndürdüm. Zemin kat tuşuna basıp bakışlarını bana çevirdi.

"Kendini çok yoruyorsun. Ve bu canımı sıkıyor." Dirseklerimdeki ellerine baktım. Kusursuzdu.

Kolları belimi kavradığında bedenimi kasılırken hissettim. Bana dokunması hoşuma gidiyordu ve bundan zerre şikayet etmiyordum.
Bi adam parmaklarıyla iyi hissettirebilir miydi?

Asansörün kapısı açılırken belimde olan kollarını çekti. Nefesim daralırken arkamda onu hissedemem gittiğini gösteriyordu. Sanırım onunla beraber iyi oluyordum. Beyaz önlüklü hemşirelerin arasından geçerek çıkış kapısına yöneldim o sırada annem yanıma ulaşmıştı.

Araba da bizi bekleyen babamda bakışlarımı dolaştırdım o da yorulmuştu. Benden. Davranışlarımdan. Delirmiş gibi davranıyordum. Arabaya binip babamın eve sürmesini bekledim. Bugün ki olanlardan sonra rahat davranamazdım tabii ki. Ruh sağlığım iyi değildi.

Onu yanımda istiyordum.

Eve gelir gelmez odama çıkmış ve üstümü değiştirmiştim. Beyaz pijamalarıma bakarken arkamdaki varlığını çoktan hissetmiştim. Kokusundan tanımaya başlamıştım artık. Yoğun çikolata kokusu.. adeta benim hislerim için yaratılmış biriydi. Biri dokunduğu anda yangınlar başlatıyordu.

"Deniz gibi kokuyorsun. Dalgaların var.. kötülüklerden korunmak için. Ama ben çok yorulmuş bir gemiyim Nira. Limanım sen olur musun?"

Ettiği teklif ve kurduğu cümlenin etkisiyle gözlerimi kısa bir süreliğine yumdum. Açtığımda karşımda ve yüzünü yüzüme yaklaştırmıştı.

"Bir şey söyleme. Senin kokun zaten bana ait. Bir şey denemek istiyorum. Hareket etme."

Gözlerim gözlerindeydi. Benim nefesim gidip gelirken o çok sakindi. Heyecanlanmıştım. Dudakları dudaklarımı kapatırken elleri belimi sarmıştı bile. Beni kendine çekip uzun bir süre öptü. Geri çekildiğinde alnını alnıma yasladı ve dudaklarını hareket ettirdi. "Dudaklarında denizin tuzu gibi. Herkes ona ulaşmak istiyor. Ancak balıklar sadece ona sahip. Senin balığın olmaksa bana düşüyor."

-

Çok kısa çok kısa biliyorum :((

Hikaye hakkında düşünceleriniz?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 29, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gri SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin