☆ ~Bölüm şarkısı☆ ~
Current Joys- A Different Age"Ömrünün herhangi bir döneminde kendine ait bir dünya kurup onun içinde yaşamayı hayal etmeyen insan yoktur. Herkes öyle ya da böyle içine hapsolduğu gerçeklikten kaçıp kaygı duymayacağı bir dünyanın kollarına atmak ister kendini.
Belki sağlıksız bir şey içinde yaşadığın dünyadan bu kadar soyutlanmış hissetmek. Ama bazen etrafında olan hiçbir şeyin aslında onun için olmadığını hissediyor insan. Evler var,arabalar,ağaçlar,kuşlar,insanlar... Ama hiçbiri o kişiye aitlik hissi veremiyor.
Genelleme yapıyorum yine fark etmeden. Sanırım bunun sebebi derinlerde bir yerlerde böyle hisseden tek kişi olmadığıma dair güçlü bir his taşıyor olmam.
Yalnız olmadığımı hissettiğim halde neden yalnız kalıyorum o zaman?"
Suskun mezar taşlarının arasında güçlü bir ses yankılandı aniden. Belli ki her gün buraya gelip sakince not defterinin hırpalanmış satırlarını sözcüklerle süsleyen Jungkook; artık birçok şeye karşı gizleyemediği bir öfke duyuyordu.
Öyle ki herkesten daha yakın olduğu eski not defterine bile haşin davranmış ve yazmayı bir anda yarıda kesip defterin kapağını sertçe kapatmıştı. Ardından sonbaharı andıran çimenlerin üzerine uzanmış bulutları seyrediyordu.
Düşünüyordu. Durmadan, kafasındaki sesleri bir an bile susturamadan düşünüyordu. Rüyaları ve o sesi aklından çıkartamıyordu.
En son rüya görüşünün üzerinden neredeyse beş gün geçmişti ama sesin Jungkook'un zihnini terk etmeye hiç niyeti yoktu. "Jungkook lütfen çabuk ol" demişti ses. Ne demekti bu? Bir yerlerde birileri bana ihtiyaç duyuyordur belki diye düşündü. Sonra da bu düşüncesine katıla katıla güldü. Hayatı boyunca kimse ona ihtiyaç duymamıştı. Yararsız biriydi Jungkook. Silik, insanların varlığıyla yokluğu arasında bağ kurmakta zorlandığı biriydi. En azından öyle olduğuna kendisini epey inandırmıştı.
Son zamanlarda anne babasıyla da aralarının pek iyi olduğu söylenemezdi. Hiçbir zaman birbirlerine sevgi sözcükleri söyleyip,uzun uzun vakit geçiren bir aile olmamışlardı ama bazen zoraki de olsa yan yana geldiklerinde sohbet etmeye çaba gösterirlerdi.
En son tartışmadan sonra ise böyle bir sohbet başlatma çabasını gösteren bir kişi bile yoktu. Yoldan geçen birisi kulak kabartıp birkaç dakika evlerini dinlese içeridekilerin ses çıkartmamak için amansız bir yarışa tutuştuğunu düşünürdü. Ama işin aslı herkesin konuşmaktan korkuyor oluşuydu.
Jungkook okların tekrar üzerine doğrultulmasını bekledi bir süre ama ne babası ne de annesi bir daha bu konuyu açmadı. Bu iyiye işaret değildi.
" Onlardan habersiz okulu bırakıyorum - ki bu onların nezlinde kabul edilemez bir suç- ama seslerini çıkartmıyorlar. Bu işin sonunda kârlı çıkmayacağım kesin."
diye düşünmeden edemiyordu Jungkook.Ama çok fazla deşmek de istemiyordu. Madem böyle bir olay hiç yaşanmamış gibi davranmayı seçmişlerdi Jungkook da kısa süreceğini biliyor olsa da sessizce özgür hissetmeye devam edecekti.
Gündüzleri parklarda dolaşıp,kütüphanelerde zaman geçirdi. Yarı zamanlı işlere girip hepsinden itinayla kovuldu.
Bazen de üniversitenin önünden geçmeyi deniyordu. Hatta bir keresinde "belki tekrar oraya dönme istediği doğar içimde" diye düşünüp saatlerce üniversitenin kapısının önünde oturdu. Ama hiçbir yer ona mezarlığın -Jungkook oraya geçiş kapısı demeyi tercih ederdi- verdiği güven ve özgürlük duygusunu vermiyordu.İşte bu yüzden günün sonunda kendini bulduğu yer asla değişmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐸𝑉𝐸𝑅𝑌 𝑈𝑁𝐼𝑉𝐸𝑅𝑆𝐸🪐 Jikook
Fantasia"Kaç farklı hayata sığabilir bir insanın ruhu ve kaç farklı hayatta bulabilir iki insan birbirini?"