Yazarın notu:
Bölümü okurken bölüm şarkısını dinlemeyi unutmayınn. İyi okumalar☆ ~Bölüm Şarkısı~☆
Tamino-Every PoreEfsaneye göre insan en çok uyurken ölüme yaklaşır. Uyku, huzur içinde gözlerini yuman habersiz insanların ensesine ölümün soğuk nefesini taşır. Buna rağmen hayatın korkunç gerçeklerinin sessizleştiği tek limandır. Bu yüzden onun kollarına koşar, kollarında huzur buluruz.
İçinde ölümün tınısını barındırdığından habersiz...Jungkook için de uykuya dalmak çoğu kez bir kaçış olmuştu. Aklını ve kalbini boğan tüm gereksiz karmaşadan kaçmanın en kestirme yoluydu. Bir tek uyurken hissetmezdi çünkü. Bir tek uyurken ölesiye korktuğu gerçekler canını acıtmazdı.
Şimdi ise, başka bir evrende, başka bir gerçeklikte, henüz tanıştığı bir adamın yatağında sığınıyordu uykuya. Ama bu defa bir kaçış değildi bu. Belki de çocukluğundan bu yana ilk defa tekrar uyanma heyecanıyla uykuya dalıyordu.
Sıcak yatağa kafasını koyup yavaşça gözlerini yumdu. Uyumadan önce uzun uzun düşünme rutinini es geçti bu defa. Yaşadıklarını ya da yaşayacaklarını düşünmek istemiyordu. Aklında ve kalbinde merakla parıldayan tek şey, uyandığında bu dünya ve Jimin hakkında daha çok şey öğrenecek olmasıydı.
Jungkook küçük ahşap odada uykunun emin kollarında gezinmeye başlamışken Jimin de tam karşısındaki koltukta oturmuş onu seyrediyordu. Jungkook'un aksine son 24 saati düşünüyordu. Neler yaptığını, neler yapamadığını...
Bu zamana kadar her şeyi göze almış bir tavır takınmış olmasına rağmen olacaklardan ölesiye korkuyordu. Ona verilecek cezadan olduğu kadar Jungkook'a zarar gelmesinden de korkuyordu.Jungkook'u izlerken onu çözmeye çalışıyordu.
Bir şey vardı onda. Basit bir cesaret ya da gözü peklik değildi bu. Daha karmaşık bir şey...
Kendi isteğiyle buraya kadar gelmişti. Hoş istemese de Jimin onu bir şekilde getirmek zorunda kalacaktı, biliyordu. Ama yine de bu kadar garip insanlarla tanışıp, daha önce varlığından haberdar bile olmadığı bir dünya ve o dünyanın tuhaflıklarıyla karşılaşıp bu denli sakin kalması normal gelmiyordu Jimin'e. Sanki zorla getirilmiş biri değil de ziyarete gelmiş bir dost gibi davranıyordu.
Garip olan; tam olarak öyle de hissediyordu.Bu düşünceleri aklının süzgecinde eleyip elle tutulur bir cevap bulma arayışını birkaç dakika daha sürdürdü Jimin.
Bir süre sonra kendi vücudunun da en az Jungkook'unki kadar yorgun ve bitkin olduğunu fark etmesiyle arayışa son verdi. Dinlenmesi gerekiyordu.
Üzerine geçirdiği pelerini özenle çıkarıp yatağın kenarına kıvrıldı.
Yüzünü Jungkook'a doğru döndü usulca. Yüz hatlarını incelemeye koyuldu ezberler gibi.Simsiyah ( "Benim buğday sarısı saçlarımın solukluğuna inat" diye geçirdi içinden )saçlarının bitimiyle başlayan geniş alnı, alnının altında ok gibi uzanan kaşları ve sımsıkı yumduğu gözleriyle koca bir bebeği andırıyordu. Hafif köfte burnunu ara ara usulca iki yana oynatıyor, küçük, hareketsiz dudakları ve dudaklarının tam altında yerini almış minik beniyle büyüleyici görünüyordu.
Bir anlığına böylesine bebeksi bir yüzün bu kaslı vücutla nasıl bu kadar uyumlu olabildiğine şaşırdı Jimin.
Jungkook güçlü duruyordu. Dışarıdan ona bakacak herkesi etkileyecek bir duruşa sahipti. Onu bu kısacık zamanda gözlemlediği kadarıyla hiçbir fikri olmadığı şeylerin üzerine, korkarak da olsa gittiğini görmüştü Jimin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐸𝑉𝐸𝑅𝑌 𝑈𝑁𝐼𝑉𝐸𝑅𝑆𝐸🪐 Jikook
Fantasy"Kaç farklı hayata sığabilir bir insanın ruhu ve kaç farklı hayatta bulabilir iki insan birbirini?"