" Bu maç bizim için çok şey ifade ediyor. Yolun sonunda bir kupa var. Taraftarları mutlu etmek için güzel bir akşam çocuklar."
Soyunma odasında alışılmışın dışında bir sessizlik vardı. Celtics takımı 23 sayı gerideydi ve koç oyunculara sakin bir motivasyon konuşması yaptı. Oyuncular tekrardan parkeye çıktıklarında müthiş bir geri dönüşe imza attılar ve Celtics takımı 110-106 galip gelmeyi başardı. Galibiyette en büyük role sahip olan isim ise Rudy Hoffman'dı. 21 yaşındaki oyuncu ilk maçında 26 sayı 2 ribaund ve 3 asist ile takımını sırtladı.
" Takımla ilk maçınızda harikalar yarattınız. Sizin gibi oyunculara nadir rastlanır. Bunu neye borçlusunuz ? " dedi, Amy Oldwin.
" Bunu Bay Doo'ya borçluyum. O harika bir eğitimci. "
" Biraz klasik olacak fakat her başarılı erkeğin arkasında bir bayan vardır. Sizin arkanızda olan bayan kim ? " dedi, Oldwin.
"Arkamda bir bayanın olmasını çok isterdim ama henüz hayatımda öyle biri yok. " dedi Hofmann gülümseyerek.
Basının ardından takım Boston'a doğru yola çıktı ve oyuncular evlerine dağıldı. Hoffman kafa dağıtmak için her zaman gittiği Ten Tables' a gitti. Burası harika bir Fransız mutfağıydı. Hoffman acı bir kahve isteyerek stresini azaltma düşüncesindeydi. Arkadan bir ses işitti Hoffman,
" Zor bir maçtı. "
Bu ses Hoffman'a yabancı değildi. Tiz ve etkileyici bu ses tonu Bayan Oldwin'e aitti. Hoffman arkasına dönüp baktığında Oldwin'i gördü ve biraz şaşırmış bir ses tonuyla
" Evet, çok zor oldu ama kazandık" dedi ve gülümsedi Hoffman.
" Oturabilir miyim ? "
"Ah, pardon. Oturabilirsiniz."
"Ben de bir kahve alabilir miyim ? Acı olsun lütfen."
"Gazeteci kimliğinizle mi burdasınız ? " dedi Hoffman.
" Üstümde sıradan bir elbise var Bay Hoffman. Gazeteci kimliğimi evde bıraktım. " dedi gülümseyerek Oldwin.
" Peki sizin arkanızda bir erkek var mı Bayan Oldwin ? "
" Bu tür şeyleri genelde ben sorarım Bay Hoffman." dedi gülümseyerek Oldwin.
" İkimiz de şu an mesleki kimliklerimizi kafenin dışında bıraktık. " dedi Hoffman.
" Hayatımda biri vardı. 2 hafta önce aldatıldığımı öğrendim. Ne büyük bir çöküş ama... Peki siz Bay Hoffman, hiç aldatıldınız mı ? " dedi titrek bir sesle Oldwin.
"Defalarca aldatıldım. Her gece aldatılıyorum. Beynimin bir köşesinde duruyor hep aldığım darbe. Ben her unutmaya çalıştıkça, beynim bir kumanda gibi kalbime sinyal gönderiyor ve ben tekrardan aldatılıyorum. "
" Tanrım. Hiç bunu beklemiyordum. Çok içtendi. Gerçekten şu an ne diyeceğimi bilemiyorum. "
" Yürüyelim mi ? " dedi Hoffman. Başıyla onayladı Oldwin ve birlikte yürümeye başladılar.
" Hiç kendinizi çaresiz ve umutsuz hissettiğiniz oluyor mu ? " dedi Oldwin.
" Her insan hisseder bunu. Hissetmeli. Peki siz Bayan Oldwin, siz hissediyor musunuz ? "
" Şu an bile hissediyorum. Kalbim benden bağımsız bir acı içinde. Kendime engel olamıyorum. "
"Mantık ve duygular. Hayatın en büyük kozu bu belki de. " dedi Hoffman gülümseyerek. Uzun süren sessiz yürüyüşü;
" Geldik " diyerek bozdu Oldwin.
"Anlamadım "
" Evim. Şu an önünde duruyoruz. "
Hoffman başarılı bir gazetecinin böylesine küçük bir evde kalmasına pek de şaşırmamıştı. Çünkü Hoffman'ın evi de yeterince küçüktü.
" Daha sonra görüşür müyüz ? " diye sordu Hoffman.
" Belki " dedi Oldwin gülümseyerek.
" İyi geceler."
" İyi bir maç ve iyi bir akşamdı, iyi geceler "
Hoffman yürümeye devam etti ve eve varana kadar Oldwin'i düşündü. Yatağına girdiğinde bile aklında şampiyonluk yerine Oldwin vardı.