Ceylan

444 105 2
                                    

Merhaba! bu yeni kitabımı yeni başlangıçlar için yazıyorum. Çok uzun zamandır aklımda olan bir şeydi ve bu gün bu bölümü paylaşmak benim için çok güzel bir şey.

10 da 5 bir devrin başlangıcı olacaktır.

Mide bulantısıyla kimin odasına girdiğime bile bakmadan hızlıca tuvalete kusmuştum, bu gün bana yemek yasaktı.

Yüzümü bol suyla yıkadıktan sonra kolumdaki teşkilata özel tasarım olan saatime baktım, daha saat 10.05 di ve ben uyku dışında başka hiçbir şey istemiyordum.

Aynaya baktığımda sporcu yeşil atletim terden dolayı rengini değiştirdiğini gördüğümde hızlıca banyodan çıktım.

Ahmet'in odasına girmiştim ve odada boydan camın karşısına geçmiş tütününü içiyordu, "sahip kızacak biliyorsun değil mi?" kalın sesimi duyduğunda dudakları iki yana kıvrıldı. "peki sen Rabia?" tek kaşımı kaldırarak ona yaklaştığımda neyi ima ettiğini iyi biliyordum.

"ben tütün içmiyorum Ahmet, kendime gel... hay amına koyayım özel askerlerin konuştuğuna bak ya!" hızlıca odadan çıktığımda asansöre bindim. Tamam bende sigara içiyordum ama o tütün içiyordu. İkisinin zararı birbirinden çok farklıydı ama zararlıydı işte, hem o keyfi içiyordu.

Sen ne için içiyorsun? iç sesimi susturmak için hızlıca odamın kapısının önünde durmuştum yine benden parmak izi istiyordu, baş parmağımı on beş saniye kadar basılı tuttuğumda kapım otomatik açılmıştı.

Ben diğerlerine göre burada yeniydim, geleli iki sene olmuştu ama onlar en az dört senelik askerlerdi. Ben onlardan daha ağır çalışmama rağmen bazenleri küçümseniyordum.

Geniş duvarımda ekran maviye dönmeye başladığında geldiğini anlamıştım, bacaklarımı hafif iki yana açtım, omuzlarımı dikleştirdikten sonra ellerimi arkamda birleştirdim. Ekranda bulanık bir yüz belirdi yine.

Ben buraya geleli iki yıl olmuştu ama Sahipi'n yüzünü asla görememiştim, her konuştuğumuzda görüntüsü bulanık oluyordu ama onu asla seçemiyordum. Sesi erkek sesiyle robot karışımı olsa da onun cinsiyetini veya görünüşünü kim olduğunu asla öğrenemeyeceğimi de biliyordum

Sahip'in yerinde bizi çalıştıran Sami hoca onu tanıyordu ama onlarla da hiç yüz yüze görüşmemişti. Sami hocanın özel bir lensi vardı ve o lens bilgisayar açılır açılmaz çalışmaya başlıyordu, bu sayede Sahip'i görebiliyordu.

Yani öyle anlatmıştı.

Başımı hafif öne eğdim ve hızla kaldırdım, "buyurun efendim" yamuk parmaklarını birbirine geçirdi ve yüzüne yerleştirmişti sanki.

"nasılsın kızım" sesi ne kadar sert çıksa da bana karşı tavırları bir o kadar yumuşaktı. Yani bu tavır sadece benim için geçerli değildi tabii Melek ve Filize'de böyle davranırdı. Ama Melis sahip için değerli bir mücevherdi sanki. Onu belki de bizden kat ve kat daha sor görevlere eğitimlere yollamış gözünü kırpmadan Melis'in acısına tek bir duygu ile karşılık vermeden onu eğitmişti.

Melis normal olarak sahipten asla hoşlanmazdı ama yine de her dediğini yapardı.

"sağ olun efendim, iyiyim. Siz nasılsınız?" başını olumlu anlamda salladığında dikkatlice onu inceliyordum.

"sana yeni bir görev çıktı, büyük bir uyuşturucu mafyasını oyalayacaksın, yada öldür. Kurbanım artık senin. ister fiziksel cazibenle ister şiddetle onu oyala." başımı olumlu anlamda salladığımda "Melis'in yanına git, o sana ne yapan gerekenleri gösterecek"

"tabi efendim"

Hızlıca odamdan çıkıp asansörle en üst kata çıktım. Açılır açılmaz siyah uzun koridorda yürüdüğümde buranın diğer katlardan neden farklı olduğunu hala anlamış değildim.

10 DA 5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin