Bir anda kapı açıldığında yüz ifadesini bozmadan içeri giren kişiye çevirdi.
Tanımıyordu.. daha önce hiç görmemişti ve kim olduğunu da yediği darbelerin acısı ile tahmin edemiyordu..
Draco yavaşça dikleşip asıl duruşunu tekrar yerine getirdi ve kardeşine rahatsız edici bir gülümseme ile baktı.
"Ah, gel kardeşim. Gel ve kurbanımızı gör." Dylan korkmuş mavi gözlerle abisine bakarken kapıyı kapattı ve odada ki hizmetkârların dışarı çıkmasını emretti. Emin adımlarla abisine doğru yürüyüp karşında durduğunda hala o rahatsız edici gülümsemeyi görüyordu. "Ne yapıyorsun abi? Bu kim?" Tüm Malfoy soyunda ünlü olan mavi gözleriyle sandalyeye bağlı Harrye baktı ve kaşlarını çattı. Draco komutana gösterdiği şarabı eline alıp kendisine bir bardak doldururken çalışma masasına oturdu ve geriye doğru yaslandı. "Namı değer Fransa kralının oğlu, ne muhteşem bir parça değil mi?" Dylan gözlerini abisine çevirdi ve aralarında ki masaya yaklaşıp ellerini dayadı. "Neden burada?" Draco şarabından bir yudum aldı ve kırmızılaşan dudaklarını şeytani bir gülümseme ile yaladı. "Sence küçük kardeşim?" Draconun sert bakışları aslında kardeşine Harryi bir koz olarak kullanacağını belli etmişti. Dylan daha fazla soru sormaya gerekçe duymadan abisine tiksinir gibi bakmayı tercih etti. Yanlış geliyordu tüm bu olanlar genç prense, Harrye yaklaşıp boynuna bağlı olan bez parçasını çıkardı ve yere attı. Bir anlığına komutana acımış, abisinin bakışlarını görene kadar adını bile bilmediği adama üzüntüyle bakmıştı."Bizi yanlız bırak Dylan."
Dylan son bir kez abisine 'lütfen böyle şeyler yapma.' der gibi baksa da sözünü dinleyip odadan çıktı. Odadan çıktığı gibi draconun kalkması ve komutana yaklaşması bir olmuştu. Bir asilzade olduğunu belli edercesine yürüdükten sonra yavaşça eğildi ve komutanın çenesini tutup kaldırdı. "Bir daha sakın kaçmaya çalışma, babacığın seni kurtarana kadar benim elimdesin." Şeytani gülümsemesini tekrar yüzüne taktı ve eğildi. "Belki de seni ödüllendirebilirim, komutan Harry Potter.." çenesini bırakıp doğruldu ve sırtını dönerek yürüdü. "Yani.. mükemmel bir prens ile bir beş çayı içip güzel bilgiler vermek istemez miydin? Bunu iyi düşünmelisin." Harry daha fazla dayanamadı ama gücü tükendiği için artık bağıramıyordu.
"Sana günahımı bile vermem Malfoy."
Uzun sarı tutamlarını arkaya doğru savurup gülümsedi ve cevap verdi.
"Başka bir şeylerini verirsin o zaman Potter."
Arsızca gülümserken askerlerini çağırdı ve odasında ki büyük camdan güzel manzarayı seyretmeye başladı. "Zindana götürün." soğuk sesiyle hiç taviz vermiyordu. Askerler komutanı sandalyeden çözerken Harry bağırmaya çalıştı. "Hayır! Zindan olmaz.. Yaralıyım. Cesedim hiç bir işine yaramayacak!" Draco sakince sandalyesinde döndü ve gri gözlerini komutanın kan, kesikler, yırtıklarla dolu olan zırhına çevirdi. "Önce şifahaneye götürün, daha sonra da zindana atın." Harry başını eğip rahatladığında tekrar başını kaldırdı ve prense soğuk, korkutucu gözlerle baktı. Yeşil gözleri koyulaşıyordu. "Zindan olmaz, kaçmayacağım." Draco bir kaşını havaya kaldırırken gülümsedi ve elini salladı. Askerler harryi şimdi sürükleyerek prensin odasından çıkardı. Draco da tekrar manzarasını izlemeye koyulmuştu, tüm İngiltere ayaklarının altında iken kendini çok mutlu ve tatmin edilmiş hissediyordu. Bir hizmetliyi çağırıp ince ellerinde ki gümüş yüzüklerini inceledi.
"Prenses Astoria'yı çağırın."
...
Harry önce şifahaneye götülürmüş ve yarası temizlenmişti, hiç bir şekilde kaçma girişiminde bulunamamasının sebebi etrafında bir sürü askerin olmasıydı. Ama artık yarasına pansuman yapıldığı için canı daha az acıyordu, zindana götürüleceği sanırken aksine iyi döşenmiş bir odaya getirip yere atılmış ve kapısı kitlenmişti. Yerden başını kaldırıp etrafına baktığında küçük ama pahalı işlemelerle süslenmiş bir oda olduğunu gördü. Anlık olarak kafası bulanmıştı.. zindanlara gitmek istemediği doğruydu ama böyle bir odaya da getirileceğini bilmiyordu. Yarası yere atıldığı için tekrar sızlamaya başladığında yavaşça yerden kalktı ve yatağa uzanıp gözlerini kapattı. Hiç bir şey düşünemiyordu ama rüyasında ailesini göreceğini biliyordu..
Güzel, alımlı ve bakımlı olan Prenses, Greengrass soy adını layığıyla taşıyor, ender taşlarla süslenmiş olan elbisesiyle Prens Draconun odasına heyecanla gidiyordu. Kalbinin yerinden çıkacağını hissettiğinde siyah saçlarını düzeltti ve açık göğüs dekoltesinin üstüne tutamlarını yerleştirip dik başlı duruşuyla içeri girdi. Küçük adımlarda yürürken Prens her zaman ki asilliği ile sandalyesinde oturarak manzarayı seyrediyordu.. gözleri parlarken önünde kısaca eğildi ve gülümsedi. "Beni görmek istemişsiniz, Prensim." Draco sakince sandalyesinde kalktı ve yüzünde hiç bir duyguyu ifade etmeyerek Astoriaya yaklaştı. Astoria güzeldi, lakin istediği kadın değildi. Sadece annesi istediği için yakın davranıyor ilgi gösteriyormuş gibi davranıyordu. İnce elini yanağına koyup tuttu ve bir süre okşadı. Eğer bu kız ile evlenirse tahta çıkma olasılığı artardı. Bu düşünceler kafasından geçerken kıza eğildi ve bakımlı pembe dudakları bir avcının avını bulduğu gibi öpmeye, kendi dudaklarına hapsetmeye başladı. Kızın bunu beklemediği o kadar açıktı ki draco bundan zevk almıştı. En sonunda yenilip etkileyici prense karşılık verdi ve bir süre sonra geri çekildi. Bu hamleye fazlasıyla şaşırmış ama mutlu da olmuştu. Draco ise hala duygusuz yüzüyle bakmaya devam ediyor, kızın yanağını okşuyordu. Dudaklar sadece kendini tatmin etmesine sebep olmuştu, daha fazlası yoktu içinde. Ama belki de olabilirdi? Sonuçta prenses güzel bir kızdı, belki içinde ki duyguları uyandırmayı başarabilirdi. Kızı belinden tutup duvara sertçe yasladığında dudaklarını sömürmeye başladı ve narin vücuduna arsızca dokundu. Prenses ne kadar istediğini ve bunu beklediğini belli etse de endişeli gözlerle bakıyordu. "Prensim.. durun lütfen.." gri gözler kızın gözlerine bakıp adeta içini okuduğunda kız susmak zorunda kaldı ve kendini zevkin kollarına teslim etti. Prens kızı güzelce soyup vücudunu okşadı ve daha önce hiç tatmadığı ve hiç de tatmayacağı zevki önce ince parmaklarıyla daha sonra da kendini içine almasına izin vererek yaşattı. Bu narin kıza acımıyor, sadece kendini tatmin ettiriyordu bu güzel prenses ne kadar daha fazlası için yalvarsa da.
...
Evet evet biliyorum çok uzun zaman oldu yeni bir bölüm atmayalı.. ama bunun sebepleri vardı bebeklerim. Yine de sizden özür dilerim beklettiğim için, ve.. Draco ile Astorianın yatak sahnesini yaptığım için de, eheheh💕
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum!Ve sizle küçük bir anket de yapmak istiyorum.
Sizce kim seme olur?Harry👉🏻
Draco👉🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliyet | Drarry
FanfictionÜnlü bir komutan ama kralın en gözde oğlu olan Harry İngilizlere karşı olan savaşını kaybeder ve Prens Draco'nun eline düşer.. evine, ülkesine kaçmaya çalışsa da bunu başaramaz ve babasının onu kurtarmasını bekler. Bu sırada İngilizlerin hayat biçim...