1.Bölüm

3 2 0
                                    

Selam canlarım benim nasılsınız bakalım:)

Yeni kurgumun ilk bölümü size taktim edeyim çok heyecanlı doğrusu:)

Satır aralarına yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar dilerim:)

Güneş en tepede kızgın sıcaklığını yer yüzüne bahşediyordu. Kuşlar ağaçlarda cıvıldıyor güneşin sıcaklığına rağmen hafif bir rüzgar esiyordu. Ben ise Elma ağaçların gölgesinde oturmuş çizim yapıyordum benim yaptığım en sık şeylerden bir şeydi resim yapmak ruhum kendini kaleme teslim eder kalem ise ruhu geri çevirmez ruhun istediği çizimi yapardı.

Sabahın ilk ışıkları ile bizim elma tarlasına gelir çizim yapardım öğlenden sonra üç ay önce nişanlandığım adamla vakit geçiririm. Telefonum çaldığında fırçayı kağıdın üzerinden çekip telefonu elime aldım Tanerin ismini görünce tedirgince yerimden kıpırdandım çünkü beni bu saatlerde pek aramazdı zaten yanına gideceğim için ne söylemek istiyorsa o dakika dile getirirdi. Taner nişanlandığım çocuğun ismiydi ne kadar onla nişanlanmış olsamda onu arkadaşım dışında hiç bir duygu beslemiyor olmamdı Ailem beni zorla ona vermişlerdi ve benim elimden kabul edecek başka hiç bir seçenek bırakmamışlardı. Daha fazla onu bekletmeden yanıtı cevapladım.

"Efendim Taner?" Karşı taraftan hiç bir ses gelmedi sorumu tekrar yeniledim.

"Alo Taner ordamısın?"  Tekrar bir ses gelmedi Telefonu kulağımdan çekip hâlâ arama devam edip etmedini kontrol ettim, ettiğini gördüğümde tekrar kulağıma koydum telefonu.
Bu sefer ilk konuşan o olmuştu.

"Alo? Ayza güzelim nerdesin?" Onun sesini duymamla derin bir nefes alıp konuştum.
"Niye sana seslenmeme rağmen cevap vermiyorsun üstüne arayan senken!" Onu sorusunu es geçip kendi sorumu sordum.

"Güzelim Cemal yanımdaydı biliyorsun bir türlü susmadı bende telefonu sesize alıp bir güzel sövdüm ona." Kısa bir kahkaha atıktan sonra konuştum. Ne kadar ona aşk duygusuyla sevmesemde arkadaş olarak ona hayranım

"Anladım ben bizim elma bahçesindeyim neden ne olduda beni soruyorsun bu saate zaten iki saat sonra yanına gelecektim."

"Hah! Bunun için aradım seni bu gün ben İstanbul'a gideceğim ve iki saatte yola çıkacağım ondan biraz erken gel."

"Kaç gün kalacaksın?"

"Bir ay gibi bir süre kalacağım biliyorsun ordaki şirkettin bana ihtiyacı var neyse gel seni şirkette beliyorum yüz yüze konuşalım güzelim."  Cevap vermemi beklemeden telefonu yüzüme kapatı bu konuya çok takmadan malzemelerimi toparlayıp koşar adımlarla bahçeden çıkıp arabaya bindim. Tanerin Bursa ve İstanbul'da aile şirketi bulunuyordu ve yılda iki ayda bir ordaki şirkete uğramak zorunda tek evlat olduğundan bütün aile mirası ona aitti.

Yarım saatlik yoldan sonra merkeze varmıştım gürültü tekrar kendini gösterdi kendimi bildim bileli gürültülü ve kalabalık yerler bana hiç iyi gelmiyor sürekli başıma şiddetli ağrı oluşuyor ondan ailem merkeze yarım saat uzaklıkta bir elma tarlası satın aldılar ve bana verip bütün işiyle ilgilenmemi istemişlerdi bende bu kalabalık yerden uzaklaşmak için kabul ettim. Nihayet AĞOĞLU şirketin önüne varmıştım arabadan inip valeye anahtarı verip asansöre binip Tanerin odası olduğu kata basıp o kata çıkmasını bekledim. İstediğim kata asansör durduğunda doğrudan Tanerin odasına geçtim kapıyı dahi çalmadan odaya daldım. Taner sandalyenin üzerinden hafif kıpırdatıp elerini masanın üzerinde birleştirip yeşil gözlerini bana dikti Taner siyah saçlı yeşil gözlü esmer teni ile çok yakışıklı biriydi her kızın rüyasını süsleyecek türdendi.
Ben ise kumral saçlı siyah gözlü beyaz tenli sade bir kişiydim bir kimse bana bir kez baktımı ikinci kez bakacak türden bir güzeliğim yoktu ama Taner bana her baktığında gözleri ışıldayordu.  Tanerin sevgisi gerçekti ve sırf bu yüzden bile ona evlenirim ne kadar ilk başta ailem beni ona zorla nişanladırdıysa.

"Güzelim bu huyundan vazgeçmelisin çünkü bazen beni korkutuyorsun!" Onun sesiyle düşüncelerimden ayrılıp Ciddi bir ses tonuyla kurduğu bu cümle ile kahkaha attım.
"Ah! Kusura bakmayın Taner bey sizi korkutmak istememiştim."  Gözleri kahkaha atığım dudaklarımdaydı serçe yutkunup Oturduğu sandalyeden kalkıp benim karşıma geçti.  Uzun uzun yüzümü inceledi sağ elini kaldırıp gözümün önündeki kumral saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirdi.
"Ayza?" İsmimi fısıldayıp bana yaklaştı yüzlerimizin arasında bir santim kadar açık kaldığında yaklaşmayı kesip gözleri tekrar yüzümü inceledi en sonda gözleri  dudaklarımın üzerinde durup yutkundu.

"Bir kez olsada bana karşı gelmeyip beni öper misin?"  Kurduğu cümle ile serçe yutkunup gözlerimi yumdum Taner beni her öpmeye çalıştığında içimdeki istemsiz dürtü bunu engelliyor öpmesine izin vermiyordum çünkü ona karşı hiç bir duygu beslemiyorum ve beni öpmesine izin verirsem sanki kendimi kirlenmiş gibi hissediyordum ve o beni öptüğü dakika aramızdaki arkadaş bağın tamamen kopacağını biliyorum. Dudaklarımda onun dudaklarını hissettiğimde hızla ondan uzaklaşıp gözlerimi açtım.

"Ah...şey be...ben kendimi ha...hazır hissetmiyorum." Tedirgince kurduğum cümle ile Taner ağır ağır başını sallayıp dudaklarını dişleyip parmaklarını saçlarına geçirdi
"Tamam bir anda oldu kusura bakma bu anı aklından çıkart." Hızlıca başımı salladım.  Bu tavrımdan nefret ettiğini biliyorum ama elimde olan bir şey değil.

"Ben seni asıl başka bir şey için erken çağırdım yanıma." Sandalyesine geçip oturdu banada oturmam için işaret verip boğazını temizleyip konuşmaya devam etti.
"Biliyorsun bu sefer İstanbul'da işlerim daha uzun sürecek bende düşündüm ki benimle İstanbul'a gelmek ister misin ?" Bakışlarım hızla onun yeşil gözlerini buldu. Pat diye söylediği cümleyi yaklaşık beş dakika sindirmem gerekmişti.

"Bende mi senle geleyim İstanbula?"

"Evet yani istersen." Aslında çok istiyorum çünkü kendimi bildim bileli Bursa'da yaşıyorum ve hiç bir şekilde başka bir şehiri görmedim İstanbul ne kadar gürültülü olsada Taner benim için mutlaka sakin bir alan düşünmüştür.

"Çok isterim." Sevinç dolu bir sesle.
Tanerin gözleri parladı cevabımla
"Harika."

Taner cevabımı duyduğu gibi ailemi arayıp onla gideceğim için haberdar etmişti onlara bizimkilerde dünden razıydılar hiç sorgulamadan kabul etiler. Biraz moralim bozulsada daha sonra pek kafama takmadım ailemi çünkü ben bildim bileli beni hep dışlarlardı ondan hiç gocunmadan bana elma tarlası aldılar ya yeterki ben onların etrafında olmayım diye  bu durumu artık garipsemiyordum.

Tanere eve gidip valiz hazırlamam gerekiyor dediğimde bana orda her şey hazır demişti ve bu nedenle valiz işiylede uğraşmamış oldum Tanerlerin şirketine yakın bir mağazaya gidip kendime daha uygun bir şeyler seçtim yarım saatlik uğraştan sonra beyaz bir şort ve buz mavisi bir düşük kolu bir üst aldım beyaz spor ayakkabı aldıktan sonra her şey tamamlanmıştı bu süre içerisinde de Taner ordaki işleri ayarlıyordu.

"Güzelim her şey hazır şöför aşağıda bizi bekliyor gidelim." Başımı sallayıp ellimi tutmasına izin verip peşinden yürüdüm.

Sanki İçimde yıllarca ölmüş bir kelebek benim bu yolculuğumla tekrar kanatlarını çırpmaya başladı..






İlk bölümün sonuna geldik

Nasıl buldunuz?

En sevdiğiniz sahne neresi oldu?

Ayza hakında düşünceleriniz ne?

Peki Taner hakındaki düşünceleriniz ne?

Sizce Ayza'nın bu yolculuk sırasında neler yaşar?

Hepsi ve daha fazlası diğer bölümde;)

Beğenip ve satır aralarına yorum yaparak bana destek olun:)

Gelecek bölüme kadar kendinize çok iyi bakın görüşmek üzere 🧡

Geçmişin gölgesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin