|14|

138 11 0
                                    


Aradan geçen onca zaman ve sonrasında kavuşulan mutluluk.

Tıpkı diğer günler gibi kalbime gömdüğüm sevgim ile telefonumu elime alıp Jeongguk'a yazmıştım.

Gözlerim dolu dolu, yüreğim buruktu.

Gitmeden önce onu tanımıyordum bile. Ancak şimdi öylesine âşık olmuştum ki baktığım her bir köşede ona dair izler buluyordum.

O gittikten sonra arkadaşlarından öğrenmiştim onu. Hem çok zıt karakterlerdik, hem de çok uyumluyduk.

Uyumsuzluktan doğan uyumdu bizimkisi. Garip bir şekilde birbirimizi tamamlıyorduk.

Balkonda oturup bir yandan sevdiğime yazıp diğer yandan da kendimi zehirlemekle meşguldüm yine.

Sadece bir kereden bir şey olmaz, diyerek başladığım sigaranın bugün bilmem kaçıncı paketini bitirmek üzereydim.

Her ne kadar içmeyi istemiyor olsam da bırakmıyordum. Sanki içime çektiğim duman tüm dertlerimi, acılarımı keşfediyor ve sonrasında dışarıya üflediğim o gri buhar her şeyi alıp götürüyordu.

Böyle olmadığını bilmeme rağmen biraz da kendimi kandırıyordum çünkü kendime bunu yapıyor olmamı hazmedemiyordum bir türlü.

Böyle bir çocuk değildim ki ben, ne ara böyle olmuştu her şey?

Nefret ederdim sigaradan. Size zarar veriyor, neden içmeye devam ediyor sunuz? Der ve kızardım yakınlarıma.

Ancak şu anda iki parmağımın arasında tutup içime çektiğim zehire mahkûmmuşum gibi hissediyordum.

Ailemle aramdaki ilişki asla normal olmamaştı. Annem başımı okşayıp bana sevgisini göstermek yerine hep beni aşağılamayı tercih etmişti. Babamla aram o kadar da kötü olmasa da istediği şeyleri yerine getirmediğim zaman her şeyin mahvolacağını biliyordum.

Sırf bu yüzden şu zamana kadar onlara karşı itaatkar bir köle olmuştum. Ne isteseler yapar, elimden geldiğince ikiletmezdim.

Evet, belki de bir evlat olarak yapmam gereken de buydu ancak ailem hiçbir zaman iyi bir ebeveyn olamamış ve beni kullanmayı seçmişti.

Ne babam vakit geçirirdi benimle, ne de annem severdi beni. Küçüklüğüm hayal kurmakla geçmişti hep. Babamla futbol oynamayı hayal eder, annemin beni sevdiğini ve benim yanımda durduğunu düşlerdim.

Birde böyle bir sorun vardı. Annem her defasında kalbimi kırar, beni hayal kırıklığına uğratırdı. Bazen komşularımız gelirdi eve. Onların oğulları uzun boylu olurdu ve ben çoğunlukla yanlarında minicik kalırdım.

Aileleri gurur duyar, göğüslerini gere gere anlatırlardı oğullarını. Marifetlerinden, aldıkları ödüllerden bahsederlerdi. Annem ise sanki ondan bir parça değil mişim gibi iğrenerek bakardı yüzüme.

"Bizimkinin öyle yetenekleri falan yok. Daha bu da yetmezmiş gibi dili de sivridir ha! Ben ne dersem tam zıttını söyler, babasıyla da aramızı bozar. Anlayacağınız bahçe cücesi gibi bir şey Jimin. Hiçbir vasfı yok." derdi ve tüm komşular tıpkı annem gibi bakarlardı bana.

Oysa anlattığı gibi biri değildim ben. Odam aldığım başarı belgeleri ve kupalar ile doluydu ancak annem bilmiyordu işte.

Dilimde sivri değildi ki, sadece gerçekleri söylüyordum ama annem kızıyordu bana. Kendince bağırıyor, haklı olduğuna inanmak istiyordu.

Telefonumu bir kenara bırakıp gökyüzünü incelemeye başlarken gözlerimin dolduğunu bilsem de gülümsemiştim burukça.

Sevilmek çok uzak bir kavramdı bana göre. Üniversitenin 2. Yılında tamamen yapayalnız sayılırdım. Arkadaşlarım vardı ancak sayısı tek elimin parmağını geçmezdi. Onlarla da çok konuşmazdım ki beni sevdiklerini de düşünmüyordum.

Distances and Love, Jikook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin