"...Lütfen çalma artık..."
Dakikalardır çalan telefonuma uzandım yatağımdan, elimle telefonu ararken yanlışlıkla ettiğim temas sayesinde alarmı kapattım. Başımı kaldırmaya dahi gücüm yoktu. Zaten gözlerimi açtığım gibi inanılmaz bir ağrı sarmıştı başımın her bir yanını -ki gözlerimi açalı beş dakika belki olmuştur- beynimi yerinden çıkarıyorlardı sanki. Kulağımda da anlayamadığım bir uğultu vardı. İç çekip yana çevirdim başımı, gördüğüm şeyle duraksadım. Şaşkınlıkla endişe arasında kalmıştım bir anda. Tüm bedenimin heyecanla ısındığını hissettim. Bana sırtını dönmüş, siyah saçları ensesine dökülen kişiye uzunca baktım. Refleks olarak hızla kendime çevirdim bakışlarımı. Şükürler olsun, çıplak değildim. Panik yapmış sayılmazdım ama geceyi hiç hatırlamadığımdan biraz tedirgindim doğal olarak. Elimi omzuna atıp çektim, o kadar ince bir bedeni vardı ki cinsiyetini ilk başta anlayamamıştım. Yüzüne baktım, şimdi sırt üstü uzanıyordu. Bakışlarımı hissetmiş gibi kaşlarını çattı. Uyanacak sanmıştım o an ama sonra hareket etmeyi bıraktı. Gözlerimi kırpıştırdım ve yüzündeki saçları geriye okşadım nazikçe.
"Ah, Riley?"
Derin bir nefes alıp verdim. Riley'miş. Beni eve getirip yanımda sızmış olmalı diye düşündüm. Gülümseyerek yüzüne bakıyordum, kalkıp yatağa oturdum. Saçlarını karıştırıp adını seslendim uyanması için.
"Riley, saat kaç oldu haberin var mı?"
Benimde haberim yoktu saate bakmamıştım ama dediğimi anlayıp telaşlanmasını istiyordum. Gözlerini sonuna kadar açıp yatakta doğruldu birden. O hali biraz korkutmuştu açıkçası.
"Geç mi kaldık?"
Güldüm. "Muhtemelen evet."
Başıyla onaylayıp yatağa geri uzandı, yorganı kafasına kadar çekmişti. Uykulu sesiyle konuşuyordu.
"Gel, geri uyuyalım."
Çok komik gelmişti bu hali, bende biraz eğlenmeye karar verdim.
"Birlikte mi? Çok sapıkça bir teklif!"
"Aurá, gel sevişelim demedim..."
"Ama onu ima ettin. Sapık," dediğimde ikimizde güldük. Ciddi bir ses tonuyla konuştum bu sefer.
"Artık uyanır mısın uyuyan güzel? Birde, geceyi hatırlıyor musun sen?"
Yorganı çekti kafasından, kehribar gözleri camdan vuran ışıkla elmas gibi parıldıyordu.
"Evet, sen çok içtin. Ayakta duracak halin yoktu diyebilirim. Grup bayağı dağılmıştı zaten ambulans gelince bizde gitmeye karar verdik. Eve geldik işte. Tam seni bıraktım yatağa, o ara bende bayılmışım."
Gözlerimi kısmış, sakince dinliyordum onu. Bir yandan da zihnimde canlandırıyordum anlattığı şeyleri. Bir kısmını yaşamış gibi hissedince tamamen rahatladım. Yataktan kalkıp banyoma yönelmiştim Riley'i dinlemeyi bitirince.
"Anladım. Keilyn'e haber ver, bu gece o da gelsin."
"Kei? Bu gece?"
Durdum. Başımı çevirip omzumun üstünden baktım Riley'e 'ne oldu?' diye sorar gibi. Yatağa oturdu, sağa sola salladı başını yavaşça.
"Bu gece maçı var. Gelmez."
"Bir ara maçını izlemeye gidelim."
Riley'nin cevabını beklemeden önüme dönüp bir kaç adım daha attım. Kapı kolunu çevirip girdim banyoya, soyunmaya başladım. Bitirdiğimde aynada kendimi inceledim biraz. Saçlarım dağılmış, buklelerim bozulmuştu. Elimle alnımdan çektim saçlarımı, yumuşak kelimesi yankılandı birden zihnimde. Gerçekten öyleydi. İpek gibi denilebilir miydi? Ya da tam bir koyundum. Neyse, her halükarda kendimden nefret ediyordum. İnsan olmanın acizliğine bulanmıştım çoktan, sevmem için sebep var mıydı? Durup uzun uzun baktım aynadaki yansımama, gözlerime. Sonra dayanamadım daha fazla, duşa kabine soktum kendimi. Bedenimi dinlendirmek adına açtım suyu, ya da belki bu ruh halinden kurtulmak için. Bir kaç saniye sessizce bekledim. Kendimi toparlayınca derin bir soluk aldım.
![](https://img.wattpad.com/cover/332706469-288-k988404.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aurá | (+18)
Teen FictionSanki cennetten atılmış, kanatlarımın üstüne düşüp kırmıştım yere çakılınca. Affedilmez bir günah işlediğimden değildi bu kovuluş, ben bilmeden şeytanın tohumuyla doğmuşum. ... "Hayatım cehennemden farksız! Tanrı meleğini kovalı çok oluyor..."