1

14 0 0
                                    

"İlk tanıştığımız günü hatırlıyormusun? Ben hala dün gibi hatırlıyorum. Okulun ilk günü, bilirsin herkeste bir telaş bir tanışma heyecanı. Benim için öyle değildi ama. Gözümü açmaya korkuyordum. İnsanların bana bakmasından, bilmedikleri bir şeyi yadırgamalarından korkuyordum. Küçüklük aklı işte. Herkes sınıfa geçtiğinde en köşedeki sıraya çekilmiştim, uzaktan sizi izliyordum. Bir çocuk geldi yanıma, korkudan açamadım gözlerimi, oda bana "kör müsün?" Diye sordu. O zaman gözlerimi açtım ve çocuk çığlığı basmıştı. Sonra sen koşarak yanımıza geldin, çocuk bana "Canavar" diye bağrınca yüzüne bir tane yapıştırmıştın." gülümsedim. Nilüfer kollarım arasında kanları vücuduna yapışmış şekilde uyurken ona baktım. Kapanamayan gözlerine. Yüzüne, gülümüseyen dudaklarına son kez baktım. Ardından anlıma küçük kir buse kondurdum ve kucağımdan indirdim.

Anne ve babamın birbirine sarılı kan içindeki bedenlerine baktım. Mutlu gözüküyorlardı. Ellerimi yanaklarına koydum ve sadece baktım. Yanağımdan düşen bir kaç damla annemin yanağına isabet etmişti. Artık onun göz yaşlarıydı. İkisinide tek tek öptüm.

Yerde kırık bir parça cam vardı, bana beni yansıtıyordu. Ağlamaktan kuruyan ve şişen gözlerimi, kırmızı yanaklarımı ve burnumu, çatılık kaşlarımı ve her zamankinden sarı olan öfkeli gözlerimi.

Neden?

Neden böyle olması gerekiyordu? Hiç bir şey anlamıyordum. Tamamen şok içerisindeydim ama ensemdeki gözleri hissedebiliyordum. Ailemi, arkadaşlarımı tek bir seferde öldüren lanet gözlü herifi. Benim gözlerime sahip olan herifi. Bana sanki hiç birşey yapmamış gibi bakan herifi.

Bana yaklaştığını hissettim, geldi ve aramızda az bir mesafe kalınca durdu ve elini omzuma koyup beni sertçe çevirdi. Yalpalayan hareketlerle ona döndüm. Saçlarım öne düşmüştü. Neden? Neden? Neden? Neden?

""NEDEN?" Diye adamın suratına bağırdım. Yüzüme sadece boş boş baktı, baktı ve baktı. Artık eskisi kadar güçlü olamayan bi sesle tekrar "Neden?" Dedim. Bana bakan adamı sertçe ittim ve tekrar "Neden?" diye bağırdım. Yerinden kıpırdamayan adam bana baktı. Gözlerime odaklandı. Sanki gözlerimiz iletişim kuruyormuş gibi.

Adam iki yanımda duran diğer adamlara işaret verdi, beni yakalamaları için. Beni iki kolumdan tuttular.

Hiç bir şey yapmadım.

Sadece beni tutmaları için kendimi serbest bıraktım. Kafam öne düştü, gözlerim karardı ve bedenimi kontrol edemez oldum. Ağlamak istiyordum, ama göz yaşlarım birmişti. İçimden yarım saat öncesini düşündüm. Beni kafeye getirişini.

Herşeyimi kaybedişim sadece bir kaç dakikamı almıştı. Hayatımı kaybedişim.

Kendimi derin bir uyku haline hapsettim ve adamları umursamadım. Sadece içimde yaşanan acının üstesinden gelmeye çalışıyordum.

Beni uzun bir süre taşıdılar. Sanki çevrede kimse yoktu. Geç bir saat değildi. biz girerken hava bile tam kararmamıştı ama yolda ruh gibi bir kızı iki kolundan taşıyan adamı kimse görmüyordu.

'Düşünme' dedim. Kendimi daha çok serbest bırakmaya çalıştım. Karanlık beni içine çekmeye başlamıştı. Huzura çekiyordu beni. Bende öyle yaptım. Huzura kendimi bıraktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 24, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yeraltı BekçisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin