Nemesis 'in Günlüğü

100 20 11
                                    

Kitapta geçen kurum ve kuruluşlar hayal ürünüdür.
*
Dünya duracak olsa, onu tekrar döndürebilecek güce sahip olan aileme ve sınırsız hayal gücümü daha da sınırsızlaştıran dostlarıma...

Kaç saattir bu lanet bankta oturuyordum acaba? Ya da kaç dakikadır? Zaman kavramının benden çoktan ayrılıp uzaklaştığını biliyordum. Ama yine de yetişmem gereken bir yer var mıydı? Evet...
Banktan koca kıçımı kaldırıp yerdeki kırmızı ve siyah olan bavullarımı aldım. Ayaklarımı zorlaya zorlaya sürükleyerek üniversitenin girişine doğru yol aldım. Büyük harflerle yazılmış yazıyı belki de bin kere okuduğum o yazıyı tekrar okudum. 'NEW RESEDA ÜNİVERSİTESİ'.

Güneşin altında o yazıya hayranlıkla mı yoksa kuşkuyla mı bilinmez, bakarken korkunç bir kükreme duyduğumda irkilerek sağa sola bakındım ve ezilmeme ramak kala,-reflekslerim sağ olsun- bir hamleyle kendimi kenara attım. Kalbim korku ânı ile sanki yerinden çıkacakmış gibi çarparken bana neyin çarpmak üzere olduğuna baktım. Üniversitenin parkı yolunda ilerleyen bir motosikletti. Motorun sürücüsüne bir göz attım; siyah kot pantolon ve motorcu ceketi giymişti. Giyimi hiç fena değildi ve sıkı vücudunu gözler önüne seriyordu. Ama arabaların yanına motorunu park etmek için döndüğüde, onun yüzünün ne kadar tatlı ve yakışıklı olduğunu gördüm. Koyu kumralımsı saçlarının çevrelediği güzel yüzü, aksi ve kavgacı bir ifadeye sahipti.

"Bücür! Neye bakıyorsun sen?"diye çıkıştı aniden. Afalladım, ona baktığımın bile farkında değildim. Bana doğru gelirken nedendir anlamadan geri adım attım.

Beni az kalsın ezecek olmasına rağmen "Şey... kusura bakma, dalmışım. " dedim zar zor. O da tek kelime etmeden yanımdan uzaklaştı. Aferim bana! Dakika bir gol bir...

Üniversiteye girmeyip okulun yurduna doğru gittim. Basamakları bavullarımla çıktım ,bavullarımla. Girişte bulunan yurt müdüresinin odasına geldiğimde bavullarımı kapının kenarına bıraktım. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattıktan sonra nefesimi verip içeriye girdim. İçeriye girdiğimde masasında bir şeyler yazan, saçlarına ak düşmesine rağmen dinç görünen, müdüre diye tahmin ettiğim kadınla göz göze geldim.

"Buyrun küçük hanım. " Allahım o nasıl bir sestir. Sanki daha önceden kargaların seslerine vokal yapmıştı. Açıkçası müdüreye yakıştıramadım.

"Ben ikinci dönem burslu öğrencilerdenim." Burslu... paran olmadığı zaman hele ki akıllıysan kullanacağın kelimelerden biri!

Eliyle masanın köşelerinde duran deri koltuklardan sağda olanı işaret ederek "Geç şöyle otur." dedi.
"Adın neydi tatlım?"

"Ira... Ira Kaya." yine zorlamayla çıkmıştı sesim. Acaba müdüre ile dalga geçtim diye mi? Düşündürücü...
Müdüre laptobunda klavyenin tuşlarına basarak ses çıkarmaya başladı. Bir kaç dakika sonrada ellerini klavyeden çekip çenesinin altına başını dayayacak şekilde birleştirdi.

"Kaydın önceden yapılmış... yurda girişin de."

"Evet. Okula gelmeden yaptırdım."

Yüzünde sinsi bir gülümse ile "Bir ay önce gelmiş olsaydın dışarda kalırdın. Ama şanslısın ki odalarda bir yer boş. "
Yaa ne demessin. Ne şans ama! Ben de şans olsa annemin karnından hiç çıkmazdım.

"Yalnız odada dört kişi kalacaksınız. Senin için bir sorun olmaz sanırım"

'Ne demek olmaz. Dört kişi nedir? Paranız mı yoktu da bir oda daha yapamadınız ırızbılar!'diyemedim.
"Sorun olmaz." dedim.

AŞKIN SÜRTÜKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin