Episode Seven: Unknown

191 21 36
                                    

Hoşgeldiniz. Bu bölümün önemli bir bölüm olduğunu belirtmek istiyorum ve bunu hastanede sıramı beklerken yazıyorum 😞✋🏻

Yavaş yavaş kaos geliyor. Hiç sevmesem bile bu kurgu tam anlamıyla bir kaos, bir vahşet.

Bölümden zevk alırsınız umarım.

Unutmayın, bu kurguda kimseye güven olmaz.

Bol bol yorum istiyorum, lütfen bana yazmam için, devam etmem için sebepler verin :)

Keyifli okumalar💜

*****

*****

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*****

Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur her bir kapısı ve penceresi kapalı olan bu kasvetli evin içine kadar çığlıklarını duyuruyordu. Gökyüzü kızgınlığını belli etmek istercesine kızıl renkli toprağa yıldırım misali şimşekler indiriyordu. Boydan boya uzanan penceresinin önünde elini dar pantolonunun ceplerine yerleştirmiş, çıtını çıkarmadan bulutların bile saklamaya tenezzül etmediği dolunayı izliyordu.

Gök kızgındı, yer kızgındı.

Evin köşesine konulmuş tekli koltukta oturup bacak bacak üstüne atan adam konuştuğunda omzunun üstünden arkasına baktı. Karanlıkta yüzü zar zor görülen yoldaşı, bu gece önemli bir durum olmasaydı buraya gelmeyeceğini belli edercesine yüzündeki bıkkın ifade ile ona bakıyordu. Uzun dalgalı saçları alnının üstüne dağılmış, yakasını açık tutmayı tercih ettiği gömleği ve ona eşlik eden siyah pantolonu ile tam bir serseri gibi görünüyordu. Tehlikeli bir serseri, onun için doğru tanımdı.

Kim Taehyung, Namjoon onu bulduğundan beri böyleydi. İlk karşılaşmalarında korkudan köşesine sinen o pısırık çocuk yok olmuş yerine tam anlamıyla bir şeytan gelmişti. Namjoon bununla gurur duymuyordu ama işine yaramadığını söylemek büyük bir yalan olurdu.

"Demek vakit geldi ha?"

Sesi alaylı olmasına rağmen bakışları donuk yüzü mimiksizdi. Uzun olan arkasını dönüp Taehyung'un oturduğu koltuğun bir diğer köşesindekine tıpkı onun gibi oturdu; bacaklarını üst üste attı ve zarif ellerini kenetleyerek dizinin üstüne yerleştirdi. Namjoon, hayatının her dönemi asil bir insan olmuştu. Diksiyonundan yürüyüşüne ve hatta yemek yiyişine kadar bir soylu gibi yetiştirilmişti efendisi tarafından. Onu gören kimse bir sokak köşesinde soğuktan ölmek üzereyken bulunup buralara kadar geldiğini düşünmez, ihtimal vermezdi.

"Dolunayın kızıllığına bak Taehyung, rengi tıpkı bir şarabın rengi gibi; şehvet uyandırıyor."

Taehyung kıkırdayıp bakışlarını pencereden görünen aya çevirdi. Gerçektende Namjoon abartma sanatını çok iyi başarıyordu. Zira onun gördüğü tek şey bulutların arasında parıl parıl parlayan yuvarlak bir cisimdi.

Twin ~{Jikook}~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin