Episode Theree: Fall İn Love

283 30 26
                                    


*****

*****

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


*****

Arayış, bilinmeyeni aramak. Jeongguk tam olarak böyle bir durumun içindeydi. Arıyordu, düşünüyordu fakat bulamıyordu. Kendisine eksik hissettiren şeyler vardı.

Aile, arkadaş, sevgili ya da en basiti evcil bir hayvan. Ama Jeongguk tehlikeliydi. Normal biri değildi, insan hiç değildi. Kim onunla olmayı ister, ona dost, aile, aşk olurdu ki?

O olmazdı. Kendisi gibi biriyle asla beraber olmazdı. O zaman neydi bu istek? Neydi imkansızın peşinde koşma arzusu?

Gözleri onun üzerindeydi üç haftadır olduğu gibi. Jimin biri gibi demişti kendine, onun gibi biri bana normal hissettirebilir. Bana iyi gelir ve beni yalnızlığımdan çekip alır. Ama yanılıyordu. Bedenden bedene gezen, insan kanı ile hayata tutunan bir ucubeydi o. Jimin peki, o öyle miydi? Melek gibiydi. Kalbi temizdi, teni temizdi, zihni temizdi. Tek bir leke yoktu Jeongguk'a göre onda. Kendisinin tam tersiydi işte.

Derin bir nefes aldı. Son günlerde kan ihtiyacı zirveye vurmuştu. Biraz daha zorlarsa bir yerde yığılıp kalacak ve sırrını ortaya çıkaracaktı fakat içinden bir kişiyi daha hayatından etmek gelmiyordu işte. Bu bir döngüydü. Birinin kanını emer sene boyu vicdan azabından kendini yalnızlığa sürükledi. Sene sonu gelip, açlık hissi başladığında ise öldürdüğü kişiyi unutur yeni kurbanı olacak kişi yüzünden daha tanımadan yeni bir vicdan azabı çekerdi. Bu böyle sürer giderdi. Jeongguk sadece üzülür ve kendini kahrederdi.

Kolundaki saatin alarmı ötmeye başladığında kaşlarını çattı. Jimin'i izlerken düşüncelerine o kadar dalmıştıki kulüp etkinliğini unutmuştu. Kendi hallerine göz devirip ayağa kalktı. Omzundaki çantayı düzeltip görsel sanatlar fakültesine adımladı. İçeri girdiğinde bölüm başkanı, yani kısmen adaşı Jungkook karşısına çıkmış büyük bir gülümseme ile kendisine selam vermişti.

Bu üç haftada Jimin'in arkadaş grubu ile fazlasıyla kaynaşmışlardı. Jeongguk her zamanki gibi mesafesini korumaya dikkat etse de kalabalık arkadaş grubu onu kendilerinden biri gibi görüp aralarına almaktan çekinmemişlerdi. Hiç şüphesiz ona en samimi davranan kişi Jungkooktu. Elini omzuna atıp sınıfa doğru ikisini yönlendirirken hal hatır sormaya başlamıştı bile.

"Ne var ne yok Junghyun?"

"İyidir, sende ne var ne yok Jungkook?"

"Aynı, iyidir."

Sınıfa girdiklerinde ikili birbirinden ayrılıp yerlerine geçti. Ders başlayıp küçük çizim tüyoları öğretilmeye başlandığında Jeongguk midesindeki tanıdık yakıcı hisle yüzünü buruşturdu. Geliyordu gelmekte olan.

Bunun bilinci ile acıyla ekşittiği yüzünü çaktırmadan insanların üzerinde gezdirdi. Sağ tarafında birkaç masa arkasında oturan Jungkook'u kaşlarını çatmış endişe ile kendisine bakarken gördüğünde telaşla yerinde dikleşip çizim kalemini eline aldı.

Twin ~{Jikook}~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin