bermuda şeytan üçgeninin tam ortasında kalmış gibi hissettiği şu ortam onun karadeliği haline gelmişti. battıkça batıyordu ve gün ışığı artık uzanamadığı bir yerdeydi onun için. üçgenin bir yanında canı arkadaşı, bir yanında onu sürekli boğmaya çalışan zehirli bir sarmaşık, bir yanında ise bir zamanlar hayatının aşkı olduğuna inandığı adam duruyordu. o ise köşede elindeki şarap şişesiyle gecenin geri kalanında sarhoş olmayı dört gözle bekliyordu. ezbere bildiği simalar, sar başa mevzular ve yorgun gözler. beomgyu'nun yorgun gözleri üçlünün her zamanki tartışmalarını izliyordu. bundan bir hafta öncesine kadar aynı tablo kendi evinde çizilmişti. bir ressam tarafından, gözleri. şimdi aynısını çizmesini bekleyemezlerdi, yorgundular çünkü.
"sizin bu deli saçması kavgalarınızın daha fazla arkadaşımı mahvetmesine göz yummayacağım! daniel sen artık haddini aşalı çok oldu ve hiçbirimiz de hatır falan da bırakmadın. ne geçirdiğimiz onca yıla bakarım ne de yeonjun'un kardeşi olmana. seni hayatımdan ve beomgyu'nun hayatından öyle bir çeker alırım ki neler olup bittiğini hatırlayamazsın bile! bu da sana son uyarım olsun, ona göre." soobin'in fazlasıyla ciddileşen ve yükselen ses tonu beomgyu'nun kalbinin hızlanmasına sebep olmuştu. bir an düşündü çünkü; var mıydı gerçekten kurtulmanın bir yolu? dediği gibi çekip alabilir miydi?
"soobin, tamam artık. üstüne fazla gittin." yeonjun'un araya kardeşini savunurcasına girmesine karşı uzun bir süredir köşesinde bekleyen beomgyu kaşlarını kaldırarak döndü ona doğru. "pardon? üstüne gidilen kim? daniel mı? ÖYLEYSE ÇOK ÜZÜLÜRÜM ÇÜNKÜ!" elindeki kadehi sinirle yere fırlatıp küçük parçalara ayrılmasına neden olmuştu. yere eğilip kadehin, sağlam kalan tutma yerini parmakları arasına alıp onlara doğru sallayarak alayla kahkaha atmaya başladı beomgyu.
"sikik bardak benden bile daha dayanaklı. şuna bak! bir de benim, senin tek hamlenle tuz buz olmuş kalbime, ruhuma bak eserine yani. gözlerime bak belki kesersin artık bunu! çünkü yeter artık yeonjun yeter! ben senin tek bir hamlenle yıkıldım zaten o yüzden sadece eserinle gurur duy ve önüne bak çünkü kırılacak yer yok ben de daha fazla." elindeki parçayı sinirle tekrar atmasına rağmen kırılmamasına gülerek karşılık verip dolan gözlerini ona dehşet içinde bakan bedene çevirdi "ve biliyor musun? her seferinde kardeşin için yorduğun o nefesinin benim için zehirli bir hal almaya başladığını, biliyor musun yeonjun? sana dair her şeyimi kaybetmem umurunda değil belli, ama..." gözlerinden yanaklarına akan gözyaşları sanki dikenle doluymuş gibi tenine batarken umursamadan sertçe sildi yanaklarını elinin tersiyle devam etti sonra "ama canımı bana bırak tamam mı? o, aşkım kadar değersiz değil çünkü." ona adım atmaya çalışan yeonjun'u soobin engelledi daha sonra da beomgyu'nun yanına gidip nazikçe sıvazladı kolunu. artık sadece birbirlerine bakıp içli içli ağlamaya devam ediyorlardı. beomgyu'nun tek istediği, yeonjun'un onun ne kadar kırıldığını anlamasıydı. belki biraz da kırmak istiyordu.
"beomgyu tamam artık sen odaya çık ben göndereceğim onları." soobin kontrolü eline alıp herkesi sakinleştirme görevini üsleniyordu yine ama kendini sakinleştirmesi hepsinden zordu. söyledikleri onun da kalbine dokunmuştu çünkü yaşadığı şeylere en yakından şahit olan kendisiydi. ne kadar üzüldüğünü ne kadar parçalandığını biliyordu. kabullenememişti bunu. hala öyleydi.
"nereye gidiyor soobin? daha bombayı patlatmadım." daniel'ın o kadar şey söylenmesi üzerine hala bu şekilde konuşması beomgyu'nun dinmeyen sinirine ekleme yapıyordu.
soobin beomgyu'nun kolundan tutmayı bırakıp ikizlere doğru yaklaşıp parmağını tehditkar bir şekilde kaldırdı. "az önce dediklerimi sanırım ciddiye almadın ama daha kalıcı bir yöntemle anlatmamı istemiyorsan defol git hemen!"
"öyle ahkam kesmekle olmuyor choi soobin! neden herkese 'küçük' sırrını söylemiyorsun veya bu evin içinde neler yaptığınızı?" tek kaşını kaldırıp herkesi kışkırtıcı gülüşünü ortaya attı. "yalnız." son kelimesini söylemesiyle soobin üstüne atlayıp yakalarından tutarak sürüklemeye başlamıştı onu. sinirlenmişti ama içten içe deli gibi korkmuştu. ne demek istediğini sadece kendisi anlamıştı çünkü.
beomgyu korkuyla merdivenin ilk basamağına sinmişti. daniel'ın ne söylemeye çalıştığını elbet anlamıştı ama soobin'in tepkisinden ötürü şimdilik kendini geri tutmayı tercih etmişti. zaten yeonjun çoktan aralarına girmişti bile.
"soobin bırak, dur lütfen! gideceğiz tamam bırak!" yeonjun karşısındaki kontrolsüz güce karşı son gücünü kullanıp iterek ayırabilmişti onu kardeşinden.
"öyle kolay değil beni susturmak!"
"kes sesini artık daniel!" bu sefer yeonjun müdahale etmişti ama daniel onu da görmezden gelip beomgyu'ya doğru dönmüş ve bir adım atmıştı. yeonjun ise soobin'in önünde ne olur ne olmaz diye bekliyordu.
"sen var ya, senin hiçbir şeyden haberin yok güzelim. yıllardır dostun yerine koyup aynı yatağı paylaşmaktan bile çekinmediğin adam sana deli oluyor duydun mu? sana aşık seni arzuluyor bu adam! yeonjun'la aranı bozan, araya giren ben gibi görünebilirim ama en azından duygularım konusunda hep dürüst oldum ben! bu çocuk," soobin'i işaret edip alayla güldü ve herkesi şok içinde bırakıp devam etti sözlerine "sinsice sana hep yakın olmaya çalıştı ve hiç de masum değildi!" daniel amacına ulaşmıştı. kendi istediğini alamazsa kimsenin de mutlu olmasına izin vermezdi. oysaki bu sefer yaptığı şeyin abisini de paramparça ettiğini hesaba katamadı.
beomgyu şaşkınlıkla karışık hayal kırıklığıyla soobin'in gözlerinin içine baktı, doğruyu onlar söylerdi çünkü. beomgyu anlardı. soobin'in gözleri dolu dolu kendisine bakarken beomgyu merdivenin basamağında ayaklandı ve gözlerini soobin'den çekip yeonjun'a çevirdi. bu sefer öfkeyle parlayan bir çift vardı ama onlarda da hayal kırıklığı saklanmıştı arkalara. yeonjun da konduramıyordu, en yakın arkadaşından gelen ihaneti kaldıramazdı çünkü.
"doğru mu soobin?" soru yeonjun'dan gelse de beomgyu'nun aklından geçen de buydu. cevabını anlamıştı, görmüştü ama aksini duymak istiyordu o an.
"ben..." soobin cümlesini bitiremeden ağlamaya başlayınca beomgyu hızla merdivenlerden çıktı, valizini toplamak için. daha fazla burada kalmayacaktı. bugüne güzel başlamıştı. geceden kalma bile olsa soobin'le güzel bir kahvaltı yapıp sahilde yürüyüş yapmışlardı, alışverişe gidip yeni kıyafetler almışlardı ve tüm bunları yaparken yüzlerinde hiç düşmemişti gülümseleri. ardından eve gelip film açmışlardı ama bu güzel gün, yeonjun'un kapıya dayanması ve peşinden daniel'ı çekmesiyle son bulmuştu. bahanesi ise daniel'ın burada olduklarını bildiğini söylemekti.
şimdi ise öğrendiği şeyle, yeonjun'la ayrıldıkları zaman bile bu kadar derinden hissetmediği hayal kırıklığını hissediyordu ve canı fazlasıyla yanıyordu. hayatındaki herkes bir şekilde ona yalan söylüyordu, onu yarı yolda bırakıyordu. soobin onun güvenli limanıyken artık kimseye güvenebileceğini düşünmüyordu ve bunu fark etmek o kadar acıydı ki...
-
07/03/2023
selam!
sadece iyi okumalar diyorum ve gidiyorum ♡
