4

85 14 6
                                        

"küçük sırmış! haysiyetsiz herif seni!" soobin odasında beomgyu'nun duymaması için ekstra çaba göstererek öfkesini atmanın yollarını arıyordu. resmen tehdit etmişti onu. senelerce bu insanla nasıl arkadaşlık yaptığını düşünmeden alamıyordu kendini soobin. zaten çocukluklarından beri taehyun ve beomgyu dışında kimse ona tahammül edemiyordu. daniel hep sorunlu biri olmuştu. sadece yeonjun ve beomgyu meselesi onları uzaklaştırmamıştı yani. her zaman böyle insanların canını sıkmaktan, ortamın enerjisini düşürmekten ve kardeşinin olan her şeye göz dikmekten zevk alırdı. ikizi, yeonjun tam tersi; herkese karşı fazlasıyla anlayışlı, eğlenceli ve yardımseverdi. daniel'ı aralarında tutmalarının en büyük sebebi de yeonjun'du zaten. en azından soobin böyle düşünmüştür hep.

tıklanan kapıyla yüz ifadesini düzeltip oraya doğru gidip kapıyı kendisi açtı. "üstüme bir şey almaya gidiyorum dedin yarım saattir yoksun?" beomgyu'nun meraklı bakışları soobin'in sakinleşmesi için yeterli olmuştu. "üniversiteden bir arkadaş aradı ya özür dilerim." kafa sallayıp soobin'in geçmesi için kapı ağzından çekilip merdivenlere doğru önden yürümeye başlamıştı.
"bu arada şarap çok iyi. dedeni öpmek istiyorum, gerçek bu." "alkolik olduğunun farkında mısın?" arkadaşının koluna numaradan vurarak dediği şeye tepki verince soobin gülmekle yetindi sadece.

salona indiklerinde giriş koridoru dışında bütün ışıkların kapatıldığını görmüştü soobin. salonu ve diğer koridorları aydınlatan tek kaynak sırayla yakılmış büyük mumlardı. salonda, ortada duran büyük sehpayı saran krem mumlar etrafa vanilya kokusu bırakmıştı bile. sehpanın üstünde sadece mumlar ve şarap şişesi duruyordu. soobin bu manzaraya karşın arkadaşına dönüp  merakla bakmaya başladı. daha çok iki sevgilinin birbiri için hazırlayacağı bir ortam gibiydi, romantik. neden böyle bir şey yaptığını merak etti.
"bakma öyle. mum ışığında şarap içmeyi seviyorum. illa sevgilimle mi bu ortamı yaratabilirim?" sadece kafa sallayıp yerdeki minderlerden birine oturdu soobin hemen yanına da beomgyu.

"soobin." "hm?" "sence yeonjun şu an ne yapıyordur?" cevap verip vermemek arasında kalan soobin  yanındaki bedenin zayıf çıkan sesine kıyamadı. "konuştum ben onunla. iyiymiş merak etme. daniel'ın ortadan kaybolduğunu söyledi ama ben, bugün olanları söylemedim. o da gelip tantana çıkarmasın başımıza diye." gerçekten beomgyu'nun bu iki kardeş yüzünden çektiklerini o da kaldıramıyordu artık. yeonjun onun en yakın arkadaşı olmasına rağmen sayamayacağı kadar çok bu konu hakkında onunla konuşmuştu. ne beomgyu ne de diğerleri bunu bilmiyordu ama soobin gerçekten defalarca yeonjun'un canını okumuştu bu konu yüzünden. beomgyu'nun üzülmesine dayanamazdı çünkü hiç.

kadehi kenara bırakıp artık şişeyle içmeye başlayan beomgyu'nun kafası yavaştan gitmeye başlamıştı. şişeyi arkadaşının elinden almaya çalışan soobin'e kaşlarını çatmıştı. "çok hızlı içiyorsun." "karışma bana." yerinden kalkıp ilerideki tekli koltuğa sendeleyerek gitmesini izledi soobin. koltuğun üzerinde duran hoparlörü almak için kalkmıştı. telefonunu hoparlöre bağlamaya çalışırken ayakta zor duruyordu. soobin daha fazla dayanamayıp yerinden kalkmış ve arkadaşının elinden telefonla hoparlörü alıp kendisi bağlamıştı. beomgyu hiç de komik olmayan bu duruma arkadaşının göğsüne yatarak gülmeye başlamıştı. "oha! aşağıdan bakınca burun deliklerin kocaman hahahaha!"
"of, tam bir baş belasısın."

soobin telefondan beomgyu'nun en sevdiği şarkılardan birini açtıktan sonra gözlerini kapatmış, başını göğsüne yaslayan arkadaşını izlemeye başladı. beomgyu ona yaslanıp müzikle birlikte vücudunu oynatırken birden kollarını soobin'in boynuna dolayınca ne yapacağını bilemedi uzun olan. büyük ihtimalle ne yaptığını bile bilmiyor diye geçirdi içinden. daha önce tabii ki dans etmişlerdi ama şu an beomgyu kendinde değildi, alkollüydü ve ortam... kesinlikle böyle değildi.

ellerini ince bele sarıp yanağını arkadaşının başının üstüne yasladı daha sonra o da kendini müziğe bıraktı. içinde ağlama isteğiyle dolup taşarken kendini hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti soobin. senelerce bedenen her zaman yanında olan ama kalben hep uzaktan izlediği kişiyle şimdi mum ışığında dans ediyorlardı. kendini çıkmaz bir sokakta kapana kısılmış hissediyordu. bir şey hem bu kadar doğru hem bu kadar yanlış hissettiremezdi. gerçi o senelerdir bu çıkmazdaydı ya...

"bir yanım beni görmeni deli gibi istese de bir yanım senden koşarak kaçmak istiyor beomgyu." bir elini saçlarına çıkarıp sevdi onları. beomgyu onun en değerlisiydi. onun ilk aşkıydı ve son aşkıydı. en yakın arkadaşının sevgilisiydi, sevdiğiydi. işte soobin'in çıkmaz sokağı buydu.

-

15/02/2023
hiç memnun olmadığım bir bölüm olsa da gerçekten artık güncelleme yapmam gerektiği için uzun yazamadım ayrıca düzenleyemedim de eğer gözünüze çok fazla batan hatalarım olursa özür dilerim, diğer bölümde telafi etmeye çalışacağım SÖZ 😔🫶

death by a thousand cutsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin