II. harrenhal's bastards

192 28 29
                                    

Yıllar sonra karşılaşan eski aşıkların, geçmişte bıraktıkları her güzel anıya karşı saygıları gereği koşup birbirine sarılmaları beklenmezdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yıllar sonra karşılaşan eski aşıkların, geçmişte bıraktıkları her güzel anıya karşı saygıları gereği koşup birbirine sarılmaları beklenmezdi.

Lyla ve Harwin'in başına gelen de bu olmamıştı.

Genç kadının yüzündeki öfke, Harwin Strong'un yüzündeki heyecana karşı galip gelmişti. Şövalye atını sürmeye devam ettiğinde, Lyla ve kızı tezgahı aceleyle toparlıyordu. Harrenhal için kasvetli bulutlar ilk kez haklı çıkmıştı. Lyla Rivers'ın kırık kalbinde, yağmaya başlayan yağmurun soğukluğu vardı. Eşyalarını ve kazandıkları parayı alıp evine geri dönmek için Harrenhal'ın taş duvarlarını terk etmişti.

Yol boyunca Cyra'nın hiç durmadan sorduğu sorulara cevap veremedi ve yalnızca "Kalan meyveleri kek yapar, yarın satarız." demişti. Sırılsıklamdı. Evlerine varana kadar Cyra'nın soru sorma hızı ile yağmur aynı ilerlemiş, anne ve kız kapıdan içeriye girdikleri vakit zemini su damlaları kaplamıştı.

Kurulanırken, temiz giysiler giyerken ya da Lyla akşam yemeğini pişirirken Cyra kaleye geri dönen lord hakkında sormaya devam etmişti. Onlara güneş battığı vakitte gelen Alys Rivers, kızın meraklı sorularını cevaplamıştı. Lord Lyonel Strong'un piçi olan Alys'e göre soruları cevaplamak kolaydı. Babasını sevmezdi. "Ketum bir adam." derdi öz babası için. Onu sevmek için sebepsiz, saygı duymak için ise sevgisizdi. Tüm piçler böyle hissederdi. Lyla ve henüz küçük olmasına rağmen Cyra da. Terk edilmişlik inançları olurdu.

Piçlerin tanrısı Yabancı idi.

Kaybolmuş hissettikleri için Lyla ve Alys her zaman Yedilerden Yabancı adına mum yakarlardı. Herkes için korku duyulan tanrı, genç kadınlar için bir sığınak gibiydi. Cyra'nın da büyüdükçe onlara katılma isteğinin ortaya çıktığı görülüyordu. Babasına dair aklında dolaşan olasılıklar asla bir cevap niyetine kıza şifa olmazdı.

Cyra, babasını tanımıyordu.

Tanımaması en iyisi olurdu.

Dolunay tepeden parlarken, Cyra'nın gözleri pencereden dışarıyı izliyordu. Kucağında Leydi Poppy oturuyordu, o bir keçiydi. Güzel kahverengi tüyleri olan ve Cyra'nın kucağında uyumayı seven yılışık bir keçiydi ve kızı gece vakitlerinde onu hep eve alırdı. Yine, gökyüzü binlerce yıldızla ışıldarken, Cyra ve keçisi hayal kuruyordu.

Küçük evin mutfak kısmında ise iki kadın vardı. Yemek masasına pazar tezgahından kalan meyveleri sermiş, turta yapmak için hazırlıyorlardı.

"Neden geri döndü ki?" diye sormuştu Lyla. Fısıldıyordu. Ettikleri sohbetten Cyra'nın duydukları olmasın istedi.

"Kral Toprakları'nda işleri batırmış." Alys önüne tahta bir kap çekmişti ve mum ışığında parlayan yeşil gözleri kızgın görünüyordu. Masaya saçılmış eriklerden birini aldı ve doğramakla meşgul olmaya başladı. Beyaz teni ve ince parmakları, kara eriklerin suyu ile renkleniyordu.

"Şu dedikodular ile ilgili mi?"

"Evet."

Lyla elinde bir bıçakla masaya geri döndü ve sandalyeye oturdu. "Yani her şey doğru." dedi ancak tereddüt duymak istiyordu. "Tüm o anlatılan şüpheler doğruydu."

"Prenses'in üç oğlu da Harwin'den."

Lyla eline yumuşamış bir eriği alırken midesine saplanmış ağrıyı görmezden geliyordu. Dedikoduları ilk duyduğu vakit, inanmamıştı. Hükümdarın dört bir yanı dedikodular, iftiralar ve hain fısıltılar ile doluydu. Lyla en başta da Harwin'e atılmış bir iftira olduğunu düşündü. Çünkü babası Lord Lyonel Strong, Kral Viserys'in danışmanıydı ve açık hedeflerdi. Dedikodular ise en basit düşünceden doğabilirdi. Ancak Prenses Rhaenyra'nın üç oğlunun da yakın muhafızı Harwin Strong'a olan benzerlikleri, dedikoduları doğrular vaziyetteydi. Hâliyle fısıltılar yayıldı. Nehir topraklarına kadar ulaşmıştı ve Lyla Rivers bunu öğrendiğinde, kalbi hiç tatmadığı bir acıyla kırılmıştı.

Kızı Cyra, Prenses Rhaenyra'nın en büyük oğlu Jacaerys'den yalnızca altı ay büyüktü.

Harwin'in bu kadar çabuk başkasına tutulması, Lyla için yıkıcı olmuştu.

"Hiçbiri annelerine benzemiyor." diye gülmüştü Alys. Ona komik geliyordu. "Lord Strong'un mükemmel oğlu her şeyi mahvetti."

Lyla doğradığı eriği tabağa koyarken sessizdi. Gözlerinin önünde Harwin ve onun yeni hâli vardı. Değişmişti.

"Geçen ay Kızıl Kale'ye gittiğimde gördüm, Lyla. Oğlanların Harwin'e olan benzerliği öylesine belli ki, Kral Viserys görmemek için kör taklidi yapıyor." Alys kahkaha atmıştı.

"Gülme." dedi Lyla.

"Kellesini kurtardığı için şükretmeli."

Lyla bu konuda ona hak vermişti. Bir hükümdarın kızına ters bakmak bile ölüm sebebi olacakken ona dokunma cüretine nasıl sadece sürgün uygun görülmüştü? Parmakları meyve suyu ile renklenen Lyla huzursuzdu. Eski anıları, Harwin'in varlığı ile huzurlu olmaktan ibaretti. Şimdi, o döndüğü için rahatsız hissediyordu. Ya da kalbi ağrıdığı içindi, bilmiyordu.

"Bir de Harrenhal'ın piçlerine laf ederler." dedi Alys. "Daha evliliğin sorumluluğunu almayan adamlar bizi ahlaksız ilan ediyor. Şerefsizler."

Lyla'nın aklı hâlâ pazar yerindeki yaşadığı şaşkınlıktaydı. "Temelli mi döndü?"

"Öyle olduğunu öğrendim."

Genç kadın derin bir nefes aldı.

"Seni mutlaka rahatsız edecek." diye devam etti Alys. Üvey erkek kardeşini sevdiği söylenemezdi. Özellikle de en yakın arkadaşını terk ettikten sonra ona karşı iyice bilenmişti. "Harwin'in ısrarcı olmadığını biliyorsun. Ziyaret eder, tezgahın önünde gezer ama sen gitmesini istersen gider."

"Onunla konuşmak bile istemiyorum, Alys. Başka yere gidemez miydi? Geri dönmesine ne gerek vardı?"

"Gelecekte Harrenhal lordu olacak."

Lyla, pencerenin önünde keçiye bir hikaye anlatan kızına baktı. "O hâlde benim gidecek başka yere ihtiyacım olacak."

"Meyve ağaçlarını başka yere nasıl taşıyacaksın?" diye sorarken, yeni bir erik almıştı Alys. Göz göze geldiler ve gülmeye başladılar. "Sen kendi işine devam edeceksin, Harwin de görevi gereği başımızda konuşup duracak. Alışırız. Yani, öyle umuyorum."

"Zorundayız." dedi Lyla. Meyvelerle dolan tabağa bakıyordu. Düşünceli hâliyle yerinden kalktı ve kısa süre sonra turta hamuru ve kap ile geri döndü.

Ellerini bezle silen Alys'in sinsi ve zihin okuyan gözleri arkadaşının hâlini izledi. "Lyla..." dedi kadına oturmasını söylerken. Lyla dinledi ve yerine tekrar oturdu. Alys ona yakın durup fısıldadı. "...zor olacaktır ama daha kötülerini de gördük, biliyorsun. Üçümüz hallederiz tamam mı?"

Lyla onun elini tutup başını salladı.

"O senin kalbini hak etmiyor, Lyla."

Genç kadın biliyordu.

Fakat ne yazık ki kalbi uzun süredir onda değildi. Gittiği zaman, Harwin kadından almıştı ve geri vermiyordu.

Kalbinin yerine ise büyük bir boşluk bırakmıştı.


Night Will Swallow Us ☾ Harwin StrongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin