.

534 48 19
                                    

Sabahın köründe durakta Kenanın gelmesini bekliyordum. Normalde gelmesi gereken saati biraz geçmişti ama yine de bekliyordum. Yaklaşık yarım saat daha bekledikten sonra telefonumu çıkarıp aramaya karar verdim. Çalmış çalmış ama açılmamıştı. Kaşlarım çatılırken on kere art arda aramıştım yine de açmamıştı.

Yavaş yavaş evinin önüne yürürken hala aramaya devam ediyordum. Evlerinin önüne gelince kapıdan çıkan annesi ve kız kardeşine rastlamamla onlara selam verdim. "Günaydın, Kenan inmiyor mu ulaşamadım."

Annesi beni tanıyor mu bilmiyordum eğer tanımıyorsa oldukça garip bir durum sayılırdı.
"Yok oğlum ilk dersi boşmuş yatıyor daha. Sen sınıf arkadaşı mısın?"
İlk dersi boş değildi. Gülümsedim ve kafamı salladım. "Teşekkür ederim evet sınıf arkadaşıyım."

"İyi madem buraya kadar gelmişsin olmaz kapıdan dönme. Kenanıda al öyle git okula. Kalksın o da, kahvaltı yapın ama oğlum. Kenan huysuz olur yoksa tamam mı hadi ben geç kaldım paspasın altından al anahtarı geç içeri, daire 3." Saçlarımı okşayıp arabasına binmişti. Sıcaklığıyla yüzüme gülümse yerleştirip apartmana girdim.

Dediği gibi paspasın altından anahtarı alıp içeri girmiştim, hırsız olsam ne yapacaklardı acaba. Kenanın odasını bilmediğim için göz ucuyla evi geziyordum, karıştırmak gibi olsun istemiyordum. Kapısı hafif aralık bir odada mavi yorganların arasında yatan Kenanla gülmemek için alt dudağımı ısırmıştım.

Bu çocuk ne kadar yakından tanısam o kadar şaşırtıyordu beni. Odaya girip biraz inceledikten sonra Kenana yaklaştım. Yatağının başına oturup saçlarını geriye taradım. Allah bilir annesi her sabah böyle uyandırıyordur zaten bu çocuğu.

"Kenancım hadi kalk kahvaltı hazır."

Tahminlerimde haklı olduğumu mırıldanıp elime kendini sürtmesinden anladım. Annesine düşkündü ve bu çok garip geliyordu.

Onun hakkında düşünürken yüzüne dalmış hala suratını okşuyordum. Kendime gelince yanağını hafifçe sıktım ve o huzurlu halinden sıyrılıp inledi. "Napıyosun anne ya"

Kaşları çatık yatakta doğrulup karşısında annesini değilde bir başkasını görünce algılayamamıştı galiba ve suratıma bir yumruk yemiştim.

Kafam aşağı düşerken elim yanağıma çıktı. "Kenan feriştahını sikeyim senin." O yatakta ayağı kalkmış bana bakıyordu. Ben olduğumu idrak edince şaşırmış ifadesiyle yatakta tekrar oturdu ve kollarını omzuma koyup beni kendine çevirdi.

"Anaa Ozan ne işin var senin ya korktum." Çenemden tutup yanağıma bakarken baş parmağını vurduğu yerde gezdirdi. Acıyordu ama geçmişti çoktan. Morarmazdı büyük ihtimalle.

"Of Kenan iyilik yapalım dedik anamızı sikmediğin kaldı."

Kenan görünürde bir şey olmadığını fark etmesine rağmen benim abartmamla korkmuş olmalı ki hala yanağımla ilgileniyordu. "Ya özür dilerim ben de korktum birden." Omuzlarını düşürüp suratıma bakıyordu suçlu çocuklar gibi. Kenan kibar bir insan mıydı yoksa uyku mahmurluğuyla mı bu kadar sakindi anlayamamıştım.

"Öp geçsin bari." Öylesine söylediğim şeyden sonra kulaklarına kadar kızarmıştı. Eğer kızardığını görmeseydim bu kadar üzerinde duracağım bir laf değildi.

Elini yanağımdan çeneme kaydırdım ve sağ yanağımı ona uzattım. "Hadi öp geçsin kahvaltı yapalım sonra okula gideriz. Ya da gitmeyiz belki geç kaldık zaten."

Kenan elini çekmemişti. Neden çekmemişti. "Ben dün sana yarın gitmiyorum yazmadım mı niye sabah sabah rahatsız ediyosun beni?"

Dediğiyle kaşlarımı çattım, yazmış mıydı öyle bir şey. "Yazmış mıydın görmemişim ki." Onun da kaşları çatıldı, elini suratımdan çekip yanımdan kaldı. "Sen gerizekalı mısın yazdım ya hatta konuştuk bunun üstüne. Gerçi köpek gibi içtiğin için hatırlamazsın."

"Tamam abartmayalım, gitmeyiz okula olur biter." Beni baştan aşağı süzdü ve dudakları tiksinir gibi kıvrıldı, bu hareketi vücudumun ürpermesine sebep olmuştu. "Tabi gitmeyiz okula olur biter bu kadar basit ya, ama basit olmayan kısmı senin konuştuğumuz şeyleri unutup sabahın köründe kıpkırmızı gözlerle burda olacak kadar acınası halde olman Ozan."

Bir kaç saniye durdum, gerçekten dumura uğramıştım ve ne tepki vermeliyim kestiremedim. Gülüp sabah kahvaltısını etmediği için huysuz olmasına atıfta mı bulunmalıydım yoksa söylediklerinin zehrini akıtmak için ona bağırmalı mıydım.

Boş boş suratına baktım, o da kızarmış yanaklarıyla bana bakıyordu. Beyaz tenli olduğu içindi sanırım en ufak şeye kızarıyordu.

Bir şey deme gereği duymadım, ağzımı açsam onu kıracağımı biliyordum o yüzden sustum.

Normalde başkası olsa asla böyle bir tepki vermezdim bunu biliyordum. Kırmaktan korkmaz kırıldığım kadar hatta daha fazlası hak etmeyecekleri kadar kırmadan bırakmazdım. Ama Kenan farklıydı ve onu farklı yapan şeyi bilmiyordum. Zaten bir bilsem ortadan kaldıracaktım ne Kenan kalacaktı ne farklılığı.

Oturduğum yerden kalkıp bıraktığım çantamı koluma taktım ve odasından çıktım. Çoğu sorunum gibi bundan da kaçacaktım.

Açıkçası o evden çıkana kadar beni durdurmasını ya da özür dilemesini istediğimin farkında bile değildim. Evinin önündeki kaldırıma çöktüm ve on beş dakika boyunca asfalt yolu izledim. Beynim boşalmış gibiydi bakışlarım boştu bir şey düşünmediğimi sanıyordum ama az önce yaşananlar beynimi zonklatacak kadar sesliydi kafamın içinde.

Belki bu kadar içerlememin sebebi söylediklerinin doğru olmasıydı ya da ondan böyle bir şey beklemememdi. Çoğu kişiden duyduğum şeylerdi ama ondan duymayı ummamıştım. Onu gözümde nedense kafamda beni anlayacak biri konumuna koymuştum. Sanırım ben onu anlayabildiğim içindi. Tabii ki karşılık beklemeden yapıyordum yaptıklarımı ama içten içe onunda beni anlamasını beklediğimi yeni yeni fark ediyordum.

insan bazen anlaşılmak istiyordu gerçekten.

Kaldırımdan kalktım, geldiğim yolu yürüdüm, onun için indiğim duraktan evime giden otobüse bindim. Evime iki durak kala aniden inip daha önce binmediğim başka bir otobüse bindim ve hiç bilmediğim bir yerde inip tekrar unutana kadar içtim.

Sızana kadar içtim ama Kenanın sesi kesilmek yerine her yudumda daha da yükselmişti.

Sen ve Ben - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin