Ozan: aşağıdayım
Gözlerimin dünkünden daha kırmızı olduğuna emindim ama siyah hırkamın kapüşonu ve saçlarım bir nebze olsa da kapatıyordu. Kolumdaki saatimi ve bilekliklerimi düzeltirken Kenan gelmişti. Ellerimi cebime sokup yürümeye başladım.
Yandan çaktırmadan ona bakarken farkettiğim kadarıyla aramızdaki gerilimden sonra beni beklemiyor olacak ki şaşkın şaşkın bakıyordu etrafa. Bakışlarımı yere indirip dudaklarımın kenarıyla gülümsedim.
Kenanın yalnız ve çaresiz hissetmesini istemiyordum o yüzden bunun üstesinden gelene kadar ne olursa olsun onu bırakamazdım.
Durakta geçen sessiz bir beklemenin ardından otobüs gelince binmiştik. Erken olmasının avantajıyla boş yerler vardı ve Kenan direkt en arka cam kenarına oturmuş pencereye dönmüştü. Parayı verip ben de yanına geçtim.
Kulaklıklarımı takıp güzel bir şarkı açtım ve kafamı geriye yaslayıp gözlerimi kapadım. Normalde yanımda birisi varken asla kulaklık takmazdım o yüzden Kenan bunu da garipsemiş olmalıydı.
Bir kaç şarkı geçtikten sonra sol elimde hissettiğim dokunuşla gözlerimi açtım ve kulaklığımı çıkardım. Etraf kalabalıklaşmıştı ve Kenan şu an bilekliklerimle oynuyordu. Kafamı geri koyup ona doğru çevirdim ve hareketlerini izlemeye başladım.
Bunu fark edince yerinde kıpırdandı ve gözlerini kaçırdı. Ardından tekrar odakları ben oldum. Elleri ne yapacağını bilemez gibi kasıldı, bundan nefret ettim çünkü yanımda rahat olması gerekiyordu.
Bilekliklerimden en bol olanını çıkardı ve kendi bileğine taktı, bugün hiç konuşmamıştık. Ağzımı açıp bir şey demek istiyordum ama ilk konuşması gereken kişi ben değildim, bunu hissediyordum.
İnmemize az kala bana yaklaştı, bunu beklemiyordum. Gerginliğini alması için bilekliğimi çekiştirdi. "Ozan dün söylediklerim için özür dilerim öyle söylemek istememiştim." Nedense bu söyledikleri beni güldürdü. "Yo öyle söylemek istemiştin." Kaşları çatıldı, bilekliğimi bırakıp kolumu tuttu. "Evet öyle söylemek istedim ama kaba olmama gerek yoktu. Hem tam olarakta öyle söylemek istemedim."
Yine kızarmıştı. Beklediğim buymuş gibi suratım gülüyordu. Beklediğim bu muymuş gerçekten, baktığın zaman doğru düzgün özür bile dilememişti. Yine de bir şey olmamış gibi kafamı salladım.
"Bilekliğimi niye aldın?" ikimizde aynı anda ellerimize baktık ve o anda ateşe değmiş gibi geri çekildi. Yine de yüzümdeki gülümsemeyi silmedim. "Beğendim aldım ne kıymetli malın varmış seninde."
Kollarını bağlayıp cama doğru döndü. "Bir şey demedim canım ne tripleniyosun." Sonunda okula varmamızla hırkamın kolunu tutup söylene söylene indi ve hızlıca yanımdan uzaklaşıp okula girdi.
Okulda birbirimizi tanımazdık. Çok farklı arkadaş gruplarındaydık, çok farklı şeylere güler çok farklı yerlerde takılır çok farklı aktiviteler yapardık. Ama okula onu ben bırakıyordum, evine ben götürüyor arkadaşlarının bilmediği şeyleri biliyordum.
Bana ağzına geleni sayabiliyor sonraki gün bir şey olmamış gibi onu evinden alıyordum.
Söylediği şeyleri unutamıyor ve üzerinde düşünüyordum.
Kimseydi işte, bunu kendime hatırlatıp durmak zorunda kalıyordum.
Okulun kapısında dikilip bunları düşünüyordum. Sırf kapıdan benimle girmedi diye.
Okula girmekten vazgeçip sağa doğru yürümeye başladım. Ayarlarım bozulmuş gibiydi sanki.
Ayık olduğum zaman anlamlandıramadığım bir sürü şey düşünüyordum, anlamsız şeyler hissediyor ve kafayı yiyecek gibi oluyordum. Sarhoşken bunlarla uğraşmak zorunda kalmıyordum o yüzden kafamın rahat olmasına alışıktım. Her ne kadar dönse de.
Yine de onun hakkında düşünürken ayık olmak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen ve Ben - bxb
Teen Fictionsosyal anksiyetesi olan keko ve gayet sosyal skateci çocuk