"Pekala..."
"Ne var?" dedim sağ kaşımı kaldırarak.
"Yardım edeceksin ya?"
"Ee?"
"Sizinle takılacağım?"
"Biz garaja kimseyi almayız.Okulda hallederiz ne yapmamızı istiyorsan."
"Ama vakit geçirirsek belki daha hız-"
"Bak,seni çeteye almadım tamam mı? Dostum gibi davranmayı kes."
Gözlerini devirerek yanımdan geçiyordu ki kolundan tuttum.
"Sen demin bana gözlerini mi çevirdin?"
"Evet,yoksa senin göz devirmelere karşı dokunulmazlığın mı vardı?" dedi sinirle gülerek.
"Benden korkman gerektiğini öğretmediler mi sana!?" diyerek üstüne yürüdüm.
"Sen bir insansın,bir kızsın ve en önemlisi benden hiçbir farkın yok.Neyine güvenerek bana bunları söyleyebiliyorsun?"
"Kıçıma güveniyorum!" diye bağırdım ve saçlarını tuttuğum gibi kendime çekip kafa attım.Canının acıdığını belli edecek şekilde inledi ama pes etmeden omuzlarımı sıkmaya devam etti.Omzumdaki elini tutup ters bir şekilde çevirdiğimde bağırdı ama bir yandan da diziyle karnıma vurmaya çalışıyordu.Kolunu döndürürüp yere yatırdım ve saçlarından tutup kafasını yere vurdum.Ayağını farketmediğim bir zamanda karnıma geçirdi.Bu beni biraz geriye savurmuştu.Tam yine kafasına vuracaktım ki biri beni tutup havaya kaldırdı.Bu kadar kolay kaldırmasına şaşırmıştım ama beni kaldırdığı için de sinirlenmiştim ve yumruklarımdan o kişi de nasibini almıştı.
"Sen sıyırmış psikopat sürtüğün tekisin!" diye bağırdı Sylvia.
"Aferin!" diye bağırdım beni tutan kişiyi ittirmeye çalışarak. "Birinci adımı geçtin."
Bir kızın yardımıyla yerden kalkmıştı ve şaşkınca bana bakıyordu.
"Birinci adımda bunu yaptıysan kim bilir onuncu adımda ne yapacaktın! Kaltak!"
"Benden yardım isteyen sensin.Beni de tanıyorsun.Ne yapacağımı düşünmüştün? Seninle romantik filmler eşliğinde ağlayacağımı mı?"
Haklı olduğumu biliyordu,bu yüzden pes ederek nefes verdi ve bir kaç kızla beraber köşedeki parka doğru ilerledi.
"Sen de ne diye beni engelliyorsun? Yoksa canına mı susad-"
Bu çocuk,bugün Finn'in -benim de- kavga ettiği çocuktu.Yani..Brad.
"Hayır ama sen canına susadın galiba.Okulun önündeyiz,ceza mı almak istiyorsun?"
"Okul sınırlarının DIŞINDAYIZ.Zeki ol biraz.Kimse bir şey yapamazdı."
"Ya öyle öyle mi? Bir öğretmen görse okuldan atılabilirdin."
"Tekrar söylüyorum okulun dışındayız,hiçbir şey yapamazlardı."
Alayla gülüp caddenin karşısına geçti.Bende peşinden gittim.
"Ne gülüyorsun!"
"Çocuk gibisin."
"Ve bu seni ilgilendirmez." dedim korkutucu bakışlarla.Sonra yanından ayrılmak için geri döndüm.O sırada birisi yanımdan geçerken omzuma çarptı.Tanrı aşkına beni sinirlendirmek için mi yapıyorlardı bunu?
"Brad,Hayley'i başka bir çocukla görmüşler.Şu fotoğrafa bak!" dedi.Çok fazla uzaklaşmadığım için bunu duymuştum.Acaba Hayley kimdi?
Tek bildiğim beni ilgilendirmediği kesindi.Bu yüzden hızlı adımlarla çocuklarla buluşacağımız garaja gitmek için köşeye bıraktığım kaykayımı aldım ve oraya doğru sürmeye başladım.Yaklaşık 7 dakika içerisinde varmıştım.İçeri girdiğimde baksırıyla Skillet-Kill Me Heal Me şarkısı eşliğinde dans eden bir Finn beklemiyordum.Ellerimi gözlerime siper ederek Finn'e bağırdım.
"Kıllı bacaklarınla gözlerime işkence ettiğinin farkında mısın? Tanrım kör oldum galiba,göremiyorum,GÖREMİYORUM!"
Gözlerim kapalıydı ve ellerimle etraftaki şeylere dokunmaya çalışıyordum ki bir şeye çarptım.
"Şimdi o gözlerini aç." dedi çarptığım kişi,yani Ollie.
Gözlerimi yavaşça araladım.
"İnanamıyorum,bunca zamandır kimse görenilmem için gözlerimi açmam gerektiğini söylememişt! Sen benim kahramanımsın!" diyerek Ollie'ye sarıldım.Omzuma dostça iki kez vurduktan sonra beni ittirdi.
"Her zaman söylediğim gibi,'Kahraman olmak için insanların doğru sandıkları şeyleri değil kendi doğru bildiklerini diğer insanlar üzerinde çekinmeden uygulamalısın,aksi takdirde yenilen daima bu düşünceye sahip olamadığın için sen olursun karşı taraf değil.' "
"Ha?"
Evan kumanda elinde,Ollie'ye 'Bu ne çeşit bir kaçık?' bakışı atıyordu.
Ollie bana dönerek:
"Her zamanki gibi anlamadı." dedi Evan'ı göstererek.Sırıtarak buzdolabına ilerledim.Açıp baktığımda ise suratım asıldı.
"Buzdolabında hiçbir şey yok çocuklar."
"Felicia gelir birazdan,markete gideceğini söylemişti." dedi Evan koltuğun kenarından kafasını sarkıtarak.
"Ben dayanamam ki." dedim ve Evan'ın yanına oturdum.Sıkıntıyla beklerken telefonum çalmaya başladı.Arayan Danny'di.Tam açıyordum ki Finn bana bağırarak biraz daha bekle dedi ve telefon zil sesime oynamaya başladı.Dansının bitmesini bekleyip öyle açtım.
"Efendim abi?"
"Bana abi demeyi kes." dedi bıkkın bir sesle. "Yemek yiyoruz,gelecek misin?"
"Bir de soruyor!" dedim bağırarak. "Yola çıktım bileee."
Çocuklar arkamdan Felicia'nın getireceği yemekleri saymışlardı ama inanmadığım için onlarla kalmayı reddetmiştim.
Felicia bize hiçbir zaman 5 tane büyük boy pizza,aşırı çikolatalı ve kremalı browni ya da dondurmalı waffle almamıştı.Tabiiki inanmayacaktım..
Eve geldiğimde sofrada sadece makarna görünce hayal kırıklığına uğramıştım ama teyzem de bu hafta bizimle olduğu için ses çıkarmadan afiyetle yemeğimi yiyip odama çıkmıştım.Yemekten sonra her zaman olduğu gibi uykum gelmişti ama yine yatakta uzandığım halde uyumayı reddediyordum.Telefonumu çıkartıp WWE oyununu oynamaya başladığımda Danny içeri girdi ve yatağımın ucuna oturdu.
"Yaz tatilinde annem yanına gitmemizi istiyor." dedi.
"18 yaşına girmeme 2 ay kaldı.Rahatça burada kalmak istediğimi söyleyeceğim,sen dert etme."
"Bak babam çok hasta,benim de annemle gitmem lazım.Sen burada tek başına ne yapacaksın?"
"Tek başıma mı? Felicia da benimke kalır.Ayrıca Ollie,Finn ve Evan da var..Yalnız değilim için rahat olabilir."
Bana eğilip sarıldığında bende kollarımı sarıp çenemi omzuna koydum ve oradan oyun oynamaya devam ettim.Danny farketmiş olacak ki oflayarak geri çekildi.
"Öz kuzenin olmasa- şey hayır öyle demek istemedim.Öz abin olmasam da seni çok önemsiyorum diyecektim.Yanlışlıkla söyledim." dedi.Sonra fısıltıyla karışık lanet okudu.
"Öz kuzenim olmadığını biliyorum,pot kırmadın." dedim soğuk kanlılıkla.
"Saçmalama öyle bir şey yok." dediğinde ona dik dik baktım.
"Pekala,ne zamandır biliyorsun?" diye sordu.
"Başından beri.Yalanlar konusunda iyiyimdir.Sadece anlamadığım bir konu var,ailem hakkında neden gerçeği anlatmıyorsunuz?"
"Çünkü ben de bilmiyorum." dedi.
Sesinden yalan söylediğini açığa çıkartan bir tını yoktu.Oflayarak kafamı salladım.
"İyi geceler." dedi alnıma bir öpücük kondurup telefonumu elimden çekerken.
"Heey!"
"Yarın okul var,bununla uğraşamazsın."
"Telefonumu götürme,alarm var!" diye bağırdım arkasından.
Kapıyı çarpıp dışarıdan cevap verdi:
"Seni ben uyandırırııım!"
"OOOF!"xxx
Gözlerimi araladığımda yanağı kıpkırmızı olmuş bir Danny ile karşılaşmayı elbette ki beklemiyordum.Gözlerimi kırpıştırıp iyice açtım.
"Yüzüne ne oldu Daddy?"
"Bana lakap takma! Daddy deme,abi de deme Danny de ya da uzunca Daniel de!"
"Pekii." dedim. "Yanağın?"
"Seni uyandırmaya çalışırken birkaç adet tokatına maruz kaldım.Kadın sığınma evine gidiyorum." dedi çantasını omzuna takarak.Yerden ev terliğimi alıp ona fırlattım ama arkası dönük olmasına rağmen farkedip eğilmişti ve ıskalamıştım! Bana dönüp harika gülüşlerinden -mavi gözlerini kısarak güldüğü- birini yolladı ve odamdan çıktı.Bende o çıkınca odamdaki lavaboya girip yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım.Odama dönüp siyah bir kotla Ollie'nin tişörtlerinden birini giydim ve içi çikolatayla dolu çantamı omzuma takıp aşağı indim.Danny koltukta oturmuş,yanlış duymadıysam vine izliyordu.
"Hadi kaldır kıçını." dedim.
Yerinden kalkmıştı ama telefon hala elindeydi ve onu izleyerek ilerliyordu.Biraz daha ilerlerse kafasını yaracaktı.Sırıtarak o anı bekledim.
"AAAH KAFAAAM!"
Kahkaha atmaya başladım.
"İnsan karşımda duvar olduğunu söyler! Kesin suikast düzenliyorsun bana.Sığınma evini ciddi ciddi düşünmem gerek anlaşılan.." dedi ve başını ovarak ayakkabılarını giydi.Bende giyip peşine takıldım ve 5 dakikada okula vardık.Sınıfa girdiğimde ders başlamıştı ve hoca bir şey için eşleştirme yapıyordu.Yavaş adımlarla yerime ilerlediğimde sıramda Sylvia'nın oturduğunu gördüm.
"Noldu? Eğitime devam mı etmek istiyorsun? Evcilleşmiş bir kokoşu vahşileştirmek ne kadar eğlenceli tahmin edemezsin! Bu kadar eğleneceğimi bilsem baştan ısrar etmene kalmadan ben sa-"
"Senin kendini eğitmen gerektiğini söylemek için geldim yanına.Bir düşman daha kazandın."
Ona bön bön bakarken bir anda kendimi bile şaşırtan bir kahkaha attım.Kendimi durduramıyordum.O cici haliyle bana resmen meydan okumuştu aptal..
"Hayatında hiç kaybettiğin şeyler oldu mu senin? Eğer olmadıysa sana ilklerinden birini yaşatmaktan onur duyarım Sylvia." dedim dudağımı büzerek.
Beklediği tepki bu değildi galiba,çünkü suratı asılmıştı ve hocaya dönmüştü.Bende hocaya döndüğümde bize dik dik bakarak konuştu:
"Crystal ve Sylvia,sizler de sonuncu grupsunuz."
"Siktir." dedim sırıtarak "Eğlenceli olacak."
Sylvia'nın gerildiğini hissedebiliyordum.Çok fazla kabadayılık taslamadım ne de olsa ufak tefek bir kızdı ve onu ezebileceğimi biliyordu.Sadece eğleniyordum ama hala diretmeye devam ederse onu Felicia'yla dövebilirdim,bu da oldukça eğlenceli bir spordu ne de olsa..
Okul bittiğinde çıkış kapısında yolunu kesip:
"Eee bugün istenmediğin garaja gelmeye ne dersin? Projemiz harika olacak,sınıftaki en yüksek notu biz alacağız." dedim abartılı ve yapmacık bir sevinçle.Kafa sallayıp "Olur." dedi.Bende sırıtıp koluna girdim ve Smackdown'daki AJ Lee gibi zıplaya zıplaya ilerlemeye başladım.Okuldakiler beni böyle gördüğü için şaşırarak bana bakıyorlardı ama umrumda değildi.Biz ne istersek onu yapardık,böyleydik ve bu güzeldi.
Garaja geldiğimizde içeri girdik,kimse gelmemişti daha.Her zaman ilk yaptığım gibi buzdolabına doğru ilerlerken Sylvia konuştu:
"Pekala pes ediyorum.Senin hayvan gibi gücün varken sana kafa tutmam mantıksızcaydı.Senden yardım istemem de öyle.En azından sınıftaki kokoşlar iyiler.Sen iyi olduğunu sanıyorsun,kötü olduğunu biliyorsun ama her yaptığın senin için doğru.İşler öyle yürümüyor işte." dedi. "Senden nefret ediyorum,diğerleri gibi bunu söylemekten çekinmem,kokoşlardan daha çok egon var.Kendini beğenmiş kaltağın tekisin.Şu projeyi yapınca yüzüne bile bakmayacağım."
Topuklarımın üstünde dönerek ona baktım ve alkışlamaya başladım.
"Müthiş bir karar,tebrikler." dedim ve tekrar buzdolabına dönerek iki dilim pizza çıkartıp mikrodalgaya koydum ve proje için lazım olacak malzemeleri çıkarttım.Pizzalar ısınınca kola da çıkartıp tabak ve bardağı Sylvia'nın önündeki masaya koydum.Kendiminkini de alıp afiyetle yemeye başladım.Bana garip garip baktıktan sonra tabağı kenara ittirip notebook'umu açtı ve konumuz olan altın oran hakkında araştırma yapmaya başladı.Bir kaç dakika sonra Finn ve Evan geldi.Onu görünce şaşırmışlardı çünkü Evan bugün nedense okula gelmemişti ve Sylvia'yla ödev için grup olduğumuzdan haberi yoktu.
"Crystal.." dedi Evan.
"Hı?"
"Dün." dedi ciddi bir şekilde. "Sen eve gittikten sonra Felicia gelmedi.Aradığımızda başka biri açtı telefonu.Yine bayılmış yolda ve şu an hastanede.Sakın panik yapma durumu şu an iyi."
"Kahretsin." dedim yerimden kalkarak. "Siz niye geri döndünüz,bana niye söylemediniz? Yanınıza gelirdim bende!"
"Telaş yapacağını düşündüğü için Felicia söylememizi istemedi." dedi Finn.
"Kardeşini hiçbir zaman dinlemezsin,şimdi dinleyesin mi geldi Finn?!" diyerek bağırdım.Masadaki telefonumu ve cüzdanımı alıp cebime koydum ve hastaneye gitmek için taksi çağırdım.Geldiğinde hızla binip hastaneye sürmesini söyledim.Yolda içim içimi yiyordu,bayılma olayları uzun süredir olmadığı için sevinirken yine neden başlamıştı ki? Cidden kötü bir hastalığın başlangıcı mıydı yoksa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabus Çetesi
Подростковая литератураOkul.. Gençlik yıllarını çürüten,uykudan mahrum eden,baş ağrıtan,gerginlik yaratan,eğlence karşıtı insan topluluğunun pençesinde bırakan berbat bir düzen. Ve bu düzenin arasında sıkışıp kalmış Kabus çetesi..