"yine neye bulaştın sen?" dedi jisung elleri belinde kapıda dururken. minho hyunjin'in yanından ayrıldıktan sonra jisung'un evine gelmişti fakat anlaşılan yaşanan hiçbir şey jisung'un radarından kaçamıyordu. daha olay yaşanalı bir kaç saat olmuştu fakat jisung çoktan her şeyi biliyordu. minho bu durumu garipseyemiyordu artık. hatta jisung'un bu halleri gözünü korkutuyordu. bu sincap görünümlü çocuk ürkütücüydü.
kapıda durmuş ona sorgulayan bakışlar atan jisung'un yanından içeri girdi ve salona doğru adımladı. ceketini koltuğa bırakıp tekli koltuğa attı vücudunu. jisung da ardından onu takip etmiş felix'in yanına kurulmuştu. bir yandan da gözü hâlâ kahve saçlı oğlandaydı. felix elinde uno kartlarını karıştırırken minho'ya kısa bir bakış attı. "yine şu iki serseriyle kavga mı ettin?" diye sordu karıştırdığı kartları üç kişiye dağıtırken.
"chan'ın arkadaşları." dedi minho. "yine." o serserileri daha önce de chan'la takılırken görmüştü ve chan'la bu konuyla ilgili konuşmasına rağmen bir sonuç alamamıştı. dolayısıyla aralarına bir soğukluk girmişti. "bunun chan'la alâkası ne peki?" diye sordu felix.
"ne demek chan'la alâkası ne lix?" diye çıkıştı minho. "daha önce de kendisiyle konuştum ama hiçbir şey değişmedi." dedi masadaki kartları alırken. "hâlâ o zorbalarla takılıyor."
"eminsin yani?" diye sordu felix.
"direkt gördüm demiştim zaten kaç kere." diye üsteledi minho. "inanmayan sizdiniz."
"chan'ın öyle birisi olmadığını sen de biliyorsun." dedi jisung.
"evet ama bu zorbalarla takıldığı gerçeğini değiştirmiyor. bu da onu en az onlar kadar zorba yapar."
"sen o yüzden sessizdin." dedi jisung aydınlanmış gibi. "geçen gün, kafeteryada." minho sessiz kaldı.
"neyse ne." diye atıldı felix, ortaya bir kart atıp jisung'a +4 kart kitlerken. "bu olay nasıl oldu peki?" başıyla yara bandı olan kaşını işaret etti. minho olayı anlatırken jisung'un gittikçe artan şaşkınlığı güldürmüştü onu. ard arda yediği +4 karta mı şaşırıyordu yoksa minho'nun anlattığı olaya mı belli değildi. "hyunjin miydi yani bahsettiğin yeni gelen?" dedi jisung bir yandan küfrederek elindeki kartları çoğaltırken. "inanamıyorum minho. o çocuk geçen seneden beri bizim ünide ve senin yeni mi haberin oluyor?"
"nasıl ya?" dedi minho kaşları çatılırken. daha önce hyunjin'i görmediğine emindi.
"tabii sen nereden bileceksin? sınava hazırlanmakla o kadar meşguldün ki, gözün başka kimseyi görmüyordu." dedi jisung.
"siz nereden tanıyorsunuz?" diye sordu minho.
"bir kaç ortak derslerimiz var." diye yanıtladı felix.
"sessiz sakin biri." diye ekledi jisung.
"çocuk tam anlamıyla işitme engelli olduğu için olabilir mi jisung?" dedi minho. felix gülmeden edememişti.
"biliyoruz herhalde." diye üsteledi jisung masadaki kart yığınına bir yenisini atarken. "demek istediğim eğer konuşabilseydi bile konuşmamayı tercih ederdi bence."
"neyse ne." diye böldü felix. "sen asıl bu çocuğa neden yardım ettin onu anlat."
"nasıl yani?"
"diyor ki, sen kimsenin işine öyle kolay kolay karışmazsın, bu mesele hayırdır?" dedi jisung alayla.
"çocuğa zorbalık yapıyorlardı, ne yapsaydım durup seyirci mi kalsaydım?" diye üsteledi minho.
"sen her gün o lanet binada kaç kişi zorbalığa uğruyor biliyor musun? hangi birine karıştında şimdi buna karıştın?" dedi jisung konuyu deşerek.