4. BÖLÜM

80 13 5
                                    

BU ÜLKEDE OLAĞANÜSTÜ HAL VAR!

   HASTANEDEN ÇIKTIK, eve doğru yola koyulduk.
Babamın dili, dişi kitlenmiş gibiydi. Olup bitenlerden habersizannem ise bizi bekliyordu.

   Hayatın beklenmedik sürprizleri sıraya dizilmişti. Bundan sonra yaşayacaklarımın binde biri bile değildi bu. Ama bu dramatik hadiselerden habersiz kendi iç dünyama gömülmüştüm, kalbimi bir
türlü Garip’ten alamayarak.

   Hayatımı içinden çıkılması zor bir hengameye dönüştüren babamın yaptıkları zihnimi bulandırmış, vicdanımı sızlatmıştı. Gittikçe içimde büyüyen kabul edilmez bir yanlışın adeta ejderhaya dönüşmesi gibi
ruhumu kemiriyordu, bir türlü şaşkınlığı üzerimden atamıyordum.

   Yapılanların bir devlet politikası olduğu yolundaki babamın savunması, mantığımı ikna eden bir açıklama değildi.
  
   Kapı önünde bizi karşılayan annem, daha ilk bakışta amansız bir vurgun yemişliğin bitkinliği içinde başıma gelenleri anlamış gibi atıldı,
sesine merakını yükleyerek:

— Hayrola, dedi kendine has acelesi ve paniğiyle... Ne bu hal, ikinize de bir şey olmuş. Benziniz sapsarı. Kötü bir durum mu var?

   Hem babamda hem de bende, onca yaşanan olaydan sonra anneme cevap verecek bir enerji kalmamıştı.

   Doğrudan içeriye geçtik, iki kavgalı insan gibi sessiz sedasız.

   Ama annem büsbütün çıldırmıştı korku salan bu halimizi görünce.

— Ne oldu? Anlatın, diye çırpınıp duruyordu.

   Babam, annemi ikna etmeden rahat edemeyeceğini bildiği için anlattı olayları kendi penceresinden.

— Beni anlayın, diye derin bir nefes aldı babam kendini koltuğa bırakırken.

   Ülke olağanüstü bir hal içinde. Hükümet yıkıldı, askerler güdümünde kurulan yeni kabine ise laikliğin tam olarak sağlanması için sıkı önlemler alıyor. Bu yüzden bize her gün talimatlar yağıyor. Bizler de emir kuluyuz, gereğini yapıyoruz, mesele bundan ibaret.

Durum Bu Kadar Açık

Annem daha da şaşırmıştı bu açıklamayla. Babamın yaptığı izah, hastanede yaşadıklarımızı aksettirmeyecek bir savunmadan ibaretti zira. Yüzümüzden düşen bin parçayken daha ikna edici gerekçelerimiz olmalıydı oysa. Bakışlarında merak ve korku saçılan gözlerini babama dikti. Babam ise bir çırpıda anlamıştı, yılların tecrübesiyle annemin ne istediğini.

— Bakın, dedi. Beni iyi dinleyin de bir daha üzerime gelmeyin.

   Milli Güvenlik Kurulu dini faaliyetlere karşı üst üste yaptırım karaları almaya devam ediyor. Bunların da uygulanması için hükümete baskı yapıyor.

Nedir bu kararlar derseniz:
1. Toplumda dini ağırlıklı çalışmalar sonlandırılacak.
2. Tarikatlar, cemaatler, dini gruplar dağıtılacak.
3. İslami duyarlılığı olan vakıflar, dernekler ve sosyal oluşumlu birliktelikler durdurulacak.
4. Kur’ân Kursları, dini eğitim veren kurumlar baskı altına alınacak.
5. Çocuklara onaltı yaşına kadar Kur’ân eğitimi yasaklanacak.
6. Kılık kıyafet kanunu uygulanacak, okullarda ve kamu kurumlarında başörtü yasağı getirilecek.
7. Eşlerinin başı örtülü subaylar ordudan uzaklaştırılacak.
Ve devam eden birçok karar daha.

   İşte bunların takibi ve uygulaması görevini da jandarmayla birlikte bize verdiler. Açık açık da ilan ettiler; “Eğer bu uygulamalarda başarılı olursak makamınız yükselecek, eğer bazı şeyleri vicdani gerekçeyle göz ardı edersek bizi de görevden alıp sıradan bir memur haline getirecekler.”

SONSUZLUĞA UYANMAK {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin