Bölüm 3: Aile Toplantısı

29 5 2
                                    

Wu Klanı, Wu Xuan'ın malikanesi.

Wu Bai ve Wu Ning koluna girip getirdikleri Wu Tian'ı malikaneden içeri girip hemen yere bıraktılar ve hizmetçileri çağırdılar. Çocuk yara bere içerisindeydi, kırıkları ve zedelenmeleri vardı. Bir şifacıya görünmesi elzemdi. Hizmetçiler çocuğun neresine dokunsalar acı çığlıkları yankılanıyordu malikanede. 

"Neler oluyor burada?!" 

Saçlarına aklar düşmeye başlamış, alnı kırışıklıklarla dolu, orta yaşlı ve sağlam görünen bir adam merdivenlerden aşağıya doğru yavaşça yürürken bağırdı.

"Oğlum! Ne oldu ona, Wu Bai?!"

Hizmetçileri kenara iteleyip çocuğu kollarının arasına aldı ve öfkeli bir şekilde diğer oğlunu sorguya çekti Wu Xuan. O kadar dikenli görünüyordu ki, ona dokunan herhangi birini yere çalacağından şüphe duyulamazdı.

"W-Wu Xue'ydi, o yaptı baba.." dedi Wu Bai titreyerek. Babasının öfkesinden nasibini almak istemiyordu, hemen bir sorumlu belirtti.

"Neden?! Ne alıp veremediği varmış küçük Tian'ım ile?!" diye bağırdı oğluna tekrar.

"B-bilmiyorum, ne olduğunu bile anlayamadım. Birden kardeşlerle abim tartışmaya başladılar ve kavga ettiler baba." diye cevap verdi Wu Bai. Yaşadığı stresi dışarıdan gören biri hayal edebilirdi.

Wu Xuan öfkeyle ayağa kalktı ve hizmetçilere bütün hıncını kusmak üzere kolunu salladı. 

"Bir şifacı getirmeniz neden bu kadar sürüyor, işe yaramaz şeyler?! Sizi bir işe yaramamanız için mi tutuyorum bu malikanede?!" diye bağırdı. 

"Wu Xue, Wu Xie'nin piçleri. Bunun hesabını vereceksiniz!" gözlerini nefretle kısıp malikaneden aceleyle çıktı Wu Xuan. Yürüdüğü yöne bakılırsa, klan liderinin salonuna doğru gidiyordu. Wu klanı bir olay olduğunda hep orada toplanırdı.

Wu Xie'nin malikanesi.

Hizmetçileri ısrarla dışarı yolladıktan sonra Wu Xue, kardeşinin ellerini sarmıştı. Oldukça hırpalanmış, onun yaşında birinin ellerinde olması gereken yumuşaklığı çoktan kaybetmişlerdi. Ufacık boyuyla her şey için acele içerisinde yaşamaya çalışıyordu, bu sabırsızlığı Wu Xue hiçbir zaman anlayamamıştı.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Biraz daha iyiyim, teşekkür ederim abla." diye cevapladı Wu Jie.

"Mn." hafif bir sesle onayladı küçük kardeşini Wu Xue.

Konuşma sesleri ve hizmetçilerin koşuşturmaları eşliğinde salonun kapısı açıldı. İçeri giren Wu Xie'ydi, karşılaştığı şeye tepki bile vermekte zorlanıyordu. Oğlunun elleri yine yara bere içerisindeydi, yüzünde hafif şişlikler vardı. Kadının yüzü çok fena düşmüştü.

"Neler oldu?" diye sordu çocuklarına yaklaşarak, sakince. Tavrından anlaşıldığı üzere çoktan bir şeyler duymuştu.

"Bize piç dedi, ayrıca antrenman avlusunu kullanamazmışız." diye cevapladı Wu Jie. Konu tekrardan gündeme geldiğinde dişlerini gıcırdatmaya başlamıştı, içi hınçla doluydu. Ellerini sıkmıştı istemsizce ve beyaz bandajları birkaç damla kırmızı boyamıştı.

"Ne dedi, anlayamadım?" diye şaşkın bir şekilde sordu Wu Xie.

"P i ç." Tekrar etti Wu Jie sesini hafifçe yükselterek.

"Bu ne cüret!" diyerek öfkeyle çıkıştı Wu Xie, yüzünü kara bulutlar kaplamıştı bile. Çocukları akrabaları arasında hiçbir zaman sosyalleşememişlerdi, sürekli tartışmalar yaşanırdı ancak bu denli bir söylem kimsenin ağzından çıkmamıştı. Kimse bugüne kadar böyle sözler kullanmaya cüret edememişti.

henüz isim bulamadım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin