"Dersime hoş geldiniz, öncelikle kendimi tanıtmama izin verin."
Orta yaşlı, altın cübbeler içerisinde ve yuvarlak gözlükleri olan bir adam geniş kolezyum tarzında dizilmiş sınıfın aşağısında seslendi.
"Benim adım Su Han, sınamalarda sizi karşılayan eğitmenin büyük kardeşiyim. Altın Çember'de Temel Elemental derslerinden ben sorumluyum. Aranızda Altın ve Kızıl Çember mensubu öğrenciler de bulunuyor, yüksek çemberlerin Temel Elemental dersleri bulunmadığı için ve öğrenci sayısı da az olduğundan bu dersi burada alacaksınız." diye açıklamada bulundu.
Sınıftaki herkes pür dikkat öğretmeni dinliyordu. İlk ders günleriydi ve herkes heyecan içerisindeydi. Sınıftaki herkes element yatkınlığı bulunanlardan oluşuyordu, otuzun üzerinde öğrenci her kelimeyi yutmak istercesine odaklanmıştı.
Su Han boğazını temizledi ve direkt olarak bir şeyler anlatmaya başladı.
"Önce biraz tarihten söz edelim kısaca. İnsanların bu çağlara kadar elemental yatkınlığa nasıl eriştiği hakkında kadim yazıtlarda bile hiçbir şey geçmemekte. Bazı teoriler tanrılar ve şeytanlara bunu dayatır, bazıları ise insanların doğayla ve elementlerle uzun süre etkileşimde bulunduktan sonra bir çeşit evrim geçirdiğine inanır." diye konuştu Su Han. Sesi oldukça sakinleştiriciydi.
"Elemental yatkınlıklar bedeninizde doğuştan itibaren bulunur ve bir limitiniz de elbette var. Fiziksel dayanıklılık ile oldukça benzer, bedeninizi doğadaki elementleri yönlendirmek için bir katalizatör gibi kullanırsınız aslında. Dolayısıyla göletin ortasında yaşanan bir savaş esnasında; su yatkınlığı olan bir savaşçı, toprak yatkınlığı olandan daha üstün durumda olacaktır."
"Fiziksel olarak güçsüz ve dayanıksız olmak da aynı zamanda bir savaşçı olarak sizi başarısızlığa itecektir. Çabucak sönen bir meşale, hiç yanmamış gibi değersizleşir."
Öğrenciler önlerindeki kağıtlara bir şeyler karalıyor, öğretmenin her söylediğinden çıkarımlarını kendilerince bir kenara yazıyordu. Şimdilik kafası karışık olsa da herhangi bir ses çıkarmamış öğrenciler de vardı.
"Temel Elemental dersinde size elementleri nasıl hissedebileceğinizi, elementleri nasıl yönlendirebileceğinizi, elementlerin rezonansını anlatacağım."
"Anlaşılmayan herhangi bir şey hakkında sorularınıza açığım, çekinmenize gerek yok." diye belirtti Su Han.
"Elementlerden söz edelim."
Tahtaya yaklaşıp bir büyük çember ve iki adet ufak yuvarlak çizdi Su Han. Ellerinin hareketleri oldukça pürüzsüzdü, bunu yıllardır yaptığı belliydi. Dairenin dört ucuna bir şeyler yazdı, diğer iki yuvarlağın ise biri boş, biri içi doldurulmuş küreler gibiydi. Daireye elini uzatıp sınıfa döndü ve anlatmaya devam etti.
"Dört temel elementten herkes haberdardır, değil mi? Basitçe;"
Eliyle dairenin dört kısmına teker teker gidip konuştu.
"Su."
"Toprak."
"Ateş."
"Hava."
Eliyle çemberin etrafında dönüp tekrardan sözüne devam etti.
"Elementler birbirleriyle etkileşim halindedir, her biri diğerine bir etkide bulunur ve tetikler. Hepsini sıralayalım:"
"Su ve Toprak, Doğa."
"Su ve Ateş, Sis."
"Su ve Hava, Buz."
![](https://img.wattpad.com/cover/335935584-288-k705271.jpg)