Dünya geçer. Sen geçmeyenin türküsünü söyle. Geçer zaman. Sen sonsuzluğu iste. Batmayanın, bitmeyenin, zeval bulmayanın, ezelde ve ebedde kaim ve daim olanın pervanesi ol. Okyanusta bir damlasın madem, damladaki okyanusa ram ol.
Emre, gecenin bir vakti nerdeyse tüm apartmanın duyabileceği sesle "Seni seviyorum." demişti bana. Arkamda Ares'in varlığını hissediyordum. Acaba şu an ne düşünüyordu?
Kapının pervazına yaslanmış olan Emre'ye baktım. Çok çaresiz bakıyordu. Anlaşılan çok içmişti. Beni seviyormuş. Kafam allak bullak bir şekilde ne yapacağımı bilmez halde Emre'ye bakıyordum. Emre'nin gözlerinden süzülen bir yaş bana kendimi kötü hissetirdi.
"İçeriye girebilir miyim İzel?" Evet kötü gözüküyordu. Ares olmasa bir dakika bile düşünmeden içeri alır, ayıltmaya çalışırdım ama Ares'in varlığı bana tereddüt ettiriyordu. Şu an zihnimi okuyordu kesin. Bende böyle iletişime geçerdim o zaman.
"Bizi yalnız bırak Ares."
"Gitmeyeceğimi biliyorsun İzel. Bunu gönder hemen."
"Sanane bundan. Bizi yalnız bırak dedim."
"Burdayım ve gitmeyeceğim. Bunu burdan hemen göndermezsen olacaklardan ben sorumlu olmam."
"Hiçbir şey de yapamayacaksın." Kısasa kısas.
"İçeri geç Emre." Hata mı yapıyordum? Olacaklardan ben sorumlu değilim demişti. En fazla ne yapabilirdiki.
Emre ayakkabısını zor olsa da çıkarıp, içeri girmişti. Montunu çıkardım. Çünkü kendisi çıkaracak durumda değildi. Montunu astığımda hayla ayakta mahçup bir şekilde bana bakıyordu.
"Emre hadi geç salona. Ben de sana kahve yapayım olur mu?" Ares nerdeydi acaba?
"İzel seni zor durumda bırakacaksam gidebilirim." Az önce içeri girmek için yalvaran kişi, şu an beni düşünüyordu.
"Seni böyle gönderemem. Ayıldıktan sonra gidersin."
Emre salona geçerken ben de mutfağa geçtim. Ares'in arkamdan geleceğini biliyordum. Mutfağa girdikten sonra biraz bekledim sonra kapıyı kapattım. Ares'in birden ortaya çıkışı artık beni şaşırtmıyordu.
"Ne bakıyorsun?"
"Gönder bunu burdan."
"Sanane bundan. Sana, hayatıma ve seçimlerime karışmana kim hak verdi?"
"İzel bunu gönder dedim. Yoksa-"
"Yoksa ne. Ne yaparsın? Ya sen kimsin, git artık burdan. Her geçen saniye senden nefret ediyorum. Biri tarafından izlenilmek, zihninin okunması nasıl lanet bir şey en ufak bir fikrin var mı?" Sinirimi kusuyordum ve haklıydım da. Sıkılmıştım bu durumdan.