Karina ve Han odayı terk ettiklerinde diğerleri de yalnız kalmıştı. Giselle diğerleriyle beraberken çok içmesine rağmen hâlâ içmeye devam ediyordu. Minho onun için endişelenip birkaç sefer durdurmaya çalıştı ancak Giselle ona aldırış etmeden devam etti. "Bugün sarhoş olmam lazım" demişti. Minho buna anlam veremese de sonunda onu kendi haline bırakmıştı.
Giselle en son doldurduğu kadehini içmek için kaldırdığında kadeh ellerinden kayıp düştü. Minho'nun şaşkınlıkla gözleri aralanırken Giselle gülmeye başladı. Aynı zamanda elini bilinçsizce kırık camlara doğru götürüyordu. Minho son anda elini yakalayıp durdurdu onu. "Giselle ne yapıyorsun sen ya!?" Minho'nun sert sesiyle Giselle suçlanmış hissetti ve dolmuş gözleriyle ona bakmaya başladı.
"Tamam yok bir şey. Hadi bir yere dokunmadan kalk, yatağa geçelim" Giselle kafasını sallarken Minho ondan önce kalkıp destek oldu ona. Giselle yatağa geçtiğinde Minho ona uzanması için yardımcı oldu. Ve o da yatağın ortasına doğru geçip boşta kalan yerine oturdu.
"Neden bu kadar içtin ki? Giselle bir sıkıntın varsa bize açmalısın. Biz bir grubuz sonuçta." Giselle bir iç çekti ve Minho'nun gözlerine odaklandı. "Diğerlerini ilgilendiren bir konu mudur bilmiyorum ama bir şey var" Minho ilgili bir şekilde bakıyordu ona, elinden geldiğince rahat hissettirmek için uğraşıyordu.
Giselle ise onun bu hallerini gördükçe duygusallaşıyordu. Alkolün de verdiği etkiyle en sonunda kendini tutamayıp bütün duygularını serbest bıraktı. Ağlamaya başladığında Minho sadece onu izliyordu. Böyle rahatlayacaksa sadece bekleyecekti. Ama Giselle ağlamasının arasında konuşmaya başladı "Ben senden çok hoşlanıyorum" dediğinde ise ağlamasının şiddeti de arttı.
Minho'yu şaşkınlık sararken ne yapacağını bilememişti. Karşısında Giselle içli içli ağlıyordu ve az önce beklenmedik bir itiraf yapmıştı. Minho onun sarhoş olduğunu biliyordu. Bu duygu yoğunluğunun ondan kaynaklı olduğunun da farkındaydı ama duyguları gerçekti. Ne zamandan beri bu duyguyu içinde sakladığını merak etmişti.
"Giselle ağlama lütfen. Bana bakar mısın? Yüzüme bak hadi" Giselle burnunu çekip gözlerini açtı ve Minho'nun dediği gibi ona bakmaya başladı. "Kendini açmana sevindim açıkçası en azından bir nebze de olsa rahatlamışsındır. Ayrıca bunları hatırlamayacak olman da güzel..." Giselle onu uslu bir çocuk gibi sessizce dinliyordu. "Sadece bir şeyi merak ediyorum, ne zamandan beni beni seviyorsun Giselle?"
"Sanırım ilk görüşte aşktı benimkisi... Görünüşünle birlikte zamanla her şeyin çok hoşuma gitmeye başladı. Başta sadece hayranlık sanıyordum ama öyle değilmiş işte" son kelimesini uzatarak söylediğinde Minho yine ağlamasından korktu ama neyse ki öyle bir şey olmadı.
"Ah Giselle, keşke daha önce konuşabilseydik bunları..."
Minho ve Giselle sessizleşmişken Han ve Karina'da yukarı çıkmışlardı sonunda. "Sen geç odaya ben şu ilaçları diğerlerine bırakıp geliyorum" Karina onu gülümseyerek onaylarken Han'da diğerlerinin odasına doğru yöneldi. Önce Giselle'in odasına gitti ancak kapıya vurduğunda ses gelmedi. Belki hala Minho'nun yanındadır diye düşünürken onun odasına gitti.
Kapıyı tıklattığında ise bu seferde bir karşılık alamadı Han. Uyuyor olabileceğini düşündüğünden kapıyı yavaşça açtı ve aralık kısmından içeri baktı. Gördükleri ise onu yanılmıştı. Giselle yatakta uzanırken Minho'da yanına oturmuş duruyordu.
İçeri girecekti ki Minho konuşmaya başlamıştı. Kapıyı kapatıp gidecekti ama içinde buna engel olan bir his vardı bu yüzden kendini geri çekerek konuşmalarının duyabildiği kadarını dinlemeye başladı. Giselle'i gördüğü kadarıyla çoktan sarhoş olmuştu. Minho'nun konuşması ise bunu kanıtlar niteliğindeydi.
"Şu an yanımda olduğun için seviniyorum aslında çünkü benimde birine içimi dökmeye ihtiyacım var... Ve Giselle sabah olunca konuşmalarımızı hatırlamayacağın için daha da mutluyum" Han ne konuşacağını merak ediyordu. Bir an orada durması içinin suçlulukla dolmasına sebep de olsa bu hissi görmezden gelmeye çalışmıştı.
"Senin duygularını ben de başka birine karşı hissediyorum... Aslında uzun bir süre bunun yanlış olduğunu düşündüm. Hislerimi bastırmaya çalıştım ama ne yaparsam yapayım bunda başarılı olamadım. Hislerimin azalmasını geç daha da arttı hatta" Minho kendini zorlayarak konuşuyor gibiydi. Sanki birini sevmek utanç duyulacak bir şeymiş gibi hissediyordu...
Han'ın kulaklarına Giselle'in uykulu sesi dolmuştu. "Kim bu şanslı kişi?" Minho güldü, bu gülüşü oldukça sıkıntı doluydu. "Şanslı olduğundan emin değilim..." Bir süre duraksayıp devam etti. "Daha önce bir erkekten hiç hoşlanmamıştım hatta daha önce kimseden böylesine hoşlanmamıştım. Bu yüzden de başında oldukça kafam karışmıştı..." Giselle uykuyla karışık mırıldanırken Minho devam etti.
"Han'dan hoşlanıyorum Giselle. Hem de çok fazla... Ama asla bu hislerimi ona açabileceğimi düşünmüyorum. Bu işler yüzünden gruba zarar geleceğinden korkuyorum... Bu yüzden aynı senin bunları unutacağın gibi ben de senin konuştuklarını unutacağım..."
Han duydukları karşısında şok geçirmişti. Olduğu yerde kalakalırken duyduklarının yanlış olabileceğini düşünüyordu. Ama hayır, her şey kulağına oldukça net bir şekilde gelmişti. Güçlükle yutkunurken kapıdan uzaklaşmaya başladı. Kendi odasını geçip dışarı doğru yöneldi.
Temiz bir havaya ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden dışarı çıkıp bir banka geçerek oturdu. Bütün her şeyi düşünüyordu. Her şey bir anda çok karmaşık gelmişti onun için. Giselle Minho'dan Minho ise kendisinden hoşlanıyordu. Kendi ise Karina'dan... Ayrıca Minho bu işlerin gruba zarar vermesinden korkup her şeyi unutacağından bahsederken Karina'yla ikisi sevgili olma yolundalardı...
Uzun bir düşünme sonrasında ise karar verdi. Bütün duyduklarını unutacaktı. En azından bunun için çalışacaktı. Karina ile kendisinin arasındaki şeyleri ise diğerlerinin bilmesine gerek yoktu yani en azından şimdilik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jamais Vu | Minsung
FanfictionFransızca'da hiç görmedim anlamına gelen 'Jamais Vu' yaşanan bir durumun, tamamen yabancı geldiği, sanki hiç yaşanmamış gibi hissedildiği bir bellek yanılmasıdır.