Kendime engel olamadım. Onunla konuşmak bana iyi geliyordu. Demeyeceğim. En azından deneyeceğim. Telefonumu elime aldım ve Atina'yı aradım. 2. çalmada hemen açtı. Buluşmak istediğini söyledim ve kabul etti. Ertesi gün okuldan çıkınca karşıdaki kafede oturacaktık. Ailesinden izin alması gerekiyormuş ama bunu yapabileceğinden emin değilmiş bu yüzden kafede buluşmak zorundaydık. Böylece annesine arkadaşlarla oturup ders çalıştık veya proje ödevi yaptık diyecekti. Ertesi günü iple çekiyorum bu yüzden tüm hazırlıklarımı hemen tamamlam lazım.
Etresi sabah erkenden kalktım ve bir duş aldım. Ondan sonra odama gidip saçıma yarım saat şekil vermekle uğraştım. Biraz uzun oldukları için şekil vermem zor oluyor. Bu yüzden sabitleyici ve kurutma makinası ile fon çekip sabitliyorum.
Saçımı bitirdikten sonra hızlıca okul çantamı hazırladım. Üstüme beyaz sweatshirt, altıma da siyah paraşüt pantolon giydim. Saate baktım. Okula geç kalmak üzereydim. Hemen masamdaki parfümden birkaç fıs sıktıktan sonra dışarı çıktım ve hızla okula doğru gittim.
Dersler geçmiyor gibi. Fizik dersinde iyice sıkılmaya başladım. Son ders olduğu için aşırı heyecan duygusu bir yandan beni mahvederken bir yandan da derslerime odaklanmam gerektiği için iyice stres olmaya başladım. Neyse ki dersin bitmesine 15 dakika kalmıştı. Atina eşit ağırlık olduğu için dersleri benimkinden yarım saat önce bitiyordu ve muhtemelen şuan eve gidiyor yada kafeye doğru yürüyordu.Zil çalınca hiç beklemeden onu aradım ve kafeye doğru yürümeye başladım. Bir anda arkamdan iki el omzuma dokundu, biraz korkmuştum. Ama bu ellerin hissettirdiği hissi daha önce yaşamıştım. Bu yüzden bunun kim olduğunu anladım. Atina'ydı.
-Selammmm!!
-Selamm! Umarım korktuğumu anlamışsındır.
-Amacım zaten seni korkutmaktı.
Dedi ve gülmeye başladı. Hiçbir insana gülmek bu kadar yakışamaz. Ona bakıp kızarmaya başladığımı fark edebiliyorum.
Sonra durdu ve biraz bana baktı. Sanki bir şey diyecekmiş gibi davrandı fakat bir şey demedi. Acaba ne diyecekti? Merak ediyorum aslında. Onun hakkında çoğu şeyi merak ediyorum. Onu tanımak istiyorum.
-Eee, sen bir şey mi diyeceksin? Neden buluşmak istedin?
- B-ben biraz seninle vakit geçirmek istedim. Hem daha yeni tanıştık, birbirimizi daha iyi tanıyalım istedim.
-Peki, istersen kahveleri alıp gezelim biraz. Zaten sahile yakınız, orada biraz oturup sohbet falan ederiz.
Kızardım, heyecanlandım. Bu teklifi hemen kabul ettim. Birazdan kızı soru yağmuruna boğacağım onu biliyorum. Ama hiçbir şey umurumda değil. Şuan sadece onu biraz daha yakından tanımak istiyorum.
Kafeden kahvelerimizi aldık. Orada en sevdiği rengi de öğrenmiş oldum. Kahveleri ben almak istedim. Ona en sevdiği rengi sordum. Siyahmış. İkimize de siyah renk bardakta kahve alacaktım. Kendime filtre kahve aldım.
-Sana da filtre kahve mi alayım, başka bir şey mi istersin?
-Ben filtre kahve sevmiyorum. Latte al bana.
Yürürken müzik dinlemeyi sevdiğini söyledi. Dalgalı saçları yüzünün önüne doru düşüyor ve bu onu çok tatlı yapıyor. Gözleri grimsi bir renk. Yeşili de andırıyor. Çok hoşuma gidiyor. Dudak gamzesi var, gülümserken ortaya çıkıyor. Yolda yürürken kulağına kulaklık taktı ve müzik dinlemeye başladı. Bir yandan da beni duyabilecek şekilde sesini ayarlıyordu.
-Ne dinliyorsun?
Bu soruyu sormamı bekliyormuş gibi kulaklığı kulağıma taktı. Bu şarkıyı sanki daha önce duymuştum ve yüz ifadem bunu çok iyi izah ediyordu.
-Frxbie Sevgili Prensesim çalıyor.
Gözlerimi kocaman açtım. Bu şarkıyı nerede duyduğumu hatırladım. Spor salonunda onunla ilk karşılaştığım gün hatta onu gördüğüm anda bu şarkı çalıyordu. Atina'nın şarkıyı mırıldandığını duydum. Hava biraz soğumaya başlamıştı. Üstümde sweatshirt olmasına rağmen soğuğu hissedebiliyordum. Atina da üşümüş gibiydi ama belli etmiyor. Bu halini gördükçe ona bir kere daha aşık oluyorum.
-Aslında ben seni biraz daha tanımak istiyorum Atina. Bana kendinden bahset biraz. Gerekirse sıfırdan bana kendini anlat.
-Peki, zaten zamanı gelmişti. Ben Atina, Atina Karataş. 17 yaşındayım. Biraz utangaç biriyim, dışarıdan soğuk göründüğüm için çok arkadaşım yok ama beni tanıyanlar ile acayip yakın ve samimi dostluklar kurarım. Genelde şiir ve kitap yazarım. Sayısal derslerim çok iyidir ama kitap ve şiir sevdiğim için tam bir edebiyat aşığıyımdır. Bu yüzden eşit ağırlık okuyorum. Şu ana kadar 100'den fazla şiir ve 4 kitap yazdım fakat basıma vermiyorum. Bu kadar, biraz da sen kendinden bahseder misin?
Arkada çalan müzik hala devam ediyordu. Elimizde sıcak kahveler ile sahilde bir banka oturmuş birbirimizi dinliyorduk. Sanırım ona açılacağım, onu sevdiğimi ona söyleyeceğim.
-Kendimden bahsetmeden önce, sevgilin ya da sevdiğin var mı Atina?
-Hayır, zaten çok samimi olduğum ya da konuştuğum bir erkek yok sen dışında.
Bu söz beni biraz etkilemişti ama yine de bir şey belli etmedim.
-Peki, kendimden bahsetmeye başlayayım o zaman. Aren, Aren Demir. 17 yaşındayım ve sayısal öğrencisiyim ,sözelle hiç aram yok. Utangaç biri değilim. Pek arkadaş ve kız çevrem yok. Çok kitap okumayı ve ders çalışmayı sevmem. Onun yerinde kendimi motora ve spora adamış biriyim. Sayısal dersler olunca işler değişir ama, sabahtan akşama kadar hiç durmadan çalışabilir veya soru yazabilirim. Sevdiğim biri var ama sevgilim yok.
-Sevdiğin kız çok şanslı birine benziyor.
-Sen şanslı biri misin Atina?
-Genelde hayır, hiçbir zaman şans bana gülmez.
-Ama daha demin sen demedin mi, senin sevdiğin kız çok şanslı birine benziyor diye?
Birkaç saniye durdu ve hiçbir şey söylemedi. Sadece gülümsedi. Kızarmaya başladı. Utandığını anlayabiliyordum.
-Seni ilk gördüğümden beri seni seviyorum Atina.
-Aslında seni o gün gördüğümde tanışmak istemiştim hatta tanışmak için can atmıştım. Sen şimdi gelmiş bana seni seviyorum diyorsun. Ve evet sanırım,şanslı biriyim. Ama benim sevdiğim bir erkek var, o benden de şanslı. Hatta sen ne kadar şanslıysan o da o kadar şanslı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sona Değil Sonsuzluğa Yakınız
أدب المراهقينHer geçen gün biraz daha yaklaşılan karanlık yolların işin ucunda aydınlık görünmesine rağmen karanlığın lâl olacağı duruma geldiğini kabullenme zamanı gelmiştir belki... Gece beni bıraktığı yerdeyim hala, o eski duygularımla. Aslında hayat ne kadar...