Okulun kapısından içeriye girdiğimde kız çığlığı yükseldi. Lanet olası cadı diye bağırdım ve gözlerim hiç olmadığı kadar parladı. Koşarak sınıfın kapısını kırdım. Sınıfta hiç kimse yoktu. Bütün sınıflara tek tek baktım ama hiç bir yaşayan varlık görememiştim. Bu nasıl bir okuldu. Her tarafa baktım, deli oluyordum. Ne Lucy ne Alicia ne de başka bir insan. Her tarafa bakıp okulun kapısından dışarı çıktım. Arka taraftaki spor salonuna doğru yöneldim. Kapıdan içeri girdiğimde her yer karanlıktı. Sinirden bir potayı devirdim. Bir anda ışık patlaması oldu. Işığa alıştığımda Alicia'nın kucağında Lucy'yi gördüm. Hay lanet olası kız beni bir türlü bırakmıyordu. Artık hoşlantımın yerini sadece nefret aldı. Koşarak yaklaştım ve Alicia'ya bir tekme attım. Geriye doğru fırladı acı bir çığlıkla. Lucy'yi alıp koştum, kapıları kırarken Lucy çığlık atıyordu. Arabaya binip hemen çalıştırdım. Arabayı son gazla eve doğru sürüyordum. Yolda giderken 3 kurt adamı ezdim. Lucy baygındı, eve girip onu hemen bir yatağa yatırdım. Annem ne olduğunu anlamamıştı. Anneme onu iyi korumasını ve dışarı asla çıkmamalarını tembih ettim. Evden ayrılırken Melissa aklıma gelmişti. Eve geri girip Melissa'yı sordum. Annem benim arkamdan dolaşmak için dışarı çıktığını söyledi. Lanet olsun diye haykırdım. Evden hemen çıkıp arabayı almadan koşmaya başladım. İki dakika sonra spor salonunun kırılmış kapısından içeriye girdim. Alicia hala baygındı. Boğazından yakalayıp duvara yapıştırdım. Melissa nerde diye haykırdım. Alicia sadece güldü. Bu köyde sadece kurt adamlar ve cadılar olmadığını söyledi."Ne demeye çalışıyosun sen".
"Melissa'yı vampirler alıp gitti bay Aşık". dediğinde tamamen yıkılmıştım. Vampirler de neydi. Ama kurt adamlara inanıyorsanız vampirlere de inanacaksınız. "Lanet olası sürtük" dedim ve bıraktım. Sadece dediği "Annemin mezarına git bence orda fazlasını da bulacaksın". dedi ardından her zamanki gibi ışık kümesi ve kayboluş. Yola geri döndüm , arabayı almak için eve doğru gidiyordum. O anda önüme bir adam çıktı."Tyler" dedi ve öylece kaldı. Ben ise adamı tanımıyordum. Biraz yaklaştı yanıma ve beni hatırlamadın mı diye sordu. Hayır tanımıyorum ama acelem var dedim. Tam yanından geçerken beni kolumdan aniden tuttu. Gözlerim ona bakınca parlayıverdi. Onunkiler de aynı benimkiler gibi parladı ama daha açık kırmızıydı. Dişlerinin önündeki ikisi sivriydi."Sen nesin böyle" dedim ama adam benden önce "Tyler sen kurt adam mısın?" diye sordu. "Evet" dedim. Ardından da o "Bende vampirim adım Cristian"dediği anda dank etti beynime. O yeğenimdi. "Lanet olsun Cristian kaç yıldır görmedim ne yapıyosun sen burda"
"Seni arıyordum, eve geldiğini duymuştum".
-"Ama Cristian acelem var".
-"Sana yardım edicem" dedi ve ikimiz yola koyulduk. Arabayı alıp mezarlığın yanında durdum. Cristian'a yolda olup biteni anlatmıştım. İleride yanan mezarın onun olduğunu söyledi. Beraber gittik ve ben pençeleri çıkarıp kazmaya başladım. Tahtalara kadar geldim, bir tahtayı yerinden söküp çıkardım. Parlayan şeyler vardı altında. Bir tahtayı daha söküp çıkardım. Mezar da tabut vardı. Tabutu açarken korkmuştum. Bir anda önümde patladı zaten tabut. İçinden yaşlı bir kadın çıktı. Saçları bembeyaz yüzü ise çok çirkindi. Kadın havaya doğru yükselmeye başladı. Ne yapacağımı şaşırdım ve şu lanet olasıca kadın cadı çıktı. Yere doğru indi ve"Benden ne istiyorsunuz" dedi. Ben önüne atılarak "Asıl siz bizden ne istiyorsunuz. Melissa'yı bana geri ver çabuk" diye haykırdım. Kadın gülmeye başladı "Demek kızım sizi bana yönlendirdi"
-"Lanet olsun sen Bridget'sin"
-"Efsane hala unutulmamış".
-"Bana çabuk Melissa'nın yerini söyle".
-"Tabutumun altına bak delikanlı beni Lanetten kurtardığın için sana teşekkür ederim". Dedi ve uçup kaçtı Cristian da "Lanet olası cadıyı çıkartarak çok büyük bir hata yaptık Tyler"dedi. Bende tabutun altını açarak bir tünel kapağı buldum. Hemen açıp içeriye doğru baktım. Sonra atladım. Cristian da tam arkamdaydı. Lanet olasıca cadıya küfrediyor ve bu aşağılık yerden çıkmak için acele ediyordum. Tünelin aşağı sarkan bir kısmına geldim. Burası çürüktü ve çökebilirdi. Ben dikkat ederek geçtim ama Cristian benim kadar dikkat edememişti. Tam geçerken tünel çöktü, ikimizde yuvarlanmaya başladık. Kafamı yere vurmuştum. İki saniyelik bir sersemlemeden sonra ayağa kalktım. Melissa bir kafesin içindeydi. Ama kafesin önünde dev gibi bir yaratık vardı. Daha da yaklaştım ve Cristian'ın beni geri doğru çekmesiyle irkildim. Az sonra Trol yanımıa doğru koşmaya başladı. Ben Cristian'ı tuttum ve sen kızı al ben geleceğim dedim. Trol tam karnımın sağ tarafına sağlam bir yumruk attı. 2 metre geriye duvara yapışmıştım. Sonra trol tam bana saldıracakken mükemmel bir zıplayış yaptım. Ensesine tutunup iki pençe darbesi attım. Yaratık yere doğru acıyla düştü. Sonra geriye doğru koşup tünele tutundum. Tünelde koşmaya başladım. Ardımdan trol tüneli yıkarak geliyordu. Tabutun tahtalarına doğru zıpladım ama sadece tek elimle tutabilmiş, dengemi kaybediyordum. Trol arkamdan geldi ve beni bacağımdan yakaladı. Tam o sırada Cristian geldi ve beni elimden yakaladı. Bende sağ bacağımla trole sağlam bir tekme attım. Yukarı çıkıp tabutu eski yerine koydum. Tahtaları düzenleyip mezarın toprağını yerine yerleştirdim. Melissa'yı elinden tutarak arabaya doğru koştum. Cristian bizimle gelmemeyi seçmişti. Eve doğru arabayı sürdüm ve Cristian bizden önce gelmişti. Saat gece yarısını biraz geçiyordu. Melissa bana sarıldı ve beni gördüğü için şükrettiğini söyledi. Melissa için artık burası çok tehlikeliydi ama Cristian yanımıza gelip "Sanırım bir sorunumuz var çocuklar" diyene kadar kurtulduğumuzu düşünmüştüm.