kai erkenden kalktı. günlük işlerini halletmeye çalışıyordu. ilk önce güzel bir kahvaltı yaptı. sonrasında ise tekrardan duşa girdi. bu günlerde hava oldukça sıcaktı. kai neredeyse her gün banyo yapmaya başlamıştı. biraz zor bir durum olsa da kai hiçbir şeyden şikayetlenmez.
evdeki işlerini halletti. yeni bir yayın çekmeliydi. izleyicileri yavaştan sinirlenmeye başlıyordu. ama bugün yapamazdı. evine soobin'i davet etmişti. ilk önce soobin ile konuşup rahatlaması gerekiyordu. gergin bir şekilde yayın yapamazdı.
kai evdeki işlerini hallettikten sonra parasını bankadan çekmek için bankaya doğru gitti. marketten alışveriş yaptıktan sonra evde tatlı yapmaya başladı. buluşma saatine yakın tatlıyı bitirmişti. mutfağını topladı, evini süpürdü. tam giyinip hazırlanıyordu ki kapısı çalmıştı. saate baktı. dokuzu gösteriyordu. zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştı. üstelik bir dakika geçmeden soobin kapının önündeydi. dakik birisiydi.
kai aceleyle kapıyı açtı. aynadan kendisine bakma şansı bile bulamamıştı. soobin ise siyahlara bürünmüştü. pembiş kai'ye göre karanlıkların efendisi choi soobin tam zıttı duruyordu.
"hoş geldin." diyerek kai kapıyı açmıştı. soobin ağır ve yavaş adımlarla eve girdi. "hoş buldum."
"istersen mutfağa doğru geçelim?"
"olur tabii." kai önden giderken soobin arkasından gidiyordu. evini oldukça meraklı bir şekilde izliyordu. tatlı mı tatlı bir evi vardı. soobin'e göre olmasa da kai'nin evini sevmişti. onu hatırlattığını düşündü.
mutfağa girince tezgahta hazırlanmış olan tatları ve milkshakeleri görmüştü. doğrusu buraya gelirken aklında bir şey yoktu. ama açıkçası tatlı yiyeceklerini de düşünmemişti. üstelik soobin tatlı bile sevmezdi. fakat bu seferini kıramayacaktı.
"ne oldu? tatlı sevmiyor musunuz yoksa?" kai korkarak sordu.
"sorun değil." soobin dudaklarını yaladı. sandalyeyi çekip masaya oturdu. kai pek bir şey demedi. tabaklayıp soobin'in önüne koydu. soobin pek fazla sevmese de kai'nin emeği olduğu yemek zorunda hissetmişti. elbette öyle olacaktı, onun için yapmıştı.
kai başta direkt konuya girmedi, nasıl olduğunu, günlerinin nasıl geçtiğini sordu. soobin kibar bir şekilde karşılayarak iyi geçtiğini, aynı şekilde onun günlerinin nasıl geçtiğini sordu. kai sadece 'iyi' diye cevap verdi. sohbete başlaması gerektiğini biliyordu.
"size benim işimin bu olduğunu söylemiştim." diye söze başladı kai. kahkülleri birazcık uzamışlardı. gözlerine batıyorlardı. bu yüzden kai durmadan saçıyla oynuyordu.
"evet?" soobin dikkatli bir şekilde dinliyordu. pek yemek istemediği pastayı birden bitirivermişti.
"aslında para kazanmak için yayın açıyorum."
"nasıl yayınlar?" soobin tahmin edebildiği halde sormuştu. bu onu sapık yapar mıydı? belki de.
"daha çok erotik." diye cevap verdi kai. çok utanmasına rağmen açıklaması gerektiğini hissediyordu. "ben bu işe başladığımda beş parasızdım, bir arkadaşım önermişti. ailem ve ben oldukça kötü bir durumda olduğumuz için kabul ettim. yüzümü, sesimi ve adımı yayınlamadım. beni sadece takma isimle biliyorlar."
soobin kai'yi dinlerken dudağının kenarında krema kaldığını fark eder. ve refleks olarak parmağı ile kremayı alır. kai dudağına değen soğuk parmaklar ile kafayı yemek üzeredir, üstelik soobin hiçbir şey olmamış gibi kremayı ağzına götürmüştü.
kai bu hareketten ne kadar hoşlansa da, kızarsa da soobin refleks olarak yaptığı şeyin farkında değildir. üstüne konu hakkında konuşmayı cüretsizce kabul eder. "anlıyorum. peki ya bu işi nereye kadar yapmayı planlıyorsun? her zaman bunu yapamazsın, biliyorsun."
kai o an soobin'nin kendisi ile dalga geçtiğini anladı. yanlış anlamayın, o tür bir dalga değil. aralarında cinsel gerilim yaşanıyordu.
"düzenli bir iş bulana kadar buna devam ederim." kai hafif kızarmış yanakları ile konuştu. birden soobin'in elini tuttu. "gerçekten geldiğin için teşekkür ederim. bunun benim için ne kadar önemli olduğunu tahmin bile edemezsin."
yumuşak. soobin böyle düşündü. elleri yumuşacıktı. soobin o elleri kendisine kenetlemek istediğini fark etti. ve sinsice sırıttı. "ne demek. rica ederim. her zaman."
fic çoktan bitti aslında yeni bölüm atmayı unutuyorum amk