kai en huzurlu uykusundan uyandı. tanrım, gecesi mükemmel geçmişti. vücudunun ne kadar ağrıdığını hissetmiyordu neredeyse. içi o kadar huzur doluydu ki. yumuşacık gözlerini zar zor açtığı yatakta tek başına olduğunu görünce kai hızlıca doğruldu. mutfaktan gelen çıtırtı seslerini duyunca üstüne, eline gelen, herhangi bir sweati aldı.
soobin karın kaslarını sergilerken kai'ye kahvaltı hazırlıyordu. kai kendi kendine gülümsedi. soobin'in beline kollarını sardı. soobin gülümsedi. "uyanmışsın."
"evet." diye cevap verdi kai, suratını bile yıkamamışken aşırı güzel gözüküyordu. soobin arkasını döndü. kai'yi kendi kıyafetinin içinde görünce dudaklarını ısırdı. onda aşırı tatlı durmuştu. onu kollarından tuttu ve tezgaha oturmasına yardımcı oldu. kai bu hareketlerle oldukça şımarıyordu.
"güzel uyudun mu?" diye sordu soobin, kai'nin burnuna tatlı tatlı öpücükler bıraktıktan sonra. kai kollarını soobin'in boynuna bağladı. bacaklarını soobin'in beline attı. sevimli mırıltılar bırakarak sarışına cevap vermişti. tekrardan dudaklarına yönlenmişlerdi.
kai en son ne zaman bu kadar huzurlu olduğunu hatırlamıyordu. soobin'in kollarında uyuyakalıp onunla aynı evde uyanmak ona mutluluk getirmişti. choi soobin ile beraber uyumak bir şanstı ve kai bu şansı elde etmişti. öte yandan soobin'de ondan farksız değildi. normalde kendisine bile yemek hazırlamaya üşenen adam dünyalar güzeli huening kamal kai'ye yemek hazırlıyordu. anneciğinin bir sözü vardı, "o kişi bulduğun an yakala, kaybettikten sonra çok üzülürsün." ve soobin öyle yapmaya çalıştı.
kai her yönden harika birisiydi. soobin onunla fazla yakın olmamıştı bu yüzden huylarını, alışkanlıklarını, içinde nasıl birisi olduğunu yani kısacası detaylı bir şekilde onu tanımıyordu. ama yine de gördüğü kadarıyla kai kötü birisi değildi. bir hafta bile olmamıştı konuşmaya başlayalı. yine de soobin hissediyordu. anneciğinin bahsettiği kişi kai olmalıydı.
soobin ve kai henüz dudaklarını birbirinden ayıramazken zil sesi onları ayırmıştı. kai başta umursamadı, tatlı öpücüğe devam etmek istiyordu fakat zorla çalan ses ile ayrılmak zorunda kalmışlardı. soobin endişeyle geriye çekildi. "kim geldi?"
"siktir et. çalar, çalar, durur." deyip kai tekrardan dudaklarını buluşturmuştu. sanki tüm gece soobin ile beraber değilmiş gibi. onun dudaklarına duyduğu özlem ve bağımlılığını anlatmak bizim için çok zor olacaktır. onun soobin'e yavru bir kedi gibi, bacaklara yapışan küçük çocuklar gibi olduğunu anlatmak doğru tabir olmasa bile yaklaştığımızı söyleyebiliriz.
fakat lanet eder gibi durmadan gelen zil sesi yüzünden kai sinirle ayrıldı ve tezgahtan indi. soobin'in kıyafeti altında azıcık da olsa morarmış heykel gibi bacaklar, birazcık açılan kalçasıyla sinirli yürüyen bir penguen gibiydi. soobin onun seksi mi yoksa tatlı mı olduğuna emin olamadı.
kai diyafona doğru gittikten sonra aceleyle geri döndü. "ablam geliyor, seni görmemeli." deyip ağzında birkaç tane şeyler daha gevelemişti. kısacası soobin'in hızlıca gitmesini, ablasının ikisini bir ara görmesini istemediğini tatlı ve aceleci diliyle dile getirmişti.
soobin bunu duyduğuna oldukça üzüldü. çünkü kahvaltıda ona çıkma teklifi etmeyi planlıyordu. ya gerçekten bir ilişkilerinin olmasını istediğini.
kai bu durumu fark etmişti. onu kırıp kırmadığını sordu ve soobin, "hayır ama aklımda farklı şeyler vardı." diye cevap verdi.
"ne gibi şeyler?" kai kalbinin sesini duymamaya çalıştı.
"bir ilişkimiz olsun istemiştim." diye cevap verdi soobin. kai'nin yanakları pembeleşti. altına hızlıca eşofmanı geçirmişti. o acele ile hareket ederken aniden zamanın yavaşladığını hissetti. kai birden naz yapan küçük kız çocuklarına dönüştü.
"ya öyle mi?"
"öyle."
"ben de isterdim." dudaklarını yalıyor. siyah saçları gözlerine batıyor. "seninle bir ilişkim olmasını. ya da direkt sevgilim olmanı."
"sevgili olmak için belki erken olabilir." soobin adımlar atıyor, kai'ye yaklaşıyor. onu kolları arasına alıyor. meleğe dokunmanın günahkar bir iş olduğunu biliyor. "ama benim olmanı, bana ait olmanı, kollarımın altında olmanı istiyorum."
kai utanıyor. sersemliyor. gülümsemekten cevap bile veremiyor. aniden aklına ablasının onları basmasına ramak kaldığını hatırlıyor. "bunları ben de istiyorum ama lütfen, sonra konuşalım, daha biz emin olmadan ablama bir açıklama yapmak istemiyorum." soobin'in yanağına bolca sevimlilik içeren öpücük konduruyor. "sana gece yazarım." diyor. soobin de onu aynı şekilde öpüyor. hiç bu kadar güzel hissetmediğini düşünüyor. ve kaiyi düşünerek kendi dairesine iniyor. inerken kai'ye benzeyen bir kadınla karşılaşıyor ama kaiyi düşünmekten bu kadını bile düşünmedi. aptalca sırıtarak indi.
bu sırada ablası, lea başta olayları anlamamıştı. sarışın, uzun boylu ve aptal gibi sırıtan bir adam o indikten sonra asansöre binmişti. ve aynı aptal sırıtmaya sahip olan erkek kardeşini görmüştü. üstelik üstündeki farklı kıyafetler de gözüne çarpmıştı. "sweatin güzelmiş." diyerek gülümsemiş ve başka hiçbir yorum yapmamıştı. o aptal sırıtmayı görmek bile yeterdi.