kai güzel gözükmek için gerçekten hazırlık yapıyordu. günün sabahından banyosunu yapmış, tırnaklarını törpülemiş, simli ojelerini sürmüş, vücuduna tekrardan bir bakım yapmıştı. gözlerine mavi lensini takmıştı. lenslerin kendisine çok yakıştığını ve fazlasıyla etki gösterdiğini biliyordu.
saçlarına kremini sürdü. suratına ise masaj yapıyordu. giymesi gereken kıyafetleri henüz seçmemişti. odasında sadece mini eteğiyle oturuyordu. aynalı, kocaman dolabının karşısına geçti. bu gece güzel giyinmeliydi.
kai bir yayıncı olsa da kimse ile cinsel anlamda ilişkisi olmamıştır. aslında bakarsanız kai daha çok aşk insanıdır. sevgilisine yemekler hazırlamayı, sevimli, minik hediyeler hazırlamayı, bir anda şaşırtacak sürprizler yapmayı severdi. tatlı mı tatlı bir erkek arkadaştı. ilgi göstermeyi severdi. fakat bu zamana kadar gerçek aşkı bulduğunu düşünmemiştir.
üstüne beyaz, uzun bir tişört aldı. tişörtün yakası v şeklindeydi ve baya açıktı. göğüs çizgileri rahatlıkla fark ediliyordu. kai oraları süsleme istedi. kuyruklu yıldızlar şeklinde olan kolyesini taktı. fakat birden gösteriş yapmak olmazdı. üstelik hava soğuktu. lüks bir eve sahip olsa da evde kısa kollu ile gezemedi. bu yüzden üstüne siyah tüylü yeleğini aldı.
altındaki mini eteği çıkarttı. üstüne gri eşofmanını giyindi. kai onu evine çağırırken bir teklifte bulunduğu belliydi. ama yine de olur da, choi soobin, bunu anlamazsa kai küçük duruma düşmek istemiyordu. bu yüzden hem özenmiş hem de belli etmemeye çalışmıştı.
kendisi hazırlandıktan sonra dönüp evini toplamaya başladı. dağınık bir evi yoktu ama bazı şeyleri öne çıkarmak istemişti. (aile fotoğrafları, sevimli eşyalar, ev kokusu tarzı şeyleri.)
peki ya bu sırada soobin ne yapıyordu? kıçını zor kaldırıp işe gitmişti. kalkıp işine erkenden gitti. şirket her zamanki gibi çok yoğundu.
bugün gerçekten takım elbise giyesi yoktu. ki choi soobin olabildiğince üşengeç ve rahatlığına düşkün birisi olduğu için rahat kıyafetler giyinmeyi tercih ederdi. takım elbise pek ona göre değildi. şirketine giderken şık ve rahat giderdi.
üstüne baklava şeklinde siyah beyaz kazağını giyindi. üstüne takım elbise ceketini aldı. altında siyah kumaş pantolonunu giyindikten sonra üzerine uzun şişme montunu aldı. bu günlerde havalar oldukça soğuktu. soobin hasta olmayı çekemezdi.
işe erkenden gitti, çalışanlarının "günaydın soobin bey!" deyişleriyle karşılandı. iş her zamanki gibiydi. sıkı geçiyordu. soobin'in kocaman odasında soobin evrakları düzenliyordu. bugün işten erken çıkacaktı çünkü huening kamal kai ile birlikte bir randevusu vardı. randevu sayılır mıydı? sonuçta o yüz ifadesini takınarak evine davet etmişti. başka ne olabilirdi ki?
soobin bugün mesaiye kalmadı ve erkenden eve gitti. hazırlanması gerekiyordu ve soobin'in herhangi bir işi yapmaktan nefret ettiği için bunu oldukça yavaş yaptığını hesaba katarsak buluşma anına yakın işlerini hallediyordu.
duşunu almış, özellikle yeni aldığı parfümünü boğazına kaçacak kadar sıkmış, saçlarına özel yağ sürmüş, cildine bakım yapmıştı. sadece huening kamal kai ile nasıl sevişeceğini düşünüyordu. sonuçta kai bir melekti. soobin ise kaşları çatık gezen bir patrondu. kaşlarının ardında daha fazla şeyler öğretebilecek miydi?
soobin üzerine siyah, kuru kafa simgesi olan bir sweat giyindi. altına gelişi güzel, rahat bir kumaş parçası almıştı. soobin dolabında olan şeylerden haberdar değildi.
ve buluşma saati geldi. kai soobin'i geliyor musun, diye aramaya bile kalkışmadan kapısının zili çalmıştı. soobin asla saatleri geciktirmiyordu.