Gökyüzü siyaha boyanmışken, üstüne parlak elmaslar yerleştirmişti, Tanrı. O küçük taşlara yol gösteren bir ay vardı, ışığını güneşten alan. Çünkü güneş aya hayat verirdi. Güneşin ışığı olmazsa ay karanlıkta yaşardı hep. Böyle bir anda, "gece" diye seslendiler gökyüzüne. Aya ise "hilal" dediler. Ah, güzel hilal! Senin zamanın dolup, yeniden kaybolduğun ve tamamlandığın geceler, işte o geceler; insanlar ya bir araya gelir, ya da sonsuza dek paramparça olur derler. Peki, söyle bana kutsal ay!
İnsanları bir araya getiren gerçekten sen misin, yoksa güneşin tüm ışığını kopyalayan bedenin mi?
•°•°•°•
-"Sonra Dabi'nin kafasına sütü döktüm ama hak etti. Beni yarim saat kadar kovaladı. Yorulunca bayılmış gibi davrandı ben yanına gidince üstüme atladı. Ne korkunçtu lan. Ruhumu bıraktım sanırım orada. Sonrasında... Bir dakika ne yapıyorum lan ben?"
Kendi kendine mırıldanışını yeni fark etmiş olacak ki, yürüdüğü parkta bir anda durdu ve salak salak etrafa bakınmaya başladı. Nefesini dışarı verdi ve kış soğuğunda oluşan buharın uyumsuz şekillerine takıldı kızıl gözleri. Sonra durdurduğu adımlarını tekrar hareket ettirdi. Todorokilerde bir kaç gece yatıya kalmıştı ve şimdi de eve dönüyordu. Canı yürümek istemişti ve bir kaç gündür kafasını kurcalayan işlerden uzaklaşmak için şarkı mırıldandığını hatırlıyordu. Sonra kendini kaptırıp abuk subuk şeyler demeye başlamıştı büyük ihtimal. Yolun çoğu bitmişti zaten. Siktir edip yürümeye devam etti.
Parkın içindeki yürüme yolunda sakince giderken karşıdan hızla gelen birini fark etti. Tekerlikli sandalyesinde hızla giderken, yerdeki bir taşa takılıp çocuğun çimlere düştüğünü gördü. Çocuk çığlık atarak düştükten hemen sonra bir elini yumruk yapıp çimlere öfkeyle vurmaya başlamıştı. Katsuki yere düşen çocuğun yanına koşar adım gitti. "Hey!"
Yaklaşınca dalgalı yeşil saçları ve saçlarına bir şekilde uyum sağlayan uzun cam göbeği renkli montu ile yerde oturan çocuğa baktı. Belki de çocuk sayılmazdı, uzaktan gözüne küçük görünmüştü. Elleri ile sinirle yerdeki çimleri tutuyordu. Katsuki gencin yanına çöktü. "İyi misin? Kötü düştün." Sarışının sorduğu soruyla ona baktı, eşsiz gözlerle. Katsuki gözlerini gördüğü an nutku tutuldu. Kafasını kaldırdığında ortaya çıkan yüzü, ne kadar güzel bir yüzdü bu böyle! Tanrı, özene bezene yaratmış olmalıydı. Saçları arasında siyah tutanlar vardı ama yeşillerin arasında çok sönük kalıyordu. Yüzü porselen gibi görünüyordu, kar beyazı teni vardı. O güzel yüzün üstünü süsleyen küçük çilleri gördü. Bir kaç tanesi çok belirgindi. Katsuki kaç tane çil olduğunu merak etti. Bir insana bu kadar mı yakışırdı çil? İnsan mıydı bu çocuk?
Gözleri peki? Yeşil hareleri vardı, güzel çocuğun. Göz yaşı dolu, parlayan yeşil hareler. "Git başımdan, rahat bırak beni." Karşısındaki beden nefretle konuştuğunda ilgi odağı anlık olarak dudakları oldu. Ama hemen kendine gelmeye çalıştı. Sapık gibi karşısındaki çocuğu izlemişti resmen. Kafasını sağa sola salladı ve onu baştan sona üstün görü süzdü. Açık bir yara görmemişti. Sonra da yan tarafta devrilmiş olan tekerlekli sandalyeye baktı. Yerde olan bir kaç çark ve sabit görünmeyen teker, kırıldığını kolayca belli ediyordu. "Sen iyi misin? Yaralandın mı?"
Karşısındaki alfanın sorduğu soru ile sinirle çattı kaşlarını. "Sanane! Ne derdin var benle? Git başımdan dedim!" Bedenininden sinirle fışkıran feromonları hissetmiyordu şuan. Oysa siniri karşısında ona yardım etmek isteyen alfaya değildi. Neden ona çıkışıyordu ki?
Katsuki burnuna dolan feromonlar ile omega olduğunu anladı yeşil saçlının. Böyle bir güzellik bir omegada olmayacaktı da kimde olacaktı ki? Verdiği tepki yüzünden biraz sessiz kalıp göz yaşı akıtan omegaya odaklandı. Ağlayan bir insan nasıl bu kadar güzel olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dua Vivo_ Bakudeku
Fanfic"Yeminim olsun ki, Tekrar geri döneceğim ve bu sefer kimse bizi ayıramayacak!" |°Bedeni soğudu, feromonları yavaşça ortadan kayboldu ve kokusu bu dünyada ebediyen silindi. En azından herkes buna inandı.°| |°Hayatımı nasıl bu kadar çabuk değiştirdin...