9★

395 37 41
                                    

1 Hafta sonra:

evet 1 hafta oldu ne ben jisung ile konuştum ne de o suratıma bakmaya cesaret ediyordu, ondan hâlâ hoşlanıyordum ve aramızın böyle olması canınımı acıtıyordu, keşke yapmasaydı.

bar gününden beri hyunjin, felix ve seungmin moralimi düzeltmeye çalışıyorlardı. düzelmezdi, onun arkadaşlarından jisung'un aslında ne gay ne bi olmadığını ögrendim.

madem değildi neden bunu yaptı?
çok açık bence, kendine oyuncak bulduğu için hoşuna gitti bu durum duygularımla oynaması onu eğlendirdi, bana kalırsa.

bunları geçelim... düşündükçe mahvoluyorum.
bu arada Felix bizim okula transfer oldu.
ve şansıma bizim sınıf ın kişi sayısı az olduğu için D sınıfına geçti.

__________

Saat 23.28 uyumam gerekiyordu sonuçta yarın okul var ve Felix yarından itibaren bizim okulda olucak, tam yatağıma geçip uyumaya çalıştığımda savaş varmışçasına

kapıyı açan kuzenim felix yüzünden tekrardan doğruldum yatakta.

"AMINA KOYAYIM GECE GECE NAPIYORSUN ALTIMA SIÇTIM" felix soluk soluğa kalmış bana bakıyordu. "Salak odalarımız karşılıklı nesine koştun da soluk soluğa kaldın?"
sonunda cevap verdi.

"Öncelikle bağırma mal Annenler uyuyor
ikincisi yarın bir yerlere gidecek miyiz çıkışta?" tek kaşımı kaldırmış ona bakıyordum.

"Felix telefon diye bir şey icat edilmiş hiç duydun mu? mesaj atabiliyorsun arayabiliyorsun bir çok haber verme özelliği var! niye bunun için odama dalıyorsun?"
Felix derin bir iç çekmişti karşımda. 'Tanrım kuzenim neden böyle bir insan?' dermişçesine alnıma vurdum. ardından "gideriz Felix gideriz şimdi uyumaya git yarın okul var"

'Tamam' der gibi kafasını salladı ve odamdan çıktı. bende tekrardan sırtımı yatak ile birleştirdim ve kolumu gözümü kapatacak şekilde kafama yerleştirdim. Jisung birden gözümün önüne geldi, hemen kolumu kaldırıp kafamı sağa sola salladım.
"Tanrım onu özlüyorum, en azından arkadaş olmamızı..."

...

Sabah 07.36 idi Felix yatağımda zıplarken ve ben hâlâ ona, "o" malmış gibi bakarken.
"Ne zaman durmayı planlıyorsun? tahminen yarın mı!?" durmamıştı. sinirlerim iyice geriliyordu, sonunda yoruldu ve durdu.
"ÇOK MUTLUYUM KUZEN WOOYOUNG İLE ARTIK ÇIKIYORUZ CİDDEN SEVİNÇTEN DELİRİCEM ARTIK!" alnıma vurdum. ve onu yataktan attım

"aptal ben senin bu gereksiz varlıkla çıkman yüzünden mi saat yediden yedi buçuğa kadar senin zıplamanı çektim!" dedim sinirle ona bakarken.

"gereksiz varlık jisung'tur aptal wooyoung hiçte gereksiz değil" dedi ve göz devirdi. "JİSUNG'UMA KURBAN OL SEN KEZBAN" dedim, gülmüştü. bende neden öyle bir şey dediğimi anlamadan gülmüştüm. birbirimize baktığımızda ise kahkaha atmıştık, o hâlâ gülerken ben ise tekrardan jisung'u düşünüp üzülmüştüm.

__________

hazırlanıp okula gittik, dersin başlamasına varken kantine inip orda bekledik. Jisung'u da orda gördüm çökmüş hatta hasta gibiydi?
ben ona bakarken seungmin bütün odağımı bozmuştu. "e ebenin ki minho, biraz da bize bak"

haklıydı, ona bakarak kendimi daha da üzemem. biraz sohbet edip sınıfa geçtik, zil'in çalmasına 5 dakika vardı. kitaplarımı çıkarıp kendimi derse hazırladım.

gözlerim istemsizce jisung'a kaydı uyumuyordu aksine kolunu uzatıp üzerine kafasını yerleştirip mina'ya bakıyordu. mina ise arkadaşları jihyo ve momo ile konuşuyordu. bir dakika bile gözünü ayırmamıştı.

sinirlendim ve ağlamak istedim ama kendimi tuttum, yapmadım.

...

ingilizce dersinden çıkıp, beden dersine girdik. ben hyunjin, felix ve seungmin ile sohbet eşliğinde voleybol oynarken adımın geçtiği bir ses duydum. "jisung ve minho buraya gelin!" hocamız beni ve jisung'u çağırıyordu.

iç çekerek yanına gittim. aynı şekilde jisung'ta.

"Teneffüs zili çalıcak birazdan arkadaşlarınızı sınıfa çıkarın ve burdaki topları dolaba yerleştirin" 'Tamam' anlamında kafamızı salladık.

herkesi sınıfa çıkardık her yerde top olduğunu gördüğüm de derin bir iç çektim, jisung bana bakmıştı, baktığını fark ettiğimde bende baktım çok geçmeden gözlerini benden çekmişti.

ben topları alırken, jisung peşimden gelip topları kafese koymama yardımcı oluyordu.

hepsini aldık jisung kafesle birlikte dolaba gitmişti bende direkleri alıp onun peşinden gittim, onları yerleştirirken kendimi tutamadım ve o lanet soruyu sordum.

"Benimle eğlendiğin yetmedi şimdi mina'ya mı göz diktin?" bana ters ters bakmıştı.
"Ne eğlenmesi? ne mina'sı? neyden bahsediyordun sen?" dolabın kapağını kapattım ve başımı eğdim ardından tekrardan kaldırıp gözlerinin içine baktım.

"bence neyden bahsettiğim çok açık, bar günü benimle dalga geçtiğini unuttun mu?"
hâlâ bana o gözlerle bakıyordu "Tanrım deliricem, bir şey demedim farz et"
tam gidecekken bana adımla seslendi.
"Minho!"

ardından yanıma geldi ve omuzlarımdan tutup duvara yasladı. ittirsem de işe yaramamıştı.

"Ben mina'ya değil kapıya bakıyordum bakış hizamda mina vardı, beni yanlış anladın"

"neden açıklama yapıyorsun bana?"
kafasını eğdi ve devam etti.
"izin verde konuşayım, bar günü de seninle eğlenmedim evet bayağı bi bardak alkol aldım ama senin olduğunu bildiğim için seni öpmek istedim ve emin ol bunu sabah unutmazdım"

"Jisung" dedim ve cümleye devam ettim.
"Sen eşcinsel değilsin farkındasın değil mi?
bunu yapman da insana 'benimle eğlendi' düşüncesi yaratıyor"

devam etti, "Minho eşcinsel olup olmamam umrumda değil ben senden hoşlanıyorum!"
dedi. donup kalmıştım tekrardan bar günündeki gibi suratıma eğildi, bu sefer durdurmadım onu. ve öpmesine izin verdim.

geri çekildiğinde onu ittirip, "ama artık ben senden hoşlanmıyorum" dedim ve odadan çıktım.

bölüm sonu.

ı watch you sleep//minsung☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin