Hiç tanımadığınız insanlar bazen sizin icin sandığınızdan daha önemli olabiliyor. Belki bu insanlardan bazıları sizi tanımaz bile ama o insanlar, sizin icin o kadar büyük bir önem taşır ki sizi tanımıyor olmaları sizi etkilemez.
Ağlıyordum, evet. Ama bu ağlamanın sebebini bilmiyordum. Hayatını bile, isteye tehlikeye attığı için mi, yoksa beni burda tek başıma bıraktığı icin mi ağlıyordum?
Korkudan hem ağlıyor hem titriyordum. Silah sesleri kesilmişti sadece kosturma sesleri geliyordu. Göz yaşlarımı sildim ve yavaşça örtünün altından baktım. Kimse yoktu, her yer darmadağındı. Tavandaki lambaların hepsini yere düşmüş, paramparça olmuştu. Bazı ışıklar yanıp-yanmama arasında gidip geliyordu.
Etrafi incelerken arkadaki masaların arkasında biri olduğunu fark ettim. Bu o olabilirdi. Belki de ölmüştü. Niye sesi çıkmıyordu? Masanın altından çıkmam doğru olur muydu? Cok fazla şey düşünmem gerekiyordu.
Bir anda masanın altından çıktım ve yavaşça ayağa kalkıp etrafa baktım. Evet, kimse yoktu. Onun olduğu tarafa doğru baktım ama kim olduğu görünmüyordu. Yavaşça oraya doğru yürümeye başladım. biraz daha yaklaştığım da bunun Arslan olduğunu farkettim. Hızlıca yanına gittim.
Kolu kanıyordu. Beyaz gömleği kanla kaplanmıştı. Baygın Bir şekilde yatıyordu. Diger elinde silah vardı. Yüzünü avuçlarımın içine aldım ve onu uyandırmaya çalıştım "Arslan bana bak! Kendine gel Arslan!" Ben onu uyandırmaya çalışırken polis sirenleri çalmaya başladı. Sirenler daha yaklasmadan iceriye askerler doluşmuştu. Ellerinde silahlarla hızla etrafı arıyorlardı. O anın şokuyla bu kişilerin iyi tarafta mı yoksa kötü tarafta mı olduklarını anlamaya çalışıyordum.
Ben olayın sokunu henüz atlamamışken, askerlerden bir kaçı bizim olduğumuz tarafa gelmeye başladı. Arslan'a yok yakın bir şekilde oturuyordum. O sirada Arslan boğuk bir sesle konuşmaya başladı "korkma. Onlar arkadaşlarım."
Askerler bana silah doğrultuyordu. Korkudan bayılmak üzereydim. İki adam ellerinde ki uzun ve büyük silahlari bana doğrultuyordu. Arslan kendine gelmiş olacak ki tekrar konusmaya basladiı "indirin silahları. O benimle." Dediğinde askerler bir anda silahlarını indirdi.
Bütün makyajım akmıştı. Tüm suratım makyaj kalıntılarıyla doluydu. Arslan'ın asker arkadaşları bizi hastaneye götürdüler. Arslan'a sadece dikiş atıldı. Kurşun sıyrılmış. Ben ise sadece sakinleştirici almıştım.
Kapıyı tıklatarak yavaşça içeriye girdim. Arslan sedyede yatıyordu. Ben içeriye girince kafasını bana çevirdi. Doğrulmaya çalıştı. "Kendini yorma." Diyebildim sadece.
"Özür dilerim."
"Ne için?"
"Seni orada bırakmamam gerekirdi."
"Sorun değil. Sadece bir an öldün sandım." Dedim ve güldüm. Oda güldü, kendini toparlayıp konuşmaya başladı
"Korktun. Bir an bayılacaksın diye düşündüm ama iyi dayandın."
"Orada savunmasızdım. Yoksa korkmadım o kadar." Dedim düzelterek.
"Benim yanımda kendini savunmana gerek yok." Dediğinde derin bir sessizlik oluşmuştu. Bu söylediği cümleden ne çıkarmam gerekiyordu?Kapı tıklatıldı ve içeriye tanımadığım birisi girdi. Uzun boylu, esmer biriydi. Arslan'ın yanına gelerek konuşmaya başladı "abi çok bir şey yokmuş kolunda. İstersen çıkabilirmişiz." Dediğinde ikisinin tanıştığını anlamıştım.
"Çıkalım." Dedi doğrulmaya çalışırken. Ona yardım etmek icin hızla koluna girdim. Esmer çocuk şaşkın bir ifadeyle ikimize bakıyordu.
"Arkadaşım, Yekta. Arkadaşım." Dedi imalı bir şekilde. Esmer çocuk bunu duyunca 'anladım' der gibi baktı. O da Arslan'ın diğer koluna girdi.Esmer çocuğun arabasına bindik. Üçümüzünde çıtı çıkmıyordu. Saat çok geç olmuştu. Eve gitmem gerekiyordu ama ben burada daha yeni tanıştığım adamların arabasında oturuyordum. Son bir kaç gündür yaptıklarıma ben bile inanamıyordum.
"Julide'yı bırakalım önce. Sonra da bize geceriz Yekta. Olur mu?"
"Olur abi. Konumdan acabilir misin?" Dedi telefonu uzatarak. Arslan telefonu tek eliyle alıp bana uzattı. Ne yapmamı istiyor diye bakıyordum. "Alsana kızım. Gir adresi de gidelim." Dediğinde telefonu elinden aldım ve konumu işaretledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞ GELECEK
Teen Fiction"Gitme. Beni bırakma burda. Kendimi savunamam." "Bir yere gitmiyorum. Buradayım. Seni koruyacağım güzel kızım. İnan bana."