Yatakhane soğuktu.
Jisung her zamanki sıcak ve yaz akşamlarını aratmayan o havanın nerede olduğunu merak etti. Sanki oda onların endişeleri ve ürpermiş simalarıyla beraber soğuyup donuklaşmıştı. Ortada yanan ve Jisung'un uykuya dalarken dalga dalga suratına vuran ateş şimdi neredeyse cılız ve sönük duruyordu.
"Ravenclaw'dan bir oğlan olduğunu duydum, maç sırasında herkes sahadayken okulda olmuş ama Profesör Persail bina başkanını uyarmış olmalı ki Matilda ağzını açmadı." Diana dalgınca ateşe bakarken konuştu, normalde parlak ve canlı olan esmer benzi solmuş duruyordu.
Aslında hepsi de aynı durumdaydı. Kalplerine yerleşmiş buzu eritmek için kendini bile ışıtmakta zorlanan ateşin çevresinde oturmuşlar ve teselli arar gibi dikkatle onu izliyorlardı. Jisung bunun boşa bir çaba olduğunu düşündü, içerisi oldukça soğuktu.
"Nedenini bilmiyorum ama durumunun ağır olduğunu söylediler-" Yutkundu. Gözleri bir an hepsini taradı. "Sanırım asa kullanma yetkisini kaybedebilirmiş."
"Ne?" Eugene gözlerini korkuyla açtı, dağılmış kıvırcık saçlarının çevrelediği yüzü maçtan sonra olduğu halinden bile asık duruyordu.
"Asa yetkisi bu kadar kolay alınan bir şey mi ki?" Jisung tereddütle sordu.
"Kara büyü Jisung." Felix suratsız bir biçimde ona cevap verdi, kahve gözleri vuran ışıkla birer alev topunu andırıyordu. "Kara büyü sadece asa yetkisini almakla kalmaz, çok daha felaket şeylere yol açar."
"Ama bunu yapan öldürürdü de değil mi?" Jisung yeniden denedi. Şimdi bu dünya için kendini olduğundan daha toy hissediyordu. "Neden öldürmemiş?"
Diana omuz silkti. "Bir öğrencinin yaptığını düşünürsek öldürmek Azkaban demek. Kimse bu yaşında mahkum olmak istemez."
"Belki de amacı öldürmek değildir." Eugene'in sesi kendi dediğine pek inanır gibi gelmiyordu.
"Belki de." Felix kendini geriye doğru bırakıp yer oturağına sırtını dayadı. Ortak salondan sızıp gelmiş, diplerinde uyuklayan turuncu kedinin karnını okşarken devam etti. "Ama geçen sene o Slytherinli manyağı okuldan attıklarında, her şeyin bittiğini düşünmüştüm."
"Cidden," Diana kendiyle girdiği karşılıklı tartışmayı kazanmaya odaklanmış gibi kaşlarını çatmıştı. Gözleri kalkıp Felix üzerinde durdu ama fazla oylanmadan diğerlerine çevirdi. Jisung'la göz göze geldiklerinde bakışlarını kaçırıp yeniden ateşe sabitlemişti. "Bir tartışma yaşadıklarını ve karşılıklı asaların çekildiğini söylediler. Yani belki de-"
"Belki." Felix yeniden belirsiz bir cevap verip ayaklandı. Çoktan işi kurcalamaktan vaz geçmiş olmalıydı. "Gidip yatmalısın Diana, geç oldu."
Diana odadan kibarca kovulmasına karşın dudak büktü ama fazla da oyalanmadı. Ağır hareketlerle yerden kalktı. "Peki, iyi geceler."
Hepsi yataklarına çekilirken Felix az önce uyumaları gerektiğini söyleyen o değilmiş gibi yatağına oturup Jisung'a döndü, suratı oldukça boş duruyordu. "Ee?" Eugene çoktan üstünü değiştirmeye başlamıştı ama yavaşlayan hareketlerinden Jisung bir kulağının onlarda olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi. "Sen neredeydin?"
Felix'in sorusu üzerine Jisung bir kaç saat öncesine döndü. Odayı bu denli soğuk bulmasına şaşmamalıydı, o en başından beri üşüyordu. "Hiçbir yerde, bir arkadaş-"
"Lee Minho." Felix onun yerine kendi cevabını verdi, şimdi suratı huysuz şekilde burulmuştu. Jisung durup bir kaç saniye onun tavrını izledi ama gevelemek yararsızdı. Bir şey demedi ve üstünü değiştirmek için dolabının kapağını araladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fanus | minsung
FanfictionSöyle bakalım sincap, senin gibiler niye avanak? Hogwarts au.