Jeongguk koşuyordu. Pantolonun parçalarını sıyırmış, peşine cehennem köpekleri düşmüş gibi koşuyordu, hayatında daha önce koşmadığı gibi koşuyordu.
Kahretsin, gerçekten de cehennem köpekleri ensesindeydi.
Koşarken arkasında duyduğu silah sesleri Londra'nın akşam sessizliğine bürünmüş sokaklarında çınladı. Bu sesler Hari'nin ve Acı Çektiricilerin sözlerinde durduklarını gösteriyordu ona, SS piçlerini ellerinden geldikçe oyalamak için çaba göstermişlerdi. Acı Çektiriciler 9 canlı olurlardı.
Koş, Jeongguk koş!
Sehun'un SS-Ordu Templi Aryanis canileri bar kapısını yerle bir ettiğinde Hari onu bağırarak uyarmış, o da kaçmıştı. SS'lerin kendisini yakalanmasına izin veremezdi, vermeyecekti de...
Kuduruk, şeytani piçler...
Jeongguk kör gibi koşuyordu, yağan kar etrafı görmesine engel oluyordu. Kar o kadar iri taneliydi ki, ancak birkaç adım ötesini seçebiliyordu, buz gibi esen rüzgâr gözlerini kesiyor, yakıyor ve sulandırıyordu.
Öfkelenen Jeongguk başını iki yana sallayarak acıyı, soğuğu, el ve ayak parmaklarını ele geçiren uyuşukluğu, artık isyan etmeye başlayan vücudunun protestolarını görmezden gelip insanüstü bir güçle peşine düşen hayvanlarla arasını açma zorunluluğu dışında hiçbir şey düşünmemeyi emretti kendisine.
Kaçmak zorundaydı ve bunun dışında her şeyi unutmalıydı. O ikiyüzlü, entrikacı, kalleş, sinsi, yavşak Sehun denilen orospu çocuğunu aklından silmeliydi.
Piç
Kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atana, bacakları acıdan zonklayana, ciğerleri yanana dek koştu. Takip edilmesini zorlaştırmak için buharlının kauçuk kaplı tekerleklerinin bıraktığı izlerin üstünde tüm gücüyle koştu.
Arkasından takip sirenlerinin yankılandığını duydu. Belki birkaç sokak gerideydiler. SS'ler Acı Çektiricileri silkelemişlerdi, şimdi "Cin Avı" ciddiyete binmişti işte.
Kaç, Jeongguk kaç!
Evet onları duyabiliyordu, emindi artık. Çetenin Sefiller Yatağı'nın dar sokakları ve geçitlerinde çınlayan çivili botlarının sesini duyabiliyordu. O iğrenç, hatta iğrençten de öte adamın -daha doğrusu delikanlının- yani Oh Sehun'un böğürmesini ve takip esnasında kamçıladığı sürüsünün, Kan Avcılarının ona kadar ulaşan çığlıklarını duyabiliyordu.
Botlarının deri tabanı kaygan kar tabakasıyla kaplı yassı taşların üstünde patinaj yapınca, elleri iki yana açılmış hâlde dizlerinin üzerinde kaydı ve kokuşmuş drenaj kanalına yuvarlandı. Sıyrılan derisinin verdiği acı dayanılmazdı ama Jeongguk adrenalinin etkisi ve yakalandığı taktirde onu bekleyen kaderin bilinciyle yarasının ne kadar derin olduğunu aldırmadan ayağa kalktı, acıdan gözünden yaşlar gelirken umutsuzluk ve dehşet içinde aksayarak koşmaya başladı.
Kendine hâkim ol Jeongguk.
Şimdi zayıflığa yer yoktu, hele yaralıyken... Yaralarından kanlar akıyordu. Avcılar buna bayılırdı işte, kan onları çılgına çevirirdi. Artık izini sürdükleri kesindi.
Kanının kokusunu alan avcıların, aklından geçenleri onaylar gibi dokunaklı bir şekilde uluduklarını duydu.
Kaç sakın pes etme!
Kar, kanı ve ayak izlerini sakladı belki.
Lütfen, lütfen daha çok kar yağısın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demi Monde || TaeKook
FantasyÇürümüş bir hayat tarzını benimsemiş, ahlâkî değerlerini yitirmiş bir toplum. Normal ve uygar davranışların terk edildiği bir karanlık bir dünya. Müthiş gerçekçi sanal bir ortamda pek çok oyuncunun rol aldığı yüksek çözünürlüklü, dev bir savaş simül...